« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 Mar

2018

Tabutun kapağındaki son çivi

Ergin Yıldızoğlu 01 Ocak 1970

Yeni seçim yasası tabutun kapağındaki son çividir. Tabutun içinde, doğum yaptığından bu yana haklar ve özgürlükler alanında, askeri diktatörlüklerin darbeleriyle düşe kalka yoluna devam ederken, AKP döneminde birbiri ardına aldığı ölümcül yaralardan son nefesini vermekte olan “demokrasi” var. Yanında da, kamuyu yönetecek olanları “halk (laicus) seçer” varsayımına dayanan laik Cumhuriyet (res publica)... Bu son çivi de çakıldıktan sonra, seçim sistemi, haklar- özgürlükler alanı olarak demokrasi ve bir devlet biçimi olarak cumhuriyet ölecektir.
Demokratik rejimin AKP döneminde aldığı yaraları, Emre Kongar Hocamız açık bir biçimde özetlemişti. Demokrasiyi korumaktan, bu yaraları sarmaktan sorumlu muhalefet cephesi üzerinde düşünmek de yararlı olabilir.
Bu cephede, CHP, HDP ve sosyalistler var. Tabutun son çivisine kadar gelen sürece, bu üç kesimin her biri, kendi bağlamları içinde katkıda bulundular. Şimdi, geçmişi hızla değerlendirerek ders çıkarmaları, tabutun içinden çıkmanın bir yolunu bulmaları gerekiyor. Bulamazlarsa, seçimler gelip geçtikten sonra zombileşmekten kurtulamayacaklar. Tabuttan çıkışın bir yolu, AKPMHP ittifakının kurduğu oyuna (OHAL, YSK, yeni yasalar) katılmayı aktif biçimde reddetmekten geçiyor olabilir!

Büyük potansiyel
CHP’nin, daha önce de tartıştığımız durumunu şöyle özetleyebiliriz: AKP iktidarda kalmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. CHP ise muhalefette kalmak için... AKP, “ya devlet başa ya kuzgun leşe” kadim ilkesine göre oynuyor. CHP, sonuç vermeyen politikaları biteviye tekrarlıyor, risk almaktan, Kürt siyasi hareketiyle laik demokratik (haklar ve özgürlükler) zemininde bir iletişim kurmaktan köşe bucak kaçıyor.
CHP adeta kendisine odaklandığına inandığı bir büyük gözün (“YeterinceMüslüman mı”, “Yeterince milliyetçi mi” sorularıyla yargılayan, ama asla “Yeterince demokrat mı”, “Yeterince özgürlükçü mü” diye sormayan) bakışından korkuyor! Böyle bir büyük gözün olmadığına, laik cumhuriyetin çoktan tükendiğine, bir türlü inanamıyor.
Genel olarak Kürt siyasi hareketi, özel olarak HDP için fazla bir şey söylemeyeceğim. Onlar, 7 Haziran seçimlerine gelene kadar, AKP ile muhalefet (laik Cumhuriyetçiler ve sosyalistler) arasında kararsız kalmış olmanın trajedisini yaşıyorlar. Demirtaş’ın savunmasının ışık tuttuğu konular da, AKP’nin projesinin kuyruğuna takılmış olmanın vahim sonuçlarını sergiliyor.
Sosyalistler, tüm parçalanmışlıklarına karşın hâlâ önemli bir dinamizme, kitlesel varlığa, “fark yaratma” potansiyeline sahiptir. ÖDP’nin doğuşundaki heves; yasaklanana kadar yaşanan muhteşem 1 Mayıs kutlamaları; TKP’nin bölünmeden önceki 1 Mayıs kutlamalarında sergilediği kitlesellik; “Gezi Olayı”nda 11 milyona ulaşan hareketlilik, Halkevleri’nin, 1 Mayıs kutlamalarındaki, Gezi’deki varlığı; üniversitelerden sokaklara, türlü haklar ve özgürlükler mücadelelerine, canlı mücadele pratikleri; Haziran Hareketi’nin kurulurken getirdiği canlılık; Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın direnişlerinin toplumda yarattığı sempati, aldığı destek; Cumhuriyet yazarları ve yöneticilerinin uğradıkları adaletsizlik, bitmeyen tutukluluk durumunun ülkede, tüm dünyada uyandırdığı infial; canlı bir kadın hareketi ve LGBTİ hareketi’nin varlığı, hep bu potansiyeli sergiliyor. BirGün, Evrensel, Sol. org, İlerihaber.org, Sendika.org ve diğer sol yayınlar, Web sayfaları gibi muhalefet platformlarının önemleri de yadsınamaz.
Yukarda andığım sosyalist grupların, platformların, “tabutun kapağındaki son çivi” durumunu çok iyi kavradıkları da, aralarındaki kimi farklara karşın benzer siyasi kavramlarla ve benzer, hatta örtüşen çalışma tarzları içinde hareket ettikleri de kolaylıkla söylenebilir. Ancak kendi gruplarının kaderi, diğer gruplarla olan farkları üzerinde odaklanmakta ısrar etmeleri, birlikte davranmalarını, bir araya gelerek niteliksel bir fark yaratmalarını engelliyor. Tarih, bu zaaflarını aşamayan sosyalist hareketin, faşizmin iktidara gelmesini kolaylaştırdığını, sonra da yok edildiğini gösteriyor.

Ziyaret -> Toplam : 125,29 M - Bugn : 46199

ulkucudunya@ulkucudunya.com