ELMAS MEHMED PAŞA
Müctaba İlgürel 01 Ocak 1970
Kastamonu’nun Cide kazasına bağlı Hoşalay köyünde muhtemelen 1661 yılında doğdu. Babası Savruk adında bir gemi reisiydi (Hadîkatü’l-vüzerâ, s. 122). Rivayete göre “Elmas” lakabı kendisine düzgün bir endama ve pürüzsüz bir yüze sahip olduğu için verilmiştir. Küçük yaşta kalemiye* ricâli zümresine girdi. Başbâki kulu Divrikli Mehmed Ağa’ya intisap ederek mühürdarı oldu. Mehmed Ağa’nın Trablusşam’a tayini üzerine onunla birlikte gitti. Devrin padişahı IV. Mehmed tarafından İstanbul’a çağrılarak Enderun’a alındı (1678). Daha sonra Has Oda’da çuhadar, ardından da rikâbdar oldu (Silâhdar, Târih, II, 306). Kısa zamanda yükselerek II. Süleyman’ın cülûsunu müteakip önce silâhdarlığa, sonra da kısa aralıklarla mîrialemliğe ve hazine kethüdâlığına, 1689’da da Rumeli beylerbeyiliği pâyesiyle nişancılığa getirildi. Bu görevde iken kendisine vezâret rütbesi de verildi. II. Ahmed zamanında (1691-1695) ikinci vezir, II. Mustafa’nın cülûsunun ardından rikâb-ı hümâyun kaymakamı oldu; bir süre sonra da Sürmeli Ali Paşa’nın yerine sadrazam tayin edildi (1 Mayıs 1695).
II. Mustafa’nın, 1683 Viyana bozgunundan sonraki askerî başarısızlıklara ve toprak kayıplarına son vermek için bizzat sefere çıkma kararı alması üzerine Temmuz 1695’te başlayan sefer sırasında Mehmed Paşa, Niş Kalesi’nin onarımı için keşifte bulunduğu gibi Tuna üzerinde Pançova Köprüsü’nün kurulmasına nezaret etti. Lippa (Lipve) Kalesi’nin fethini sağladı ve Avusturyalı General Veterani kumandasındaki ordunun Tımış suyu kenarında yenilgiye uğratılmasında önemli rol oynadı. Saksonya elektörü Frederic Auguste’ün (Osmanlı tarihlerinde Nalkıran) Tımışvar’ı kuşatması üzerine II. Mustafa ile birlikte Nisan 1696’da ikinci defa Avusturya seferine çıktı. Osmanlı ordusunu karşılamak için muhasarayı kaldırarak Tımışvar eyaletinde Bega nehri boylarına gelen Auguste Ulaş (Olash) mevkiinde bozguna uğratıldı.
Elmas Mehmed Paşa, 1697’de II. Mustafa ile birlikte üçüncü defa Avusturya seferine çıktı. Belgrad ovasında yapılan istişarî toplantılarda iki görüş ortaya çıktı. Birincisinde Tuna, Tımış, Bega ve Tisa nehirlerinin bulunduğu Tımışvar yönüne, ikincisinde ise daha yakındaki Varadin cihetine gidilmesi teklif edilmekteydi. Birinci görüşün temsilcisi Tımışvar muhafızı Koca Câfer Paşa, ikincisinin temsilcisi Belgrad muhafızı Amcazâde Hüseyin Paşa idi. Bazı çağdaş kaynaklara göre çevresine karşı sert muamelesinden dolayı diğer vezirler sadrazamdan çekindikleri için açıkça fikir beyan etmemişlerdi. Sonunda zaptı daha kolay olan Varadin yerine, akarsulardan ve bataklıklardan geçmeyi ve birçok köprü kurmayı gerektiren birinci görüş tercih edildi. Bu tercihte sadrazama muhalif olanların ve onun kolay zafer kazanmasını istemeyenlerin rolü olduğu öne sürülürse de çağdaş bir kaynakta, Tımışvar’da yaptırdığı binaları padişaha göstermek isteyen Koca Câfer Paşa’nın ağır bastığından söz edilmektedir (Köprülü, s. 320).
Kabul edilen harekât planına göre Baçka ovası ile Segedin ve Yanova kaleleri fethedilip Orta Macaristan itaat altına alınacak ve buraya, Avusturyalılar’a karşı mücadele eden Macar millî kahramanı Tököli İmre kral yapılacaktı. Bunun üzerine ordu Pançova sahrasına geçirildi. 110 parçalık ince donanma da Tuna’da Tisa suyuna doğru hareket etti. Tisa kenarına gelinince Elmas Mehmed Paşa daha köprü kurulmadan karşı tarafa geçti ve Titel Kalesi’ni fethetti. Halbuki o civarda 8000 dolayında bir Avusturya kuvveti bulunuyordu. Asıl ordunun geçmesi için de sadrazamın muhalefetine rağmen Zenta civarında Tisa nehri üzerine köprü kurulmasına karar verildi. Öte yandan Prens Eugen Osmanlı ordusunun harekâtını takip ettiği gibi casusları vasıtasıyla sadrazam ile muhaliflerinin çekişmelerinden de haberdardı. Seksen üç tonbaz üzerinde kurulan köprü iki günde tamamlandı. Avusturya ordusunun civarda bulunduğu haberi üzerine padişah, hazine, yeniçeriler, silâhdarlar, cebehâne ve toplar acele olarak karşıya geçirildi. Elmas Mehmed Paşa ile yeniçeri ağası ve diğer bazı ordu ileri gelenleri düzeni sağlamak üzere nehrin diğer yakasında kalmışlardı. Bu durumu öğrenen Prens Eugen derhal hücuma geçti. Bunun üzerine vezîriâzam yanında bulunan eyalet askerleriyle savunma tedbirleri alırken bir yandan da askeri süratle karşıya geçirmeye çalışıyordu. Paniğe kapılan askerlerden 2000 kadarı köprüden geçerken nehre düşüp boğuldu. Az sayıdaki askerle müdafaaya hazırlanan Mehmed Paşa’nın sert muamelesi, 60.000 kişilik Avusturya ordusunun hücumu karşısında panik halinde bulunan asker arasında öfke ve kızgınlığa yol açtı. Askerlerin köprüye doğru kaçmaya başlamaları üzerine köprünün iki tonbazını kaldırtan ve yalın kılıç askerin karşısına dikilen Elmas Mehmed Paşa bu sırada muhtemelen askerler tarafından öldürüldü (11 Eylül 1697). Köprünün ortası da parçalandığı için karşıya geçemeyen askerlerin bir kısmı suda boğularak, geriye kalanı da çarpışa çarpışa öldü. Birçok kumandan şehid olurken önemli miktarda silâh, mühimmat ve 500’den fazla zahire arabası, bu arada sadrazamın üzerinde bulunan II. Mustafa’nın mührü düşman eline geçti. Bu mühür halen Viyana Müzesi’nde saklanmaktadır. Zenta bozgunundan sonra padişah ve ordunun esas kısmı Tımışvar’a çekildi. Belgrad muhafızı Amcazâde Hüseyin Paşa sadrazamlığa getirildi.
Elmas Mehmed Paşa devlet işlerinde başarılı olmakla birlikte sert mizacı yüzünden çevresindekileri kendisine düşman etmişti. Sadâretine kadar genellikle sarayda görev almasından dolayı askerî işlerden pek anlamamasına rağmen başkalarının fikirlerine de önem vermezdi. Hemen bütün kaynaklar Zenta bozgunundan onu sorumlu tutmaktadır.
Elmas Mehmed Paşa’nın ölümü sırasında otuz altı yaşında olduğu belirtilir. Sadrazamlığı iki buçuk yıla yakın sürmüştür. Büyük kardeşi Tımışvar muhafızı Mustafa Paşa daha önce Avusturya ordusunun kaleyi muhasarası sırasında şehid düşmüştü. Oğlu Mustafa Bey de çeşitli devlet hizmetlerinde bulunmuştur.