İBN HALDUN'UN SOSYAL ATOMCULUĞU
Dr. Mehmet BAYRAKDAR 01 Ocak 1970
Bu küçük makalenin konusu JIm Haldun'un sosyalolayları monadlar
veya atomlar şeklinde değerlendirmesidir. Onun insanlık kültürüyle
ilgili tarihi sosyolojik ve felsefi yapmasınılan buyana, ondan
başka hiç kimeenin, gerek tarihçi, gerek sosyolog olarak, sosyal ve tarihi
olayların atOlneu bir yapı arz ettiklerini keşf etmedi. Bu bakımdan.
onun görüşleri hala yeni ve orijinaldir. Bu manada sosyal atomeuluğu
ilk olarak ortaya İbn Haldun koydu.
İbn Haldun'un hu sosyal atomeuluğu iki şekilde değerlendirilebilir.
Biri, sosyalolaylarm yapısı ile ilgili sosyal bir doktrin, ikincisi, bu olayları
inceleyen sosyolojik bir metod. İık olarak, sosyal atomculuğu sosyal
bir doktrin olarak ortaya koymaya çalışacağız.
Herşeyden önce İbn Haldun, hcl' hasit tarihi veya sOEyal olayı
bizzat kendisiyle özdeş sayar ve özel bir olayolarak kabul eder; ona
göre her sosyalolay özel karakterlere sahiptir; başka olaylarla ilgisi
yoktur. Daha gerçek bir deyişle, sosyalolaylar arasında benzeriikIcI'
yoktur, herbiri diğerinden bağımsız olarak vardır. Onlar sadece zaman
- mekan ve kültürel devamlılık içindeki mefhumlarla ayrılmamalı, aynı
şekilde onların yapıları ve fizyonomilerinin mefhumları ile de ayrılma1ıdıdar.
Gerçekten İbn Haldun'un bu sosyal atomculuğunu sosyal bir
doktrin olarak şckilıendirmek zordur; bununla birlikte, biz onu Leibnitz'in
Monadıar doktrinine veya Demokritus'un atomcuıuğuna benzctcbiliriz.
Atomlar veya MonadIal' gibi, sosyalolaylar da birhirlerinden
yapıları itibariyle bağımsızdırlar. Bunu İhn Haldun dikkate değer bir
cümlesiyle şöyle ifade eder: "Gerçekten, hiçbir sosyalolay benzetme
yolu ile diğerleri ile açıklanamaz. Bazı yönlerden onlara benzemiş olsa
hile, diğer birçok yönlerden onlardan ayrılır."!
Bir Müslüman dahi olan İbn Haldü~'u böyle b;r doktrini ortaya
atmaya iten amil nedir? Onu buna sürükleyen seheb, onun, tarihi olay-
1 ıbn Haldun; Mukaddima, dördüncü baskısı, Paris 1858, C. III, s. 268.
ları ve insanlık kültürünii aşağıdaki noktalardan dialektik bir tenkidcilikle
değerlendirmesidir:
İlk olarak, İbn Haldun'a göre, sosyalolayların bütünü insan düşüncesinin
mahsulüdür. Her düşünce kendi yapısında ve ortaya çıkışında
ayrılık ve özellik arz ettiği için, neticede onun mahsulü de, kendi gibi,
farklı olacaktır. Bunun için de her sosyalolayayrı ayrı özellikler arz
eder, ki bunlar gürünüşteki benzerlikleriyle değil, esastaki farklılıklar1a
ifade edilebilirler.
İkinci olarak, İbn Haldun'a göre, sosyalolaylar statik değildir.
Yani sosyalolaylar değişken ve tekamül halindedirler. İbn Haldun bunu
şoyle ifade'" eder: " ... Her şey devamlı bir yeniıeşme içinde de~iş~ekte
ve hiçbir sabitlik arz etmez."2, Aynı şekilde İbn Haldun devaınlışöyle
der: "Tarihi yazıcılığındaki önemli diğer bir hata, zaman içinde toplumların
yaşama şartlarındaki ortaya çıkan değişmelerin dikkate alınmamasıdır.
Bu çeşit değişmeler dikkat çekmeyecek şekilde ortaya çıkarlar'
ve hissedilmeleri için uzun zaman alırlar. OnLarı fark etmek zor ve ancak'
baz, kimseler tarafından keşfedilirler."3 Bu değişme ve tekamül sebebiyled~
r ki, sosyalolaylar statik değildirler. Aralarındaki farklılıklaı ve özellikler
olayların tabi değişkenliklerinden kaynaklanır. Tarihte aynı bir
olay iki kere tekrarlanmaz.
Üçüncü olarak, İbn Haldıın'a göre, her sosyalolay, kendinin ortaya
çıktığı toplum, üy~lerinin ekonomik, ahlaki, psikolojik ve fiziki atmosferleriyle
şartlamr. Bunun içindir ki, bir sosyalolayın ekonomik, psikolojik,
ahlaki, fiziki ve biyolojik dürtüleri, öbürününkünden farklıdır.
Sosyalolaylar, istenen sosyal Doı:m ve kaideler olarak bu etkiler
yönünden uygunluk içinde aynı olmadıkları içindir ki onlar yapılarında
ve fizyonomilerinde farklılıklar arz ederler. O halde, eğer tarihi ve sosyolojik
olaylar dizisi içinde bir sosyalolay hir atom ise onun sebebiuin
açıklanması bu olayın bizzat içindeki unsurlarla açıklamayı kabul etmek
olur; yani sebebinin açıklanması o olayın bizzat kendisi içinde sınırlanmış
oluyor demektir. Bunun neticesi olarak, ıbn Haldun ile, biz, hiç
bir olayın diğer olaylar için sebeh teşkil etmeyeceğini söyleyebiıiriz.
Böylece İbn Haıdun'a göre, sosyaloıayların yapısı ancak sosyal
bir atomculukla açıklanabilir. O sosyalolayların yapısı ve sebebIeriyle
ilgili olarak sosyal atomeuluk doktrinini önerir.
2 tbid., C. I, s. 154.
3 tbid., C. I, s. H.
İbn Haldun'un bu sosyal atomculuğuD.u sosyal bir doktrİn olarak
mümkün olduğu şekildc kısa izah ettikten sonra, şimdi de onu sosyolojik
bir metod .olarak ele alalım.
Eğcr bütün olarak sosyaı olaylar araElUda hiçhir benzerlik yok ise,
bu onlar arasında ortak ve genel bir kanun yok demektir. İbn Haldun'a
göre sosyalolaylar yeterli sabit kanunlara tabi değillerdir. Bunun için
de onları genel1eştirmek ve onlar için sabit ve genel sosyolojik kan.unlar
ve metodları aramaya çalışmak hatadır. Bununla birlikte bütün sosyal
olaylar sadece bir tabii ve ortak kanuna uyarlar ki, bu da tekamül veya
sosral olayların değişkenlik kanunudur. Bu konuda İbn Haldün şöyle
der: "Yedinci hata ve öhürlerinin en önemlisi, insan toplumunun değişmelerini
idare eden kanunların inkarıdır. Her şey, ister o hir düşünce
olsun, ister bir fiil, tabiatı icabı bu kanuna tahi ve bu değişiklik onun
bizzat kendindedir."4
İyi bir tarihçi veya sosyolog bir sosyalolayı incelemeye kaıar verdiği
zaman, uygun metodları bu olaya göre kendisi tayin etmesi gerekir;
çünkü, dediğimiz gihi, İbn "Haldun'a göre, hel' sosyalolay için kullanılabilecek
ortak ve genel bir metod yoktur. İbn Haldün tümdengelim,
tümevarıın, kıyas ve benzeri eski filozofların, tarihçilerin ve sosyologlal').
n metodlarının bize sosyalolayların tabiat ve gerçeklerini ortaya
çıJ-,armadıklarıııı düşünür. O metodolojik araştırmalarına eskilerin hu
metodlarını deştirmekle işe başlar.
Zaten İbn Haldun'a göre insanlar tabiatıarıgereği, bu gibi metodları
kulIamrlar. Fakat, gerçekten onlar insanları kolaylıklara, hatalara
sürüklerler. O şöyle der: İnsanlar tabii olarak olayları benzetme ve kıyasla
açıklamaya yönelirler, fakat onların bu metodları kendilerini çok
kolayca hataya sürükler."5 Diğer çok güzel bir parça da İbn Haldun
aynışeyleri Ş\ı şe~ilde söyler: " ... alimler zihni düşünceleri, ID:efhumlar
aramaya ve beşduyu verilerinden mücerredleştirmeleri adet cdinirler.
Bütün bu faaliyetlerin gayesi şeylerin genel görünüşleri hakkında bilgi
edinmek, bu şeylerin maddi yapılarının, bir kimsenin veya ınilletlerin
özel bilgilerini elde etmek için değildir. Daha sonra onlar bu genel mefhumları
dış objelere uygulamaya yeltenider. Fıkıh usulünde yaptıkları
gibi, bu iilimler, şeyleri, kıyas ve benzetme ilc açıklarlar. Bunun içir
onların hüküm ve görüşleri tamamen zihnidir, ve düşünce tamamlansa
bile, bu düşünce bizzat eşyanın gerçeklerine uymaz.
4 lbid., C. l, s. i ı.
5 lhid., C. l, s. 44.
Dahası, genel olarak biL alimlcr düşüncelerinin gerçeklerine uymasını
istemeleri bir yana, zihinlerinde olanlardan dışdaki eşyanın ne şekilde
olması gerektiğini çıkarırlar. Böylcee Fıkıh, Kur'an ve Hadislerden ezberlenen
metinler ii7.erine bina edilmiştir. Geçerlikleri dış dünyaya
uygunluklimna hağlı olan pozitif ilimlerin 7.lddına, Fıkıh, eşyanın normlarına
uygunluğunu dışta bırakmaya yeltenir. Kısaca, alimler görüşlerini
zihini düşünceye ve akıl yürütmelere dayandırmayı alışkanlık haline
getirdiler, onlar haşka eş~aya yakla~ımmetodu hilmeJller.
Ken.dini siyasete kaptıran. bir i\lim dış dün.yada olup bitenlere çok
dikkat etmesi gerekir, ve politikacı için de bazı dikkat edilecek hususlar
vardır ki helirli bil' olayın genel kuraııar altında irade edilişini veya onun
henzerleriyle mukayesesini önleyici elemanları olahilir. Gerçekten
hiç bir sosyalolay benzetme yolu ile başkaları ile mukayese edilemez.
Eğer bazı yönlerden o başkalarına benzese bile, diğer birçok yön.den onlardan
ayrıdır .. Böylece şeyleri genelleştirmeyi ve kıyas metodunu çok
kullanmayı kendisine £i<İededinmiş £ılimler, politik işlerle ilgilen.dikleri
zaman, kendi zihinlerinde olanları empoze ederler ve şeylerde genelıeştirmelere
giderler; bunun neticesi olarak da iyileştirilmeled mümkün
olmayan .hatalara düşerler."6
O halde, hu sözlerinden anladığımız gibi, İhn Haldfııı. her çe~it
zihni metodların. geçerliliklerini inkar etmektedir. Onun sosyalolayların
yapısı ve sehebleri ile ilgili, müshet ve ampirik görüşü hir sosyalolaydan
diğerine değişmesi gereken atorncu sl'syolojik bir metod üzerinde temelleşir.
Bu atomeu sosyolojik metodların tabiyatı ampirik ve pozitif, yani
ilmi olmasıdır. Böyleec, ibn Haldun'a göre sosyologların, ekonomistlerin,
tarihçilerin ve politikacıların metodları kıyas, ziIıni ve genel karak.
terli metodlar değil, fakat, beş duyu iıc elde edilen teerübi verihre ve
gözlemlere dayanması gerekir.
6 lbid., C.!"ii s. 268.