« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

24 Şub

2020

MUÂVİYE b. YEZÎD

Mehmet Ali Kapar 01 Ocak 1970

43 (663) yılında doğdu; babası I. Yezîd, annesi Ümmü Hâşim bint Ebû Hâşim b. Utbe b. Rebîa’dır. Kısa süren halifeliğinde önemli bir icraatının bulunmayışı sebebiyle kendisine “Ebû Leylâ” denilmiş ve bu künye ile meşhur olmuştur.

Babası tarafından veliaht tayin edilen Muâviye onun ölümü üzerine 14 Rebîülevvel 64’te (10 Kasım 683) tahta çıktı. Bu sırada ülkede büyük bir karışıklık hâkimdi. I. Yezîd’in ölüm haberini duyan Abdullah b. Zübeyr, Mekke’de halifeliğini ilân ederek biat almaya başlamış ve hâkimiyet alanını kısa sürede genişletmişti. Öte yandan halifeliğe bağlı vilâyetlerde de itaatsizlikler görülüyor, Selm b. Ziyâd Horasan’da, Ubeydullah b. Ziyâd Basra’da kendi adına biat alıyordu. Muâviye’nin ömrü ve hilâfeti çok kısa sürdü. Kaynaklarda onun tahta çıktığı sırada on yedi-yirmi üç arasındaki bir yaşta olduğuna dair farklı rivayetler bulunmakta ve halifelik süresi de yirmi gün ile dört ay arasında gösterilmektedir. Ayrıca halifelik günlerini hasta vaziyette Hadrâ sarayında geçirdiği ve halkın huzuruna çıkamadığı, devletin idaresi ve imamlık göreviyle müşaviri Dahhâk b. Kays’ın ilgilendiği belirtilmektedir. Muâviye, farklı rivayetlere göre bir hutbesinde halka halifelik mesuliyetini taşımaktan âciz kaldığını, yerini Hz. Ebû Bekir’in yaptığı gibi Hz. Ömer gibi birine bırakmak istediğini, fakat çevresinde böyle bir kimseyi göremediğini, yahut Hz. Ömer’in yaptığı gibi halifeyi seçme işiyle bir kurulu görevlendirmeyi düşündüğünü, ancak böyle bir kurulu oluşturacak uygun kişileri de bulamadığını söylemiş ve insanlara bu makama uygun şahsı kendilerinin seçmesini tavsiye etmiştir (Taberî, V, 503). Halife seçilene kadar idareyi Dahhâk b. Kays’ın yürütmesini de isteyen Muâviye, diğer bir rivayete göre bu konuşmasında dedesi Muâviye ile babası Yezîd’in Hz. Ali’ye ve evlâdına karşı yürüttükleri iktidar mücadelesinde haksız olduklarını belirterek onları ağır şekilde suçlamış ve öbür dünyada bunun hesabını vereceklerine inandığını dile getirmiştir (Ya‘kubî, II, 254). Makdisî de halifenin bu konuşmayı, Kaderiyye görüşünü benimseyen hocası Amr el-Maksûs’un kendisine, “Ya adaletle hükmet ya da görevi bırak” demesi üzerine yaptığını ileri sürmüştür (el-Bed? ve’t-târî?, VI, 17). Fakat bazı çağdaş müellifler, Muâviye’nin halifelikten çekilmesiyle ilgili rivayetlerin siyasî ve dinî gruplar tarafından uydurulmuş olabileceğine dikkat çekmektedir (Wellhausen, s. 80; Reyyis, s. 266-267; EI2 [İng.], VII, 268). Kaynaklarda, babasının tayin ettiği memurları görevlerinde bırakan ve hiçbir tayin yapmayan II. Muâviye’nin, devlet başkanı sıfatıyla icraat olarak sadece haraçlardan merkez beytülmâline gönderilen miktar üzerinden üçte bir oranında bir indirim yaptığı zikredilmektedir.

Hastalığının ağırlaşması üzerine yerine kardeşi Hâlid’i veliaht tayin etmesini isteyen yakınlarının ısrarlı taleplerini kendisinin halifeliğin hayrını görmediğini, bir de veliahtlığa getireceği kişinin hatalarının vebalini üstlenemeyeceğini söyleyerek geri çeviren Muâviye’nin ölüm şekli de ihtilâf konusu olmuştur. Kaynaklarda yakınları tarafından zehirletildiği, akciğerlerindeki rahatsızlık sebebiyle yahut veba yüzünden veya eceliyle öldüğüne dair rivayetler vardır. 7 Receb 64 (29 Şubat 684) tarihinde vefat edince Dımaşk’taki Bâbüssagir Kabristanı’nda babasının yanına gömüldü. Çocuğu olmayan Muâviye’den sonra iktidar aynı aile içinde Süfyânîler’den Mervânîler’e geçmiştir.

Ziyaret -> Toplam : 125,28 M - Bugn : 33160

ulkucudunya@ulkucudunya.com