Türk İçtimaî Irkı Geliştirilmelidir
S. Ahmed Arvasi 01 Ocak 1970
«İçtimaî ırk» kavramından ne kastettiğimizi, kâfi miktarda açıkladığımızı sanıyoruz. Siyasî istismarlara fırsat vermemek şartı ile «içtima ırk», bir vakıa olarak değerlendirilebilir.
Her millet, temsil ettiği «tipik içtimaî ırkını» ve özelliklerini, beden eğitimi (ve çok iyi etüt edilmiş spor programları ile kendine uygun estetiğe ulaştırılmalı, kültür ve sanat faaliyetleri ile önce «tipini» kendi milletine, sonra bütün dünyaya sevdirebilmelidir. Türk şiirlerinde, hikâyelerinde, masal ve destanlarında «Türk tipini» çizen ve işleyen ne sevimli ifadeler vardır. «Hilâl kaşlı», «ceylân gözlü», «gonca dudaklı», «servi boylu» Türk kızları ile, «boğa göğüslü», «kurt belli» Türk delikanlısı biçimindeki ifadeler, daha niceleri ile beraber, Türk’ün bizzat kendi «kollektif tasavvurunda» bulduğu «Türk içtimaî ırkının» özellikleridir.
Türk tipini korumak ve geliştirmek için, çok uzak coğrafî alanlara dağılmış Türk çocuklarını, birbirleri ile evlenmeye teşvik etmelidir. Yeryüzüne dağılmış vatan çocuklarını evlilik bağları ile üst üste katlamalı, «dar bölge», «aşiret» ve «etnik» gayretlerle birbirlerine kız alıp vermeyen Türk çocuklarını, birbirleri ile evlenmeye «özendirici» tedbirler alınmalı, Türk içtimaî ırkı, «kan ve soy birliği» şuuru ile güçlendirilmelidir. Bu birliğin değeri, asla küçümsenmemelidir.
Öte yandan, yabancı milletlerin kız ve oğulları ile evlenmenin teşviki önlenmeli, bu konuda «kamuoyu» uyanık tutulmalıdır. Bir Germen – Türk, bir Amerikan – Türk,… karması nesillerin her iki millete de fayda sağlayamayacağı ortadadır. Kaldı ki, bu suretle doğan nesillerin şahsiyet gelişimi ve intibakı zorlaşmakta, bizzat bu şekilde doğan kimseleri «mutsuz kılacak» komplekslere sebep olmaktadır.
Başka milletlere ve ırklara düşmanlık duyguları, hiç şüphesiz sapıklıktır. Ama kendi «ırkından» ve millî özelliklerinden utanıp «yabancı ırklardan» damızlık arayan kimselerin «eksiklik «duygularını» hiç de normal karşılamıyoruz. Her «içtimaî ırk» kendi özellikleri içinde güzeldir.
Gözlerinin çekikliğinden utanıp estetik ameliyatla bir Avrupalıya benzemeye özenen bir Uzak-Doğulu; derisinin rengini beyazlaştırmak için bilmem hangi teknikten faydalanmak için Amerikalı ve Avrupalı ilim ve fen adamlarından «medet uman» siyah derili, kemerli burnunu bilmem kimler gibi «yukarıya kaldırmaya» çalışan bilmem hangi zavallı, yalnız kendisi adına acınacak bir durumda değildir. Burada, bir milletin, bir ırkın, eksiklik duygularına kapılarak etine, kemiğine, derisine, saçına ve tırnağına kadar «kendine yabancılaştığının» dramını görebilmek gerekir.
«İçtimai ırk özellikleri» beşeriyete renk getiren, kültür ve medeniyetlere kendine has bir atmosfer kazandıran orijinal değerlerdir. Kur’an-ı Kerim’e göre: «Renklerimizin birbirine uymaması Allah’ın âyetlerindendir»,(Er-Rûm, âyet: 22).
Türk milliyetçisi, Türk içtimaî ırkını benimser, sever ve sevdirirken ailesini de bu espri içinde kurmaya çalışır. Kozmopolitlikten hoşlanmaz. Bununla beraber, başka «içtimaî ırkları» da Allah’ın birer «âyeti» olarak değerlendirir.