'Haiti'de Venezuela'dan çok daha büyük insani kriz var ama ABD halka 'Hükümetle uzlaşın' diyor'
Ceyda Karan 01 Ocak 1970
Çağlar Tekin’e göre Maduro’ya darbe peşindeki Trump, Haiti’de protestolarla sarsılan müttefiki Moise’e sahip çıkıyor. Moise’in Venezuela hükümetinin başlattığı petrol desteği programını çarçur etmesinden kaynaklı yolsuzluk ve yoksulluk isyanına atıf yapan Tekin, Haiti’de çok daha büyük ‘insani kriz’ olduğunu belirtti.
ABD yönetimi Venezuela’da rejim değişikliği için orduya alenen darbe çağrılarını yoğunlaştırırken, Latin solunu topyekun haritadan silme kararlılığında. Venezuela’ya yönelik haftasonunda ‘insani yardım’ temalı darbe girişimine soyunan Washington yönetimi Nikaragua’daki Sandinist hükümet ile Küba hükümetini de alenen yıkma tehditleri savurdu. Diğer yandan ABD müttefiki bir hükümete sahip olan Haiti’deki vahim insani tablo ve şiddetli gösteriler Batı’nın gündemine dahi taşınmıyor. Karayip ülkesi Haiti haftalardır protesto gösterileriyle sarsılırken, Devlet Başkanı Jovenel Moise'yi destekleyen varlıklı bir işadamının kiralık katilleri olduğu iddiasıyla ağır silahlar eşliğinde yakalanan ancak ABD’ye iade edilen paralı askerler de tartışmaları körükledi.
ABD’nin Latin Amerika’ya yönelik politikaları, gazeteci-yazar Çağlar Tekin ile konuştuk.
'LATİN AMERİKA’DA DARBE YAPMAYA ÇALIŞTILAR, BAŞARAMADILAR'
Çağlar Tekin, ABD yönetiminin merhum Hugo Chavez’e 2002’deki aleni darbe girişimi ve başarısızlığa uğramasına rağmen Latin solu ile uğraşmadan edemediğine atıf yaptı. Obama dönemini de içeren bir yedi senelik boşlukta Latin solunun ‘nefes aldığını’ belirten Tekin, bu sayede kıtada bir sol yükselişin ortaya çıktığının altını çizdi: "Çok kabaca bakarsak ABD’nin 2000 sonrası Chavez’e karşı bir darbe denemesi olmuştu. Aşağı yukarı 2 gün sürdü. Bu iki gün sonra Chavez tekrar iktidara geldi ve 2009’a kadar bir darbe yapmadılar. Bu yedi yıl boşluk Latin Amerika tarihinde nadir görülen boşluklardan bir tanesi. Aslında yapmadılar değil yapmaya çalıştılar ama becerilemedi. O dönem kıtada bir sol yükseliş devam etti."
'CHAVEZ’İN BAŞLATTIĞI PETROL PROJESİ YOLSUZLUĞA GİTTİ…'
Tekin, ABD’nin halkla ilişkiler kampanyası eşliğinde dünyanın gözünü Venezuela’ya çevirdiğini ancak çok daha büyük bir insani kriz yaşayan Karayip ülkesi Haiti’nin içten içe kaynamasının görmezden gelindiğini anlattı. Haiti’de patlayan protestoların altında Venezuela’nın solcu hükümetinin girişimiyle başlatılan projeyi hayata geçiremeyen ABD destekli hükümetin yattığını belirten Tekin, ülkenin büyük dış borca sokulmasının sonucunun yoksulluk ve yoksulluk ile üst üste gelen doğal felaketler olduğunu vurguladı: "Bugün Haiti’den bahsediyoruz. Oradaki protestoların temelinde yatan şeyler yolsuzluk, yoksulluk, insanların ülkenin yüzde 60’ından fazlasının günde 2 doların altına çalışma koşulları. Ama halkın taleplerinin başında gelen şeylerden bir tanesi de 2005 yılında Chavez’in başlattığı Karayip ülkelerine yönelik petrol desteği kapsamında 3.8 milyar dolarlık bir meblağ Haiti’nin kazanmış olması gereken. 3.8 milyar büyük para, Haiti için çok daha büyük bir para. Çünkü Haiti’nin tüm bu yoksulluğunun temeli olan dış borçların toplamı 2 milyar dolar. Karayip ülkelerine yönelik Venezüella’nın desteğinden kaynaklı 3.8 milyar dolar Karayip ekonomisine kazandırılsaydı, şu an Karayip’in böyle borçları olmamakla beraber en az borçlarının bir misli kadar da hazinesine para girmiş olacaktı.
Haiti bir de çok sayıda doğal felaketle sınandı. Bunun için de 300 bin, 200 bin kişinin öldüğü söylendiği bir deprem süreci gerçekleşti. Burada iki şeyin etkisi var. Venezüella ile paralelliğini kuracaksak, Venezüella kopan tüm bu gümbürtünün söylev bazında yatan en azından ABD’nin insani yardımda bulunma isteği. Oysa Haiti buna çok daha muhtaç durumda. Ama ABD’nin böyle bir desteği yok. Aksine son olarak (ABD ile bağlantılı) silahlı personel toplamı 8 kişiydi, yakalandılar, biri Haiti’ydi, ikisi yabancı kökenli, 5’i de ABD’li idi. Sadece silah değil üstelik uydu telefonları, patlayıcılar, dronelar. Yani büyük bir suikast ve kaos ortamı hazırlamaya yönelik bir tesisatla yakalandılar."
'HAİTİ İTHALATA DAYALI BAĞIMLI EKONOMİNİN BEDELLERİNİ ÖDÜYOR'
Tekin, Haiti’nin ABD’den sonra Amerika kıtasında siyahların sömürgecilikten kurtulup bağımsız cumhuriyet kurmuş ikinci ülke olduğunu anımsattı. Ancak ülkenin bağımlılıktan bir türlü kurtulamadığını belirten Tekin, özellikle tarım reformunun hayata geçirilememesi ve ithalata bağlı ekonominin bedellerinin ağır olduğunu anlattı.
Devlet Başkanı Jovenel Moise'nin yolsuzlukla mücadele sloganıyla iktidara geldiğini ancak ülke tarihinin en büyük yolsuzluğuna imza attığını kaydeden Tekin, bu yüzden de Moise’nin istifasının talep edildiğinin altını çizdi: "Haiti nasıl bu hale geldi? Haiti, Amerika kıtasında hem güney hem kuzey Amerika’ya baktığımızda ikinci bağımsız devlet ABD’den sonra. Aynı şekilde siyahların da kurduğu ilk cumhuriyet, sömürgecilikten kurtularak. O gün bugündür doğru düzgün başlarını beladan hiç kurtaramadılar. Özellikle bugün yaşanan açlık yoksulluk 80’lerde başladı. Orada da Türkiye’de olduğu gibi ilk önce bir tarım reformuyla başladı bu iş. Tarım reformu adı altında ülke tarımında yetişmeyen ürünler ya da az yetiştiği düşünülen ürünler ithalata açıldı. Tam bizim bugün üç aşağı beş yukarı yaşadığımız süreçle paralel süreçler. İthalatın üstüne geldiği şekilde Haiti tarımı yıkıldı. Zaten şu anki mevcut başkanın iktidara gelirken halka temel vaadi de tarımın yeniden inşasıydı. Ama bu konuda herhangi bir gelişme yaşanmadı. Haiti tarımında bir düzelme görülmedi. Tüm bunlarla beraber Haiti örneği aslında 2009’dan itibaren Honduras’da yapılan darbe ile, bunun ardından ABD’nin bölgede yükselen sol dalgayı bir şekilde yok etme girişimi bu durum. Onun dışında iktidara gelirken ana söylediği bir başka şey de yolsuzluk ve yoksulluğa karşı mücadeleydi aslında. Ülke tarihinin en büyük yolsuzluğu, 3.8 milyar dolar olarak bahsettiğim ana kısmı onun döneminde gerçekleşti. Ama burada bir sorgulama süreci yaşanmadı. İktidara geldikten sonra bir sorgulama süreci yaşandı aslında. 14 tane üst düzey yetkili bunların içinde 8 tane de bakan var. Suçlama ortaya çıktı ama bunların yargılanması süreci askıya alındı. Henüz bir yargılanma süreci gerçekleşmedi. Halkın temel talebi de aslında bu sürecin yapılması ve üst düzey bürokratlarla beraber bunlara hizmet eden toplamın da bu yargılama sürecinde temizlenmesi keza başkanın da istifa etmesini talep ediyorlar haliyle."
'ABD’NİN İKİYÜZLÜ TAVRI NEDENİYLE HAİTİ DÜNYA GÜNDEMİNDE DEĞİL'
Haiti’de yaşananlar apaçık ortadayken, Trump yönetiminin başkanın istifasını isteyen halka ‘şiddetten uzak durun, hükümetinizi destekleyin, demokrasiden uzaklaşmayıp masaya oturup uzlaşın’ dediğini belirten Tekin, bu ikiyüzlü tutumun ise Batı medyasının da katkılarıyla dikkatlerden kaçtığını vurguladı: "ABD’nin de buradaki temel çağrısı şiddetten uzak durun, hükümetinizi destekleyin, demokrasiden uzaklaşmayın ve oturun bir masada uzlaşın. ABD’nin bu ikiyüzlü tavrı keza Haiti’nin dünya gündemine gelmemesinin temel sebeplerinden biri de bu. Venezüella’da yaşanan krizden çok daha büyüğü Haiti’de yaşanıyor. Çünkü kasırga, deprem gibi koşulların da etkisiyle yüzbinlerin hayatını kaybettiği ve açlıkla sınandığı, hata bu süreçte halkın daha önce başladığı bu isyanlar Temmuz’da başladı. Ama 2018 Temmuz’un da öncesi var. Bir de bu depremin ardından bölgeye gelen BM Barış Gücü askerlerinin yaydığı bir kolera salgını var. Asya’dan geldi bu salgın ve aşağı yukarı on binin üzerinde insan da koleradan hayatını kaybetti. Çünkü ülkede sağlık sistemi de bu anlamalıyla yok."
'ARTIK ELLIOT ABRAMS GİBİLER VİTRİNE ÇIKARTILIYOR, PARALI ASKERLER YIĞILIYOR'
Trump’ın Venezuela hükümetini hedef alan Miami konuşmasında Caracas’ta darbe çağrısıyla yetinmediğini belirten Tekin, özellikle Sandinist hükümetin bulunduğu Nikaragua ile kıtanın en istikrarlı sol yönetimi olan Küba’yı da hedef aldığını anımsattı. Tekin, ABD’nin Latin Amerika’daki kanlı tarihine atıf yaparken, Trump yönetiminin artık perde arkasından bile oynamayıp Elliot Abrams gibi Contra skandalının baş rol oyuncusuna Venezuela özel temsilciliği görevi vermesinin manidar olduğunun altını çizdi. Venezuela darbesi için Kolombiya’nın da kullanışlı hale getirildiğini belirten Tekin’e göre, tıpkı Ukrayna’daki Meydan darbesini anımsatacak provokasyonlar planlanmış olabilir: “Bir diğer ayağı Trump’ın konuşmasında Nikaragua’nın ismi de geçiyordu. Oranın da sosyalist eğilimlerinden vazgeçerek özgürleşeceğini söyledi Trump. Nikaragua da bölgenin en karanlık çağlarını yaşamış ülkelerinden bir tanesi. Sandinistalar 1979’da iktidara geliyor. Sonra Amerika’da ulusal ordu diye bir ordu kuruluyor ve ülke içinde iç savaş süreci başlatılıyor. Kimi rakamlara göre 50 bin kimi rakamlara göre 100 binin üstüne geçen ölüm yaşandı. Sandinistalar iktidardan çekildi, ancak Daniel Ortega tekrar 2000’lerde iktidara geldi.
Bugün (Contra skandalının suçlusu Elliot Abrams’ın Venezuela temsilciliğine atanması gibi) Latin Amerika’nın ve dünyanın kanlı tarihine dair ünlenmiş, tecrübe sahibi isimler sadece iş başına getirilmedi, ekran önüne de getirildi. Bu isimler perde arkasında da tutulabildi ama tutulmuyor. Perde önüne vitrine çıkarıldılar. Vitrinde bir büyük karşı devrim süreci başlatmaya niyetlendiler. Çünkü şunu hafife aldılar sanıyorum. Latin solunu 70’lerden başlayarak bir şekilde temizlediler. Ama bir Küba kalmıştı. Küba üzerinden yeniden yayılan bir sol dalga başladı. Bunu kuvvetlendiren Venezuela üzerinden Chavez’di. Bu sürecin tamamını sona erdirmeye yönelik bir girişimleri var. Bu konuda sadece geçmişteki partnerleri Bolton veya Abrams vs. değil bir yandan da merkez üssü olarak tekrar Kolombiya burada işlev görmeye başladı. Kolombiya, Venezüella süreci içinde yapılacak konsey içinde seçilen üs, aynı zamanda kontraların yetiştirdiği üsler ABD gıda yardımı denilen yardımın getirildiği üs, diğer yandan Venezüella’nın sırdaşı olan Brezilya, bir darbe sürecinden önce Lula indirildi ve istifa etti, ardından onun yerine gelen Dilma Rousseff, bir meclis darbesiyle indirildi. Sonra Lula tekrar aday oldu, kazanma olasılığı çok yüksek gözükürken Lula’nın aday olmasını engelleyerek Brezilya’da vaatleri de bu yönde olan bir Neonazi iktidara getirildi. O Neonazi de şu anda Venezuela sınırına yönelik bir askeri yığınak yapıyor. 2-3 hafta önce 180-200 civarı İsrailli keskin nişancı da Brezilya’ya indi. Bunların temel özellikleri bu tarz büyük eylemlerde yapılabilecek saldırılar ve üretilebilecek komploları ortaya çıkarabilecek nitelikte insanlar.”
'DOĞU AVRUPA’DAN SİLAH SEVKIYATI HABERLERİ DİKKAT ÇEKİCİ'
Tekin, geçen hafta Haiti'de yakalanan ve hukuki süreçleri şaibeli biçimde işletilerek hiçbir suçlama yapılmadan ABD’ye iade edilen silahlı paralı askerler vakasını anımsatırken, Ukrayna’da yaşananın benzeri bir ‘renkli devrim’ planlamasına, hatta Doğu Avrupa’dan olası silah sevkıyatına dikkat çekti: “Coğrafya çok alakalı değil belki ama Ukrayna’da renkli devrimler yapılırken bunu görmüştük. Parlamento önünde insanlar taranmıştı. Bunu dönemin Ukrayna liderinin yaptığı iddia edildi. Ama geçtiğimiz sen ortaya çıktı ki AB’nin de bildiği bir biçimde bir grup Gürcü Neonazi bu saldırıları üstlendi. Bugün de hatta Rusya’dan bir açıklama geldi. Rusya’da Doğu Avrupa ülkelerinden Latin Amerika’ya yönelik bir silah sevkiyatı olduğu bunu Venezüella muhalefetine verileceği ve Venezüella’da bunun üzerinden bir silahlı kalkışmanın tekrar yapılacağı Dışişleri Bakanı Sözcüsü Zaharova tarafından da dile getirildi bu hafta. Bu anlamıyla bir keskinleşme süreci yaşanıyor kıtada. Zaten kıtanın büyük sol dalgadan sonra kalan birkaç ülkesi vardı. Bu ülkeler Nikaragua, Bolivya, Venezüella, Küba. Kıtanın genel dalgasının dışında biraz daha Meksika özeline yönelik bir anlam ithaf edilebilir belki. Çünkü daha sosyal demokrat, akıntı terse giderken ortaya çıkan bir liderdi. Önemli bir ülke tabii ki.”