Alman komutan Türk gemisine baskının ayrıntılarını anlattı
01 Ocak 1970
Kasım ayında Türk kargo gemisine baskın düzenleyen Alman fırkateyninin komutanı, operasyonda neler yaşandığını, baskında operasyon merkezinin rolünü ve kamuoyuna yansıyan görüntüleri anlattı.
Doğu Akdeniz'de Kasım ayında bir Türk gemisine düzenlenen operasyonla gündeme gelen Alman "Hamburg" fırkateyni Pazar günü ülkesine geri dönüyor. AB'nin İrini operasyonu kapsamında BM'nin Libya'ya yönelik silah ambargosuna uyumun denetlenmesinde görev alan fırkateyn, İrini operasyon merkezinden gelen talimat üzerine 22 Kasım'da Türkiye bandıralı "MV Roseline A" gemisinde arama yapmış, ağır silahlı Alman askerler ve elleri havaya kaldırılmış mürettebatın görüntüleri iki ülke arasında ilişkileri germişti.
Hamburg fırkateyninin komutanı Jan Fitschen, Alman dpa haber ajansına verdiği mülakatta Türk gemisine düzenlenen operasyonun ayrıntıları ve neler yaşandığıyla ilgili soruları da yanıtladı:
dpa: Siz ve ekibiniz Kasım ayında Türk kargo gemisine yapılan aramayla diplomatik krize yol açtınız. Türk hükümeti Almanya'yı yetkisiz güç kullanımı ve yasa dışı bir operasyon yürütmekle suçladı. Böyle birşey yaşanabileceğini hiç düşünmüş müydünüz?
Jan Fitschen: Operasyonun hassasiyetinin tabii ki farkındaydık, saf değiliz. Ama bize verilen bir görev vardı ve sadece bizden bekleneni yaptık, yani şüpheli bir gemiyi kontrol ettik. Bu tür bir kontrol, geminin nereden geldiğinden bağımsızdır. Sonrasında neler yaşanacağı bizim elimizde olan birşey değil.
Operasyon nasıl gerçekleşti?
Rosaline A'nın Libya'ya silah taşıyor olabileceği, dolayısıyla BM ambargosunu ihlal ediyor olabileceğine dair bize haber geldi. Bunun üzerine geminin bağlı olduğu ülke, gemide arama yapılması gerektiği konusunda bilgilendirildi ve rızanın alınması için ciddi çaba gösterildi. Geminin bağlı olduğu ülke olarak Türkiye'nin belli bir süre içinde tepki vermemesi üzerine bu, operasyon komuta merkezi tarafından gemiye çıkılması için sessiz bir rıza olarak değerlendirildi. BM kararı böyle öngörüyor. Bunun üzerine helikopterimizle gemiye inerek teftişe başladık. Türkiye'nin akşam saatlerinde resmen karşı çıkmasına kadar arama yapıldı. O ana kadar gemide silaha rastlamadık.
Anlattıklarınız kulağa çok sıradanmış gibi geliyor. Ortada Türk televizyonlarında da gösterilen kamera görüntüleri var. Ağır silahlı Alman askerlerinin elleri havaya kaldırılmış mürettebatı bir yere götürdüğü ve ayrıca oldukça hararetli bir tartışma görülüyor görüntülerde.
Evet, askerler ağır silahlıydı. Çünkü bu bir dost ziyareti değildi. Gemide neyle karşılaşılacağını, durumun ne olduğunu kimse bilmiyordu. Sonuçta arama yaptıklarında polisler de yanlarında silah taşır. Kamera görüntülerine gelince, bunlar sadece iki kare. Birinde ekip, gemi kaptanıyla hararetli bir tartışma yaşıyor. Bunun nedeni kişinin birdenbire ve kısa süreliğine duygusal tepki vermesiydi. Ama konu zor kullanmadan çözüldü.
Peki mürettebatın ellerinin havaya kaldırılması?
Bunun nedeni çok basit olarak, mürettebatta silah araması yapmadan önce askerlerimize yönelik olası bir tehdidi devre dışı bırakmaktı. Örneğin biri cebinden bir bıçak çıkarıp birine saplayabilirdi. Bu nedenle silah araması yapılmadan önce mürettebatın askerlere sadece elleri havada yaklaşmasına izin verildi. Mürettebatta kimsede silah bulunmadığı tespit edildikten sonra yeniden normal bir şekilde gemide hareket etmelerine izin verildi. Ayrıca gemide kameraların bulunduğunu biliyorduk ve üstlerini örtmeme kararını bilinçli olarak aldık.
Peki geminin Libya'ya silah taşıdığına dair elde işaretler varsa niye aramayı Türkiye'nin itirazına rağmen sonuna kadar devam ettirmediniz?
Operasyonun görev tanımı, gemi kaptanı ve mürettebatın direnişine rağmen arama yapabilmemizi öngörüyor. Ancak geminin bağlı olduğu ülkenin itirazına rağmen arama yapmak mümkün değil. Başka bir deyişle; ilgili ülke aramaya itiraz ediyorsa arama her zaman durdurulur.
dpa/BK,EC
© Deutsche Welle Türkçe