`MÜSLÜMAN'A HARAM` ÇEŞMESİ
01 Ocak 1970
Vaktiyle Bursa' da bir müslüman, eski adı
"Yahudilik Yolağzı", bugünkü adı Arap
Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir
kitabe eklemiş: "Her kula helâl, Müslüman'a
haram!.."
Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl
fitnedir diye...
Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça
huzûra getirilmiş. "Bu nasıl fitnedir, dîni
İslâm, ahâlisi Müslüman olan koca devlette sen kalk,
hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu
Müslüman'a yasakla!.. Olacak iş midir, nedir sebebi,
aklını mı yitirdin?.." diye çıkışmışlar adama.
Adam:
- "Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin isbat
ister, delil şarttır."
dedikçe kadı kızmış:
- "Ne delili, ne isbatı?.. Sen fitne çıkardın,
Müslüman ahâlinin huzûrunu kaçırdın, katlin
vâciptir!" demiş.
Demiş ama, bir yandan da merak edermiş:
- "Nedir gerekçen?.." diye sormuş.
Adam:
- "Bir tek Sultan'a derim."
diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz
Sultan'a gitmiş, adam yaka paça saraya
götürülmüş...Padişah da sinirlenmiş ama, diğer
yandan o da meraklanırmış:
- "De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem
çeşmeyi yaparsın, hem de her kula helâl,
Müslüman'a haram yazarsın?.."
Adam, başı önünde konuşur:
- "Delilim vardır, lâkin isbat ister."
- "Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?.."
- "O zaman boynum, hükme kıldan incedir
Sultânım."
- "Eeee?!.."
- "Sultânım, herhangi bir havradan (sinagog)
rastgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir
hafta tutun. Bakın neler olacak."
Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir
olmuş, başlarında Mûsevîler, "ne oluyor, bu ne
zulüm?.. Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse
söyleyin yapalım, o masûmdur, gerekirse kefâlet
ödeyelim..."
Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup
üstüne mektup getirmiş. Bir hafta dolunca, adam:
- "Sultânım, artık bırakmak zamanıdır"
demiş.
Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer
Sultan'a teşekkürler, hediyeler.
Az zaman geçmiş ki, adam:
- "Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir
papaz içinyaptırınız Sultânım" demiş.
Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça
alınmış Pazar âyininden ve aynı tepkiler artarak devam
etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk
ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış,
teşekkürler, şükranlar... Levantenler din adamlarına
kavuşmanın mutluluğuyla
daha bir sarılmışlar birbirlerine...
<br>
<br>
<br>
Sultan:
- "Bitti mi?.." demiş adama.
- "Sultânım son bir iş kaldı, sonra hüküm
zamanıdır izninizle" demiş.
- "Şimde nedir isteğin?.."
- "Efendim, pâyitahtımız Bursa'nın en sevilen,
en sözü dinlenilen, itimad edilen âlimini alınız
minberinden."
Adamın dediğini yapmışlar, Ulucâmi imamını Cuma
hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça
götürmüşler...
Ve ne olmuş bilin bakalım?..
Bir Allah'ın kulu çıkıp da, "ne oluyor, siz ne
yapıyorsunuz?.. Hiç olmazsa va'zı bitene kadar
bekleseydiniz", gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın
peşinden giden, arayan-soran olmamış...
Geçmiş bir hafta, "nerde imam" diye gelen-giden
yok!..
<br>
<br>
<br>
<br>
Câhil bir imam tâyin edilmiş yerine, ne konuştuğunu
kendi kulağı duymayan tam yobaz cinsinden biri. Halk
hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta
derdest edilen koca âlim için:
- "Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik."
- "Kimbilir ne halt etti de tevkif edildi!.."
- "Vah vaah!.. Acırım arkasında kıldığım
namazlara."
- "Sorma, sorma..."
Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri.
Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:
- "Eee, ne olacak şimdi?..
Adam:
- "Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip
helâllik almak lâzımdır hocadan."
<br>
<br>
<br>
<br>
"Haklısın" demiş padişah, denilenin
yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam
başı önünde konuşmuş:
- "Ey büyük Sultânım, siz irade buyurunuz lûtfen,
böyle Müslümanlar'a su helâl edilir mi?.."
Sultan acı acı tebessüm etmiş:
- "Hava bile haram, hava bile!.." demiş...