« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

21 May

2013

ARAPKİRLİ HÜSEYİN AVNİ

01 Ocak 1970

(1864-1954) Son devir din âlimi, huzur dersleri mukarriri, dersiâm.
Arapkir'in Hezenek mahallesinde doğ­du (Ocak 1864). Babası, Arapkir ulemâsından Molla Haşan olarak tanınan Kara Mehmed oğlu Haşan Fehmi Efendi'dir. İlk tahsiline çok küçük yaşta baba­sından Kur'ân-ı Kerîm, ilm-i hal, ahlâk ve Arapça okuyarak başlayan Hüseyin Avni, Arapkir merkezindeki ibtidâî ve rüşdiyeyi bitirdi. Daha sonra Arapkir Is- panakçızâde Medresesi'ne devam ede­rek müderris Mustafa Fevzi Efendi'den icâzet aldı (Temmuz 1886). Aynı yıl İstan­bul'a gitti ve Beyazıt dersiâmlarından Bayburtlu Hüseyin Hüsnü Efendi ile Şey­hülislâm Bodrumlu Ömer Lutfi Efendi'- nin derslerine devam ederek her ikisin­den de icâzet aldı (4 Mart 1887).
Arapkirli Hüseyin Avni'nin sicil dosya­sından belirlenen ilk resmî görevi. Üskü­dar Toptaşı Askerî Rüşdiyesi'ndeki ka- vâid-i Osmâniyye ve imlâ muallimliğidir (4 Şubat 1887). Bu arada, Şeyhülislâm Ür- yânîzâde Ahmed Esad Efendi zamanın­da açılan ruûs imtihanında başarı gös­termesi üzerine kendisine dersiâm un­vanı verildi ve Beyazıt Camii'nde ders okutmaya başladı (1 Mayıs 1888). Tatil günleri de dahil olmak üzere aralıksız on üç yıl sürdürdüğü bu ders halkasına katılanlar arasından seksen beş talebe­ye icâzet verdi ve bu başarısından dola­yı padişah tarafından altın liyakat ma­dalyası ile taltif edildi (8 Ekim 1901). Be­yazıt Camii'ndeki umuma açık dersleri­ni yürüttüğü sırada Beşiktaş Askerî Rüş- diyesi'nde de Arapça muallimliği yaptı.
Hüseyin Avni ilk tedris faaliyetini icâ­zet vererek bitirdikten sonra ders ver­me işini yeni dersiâmlara bırakıp telifle meşgul olmak istemişse de talebelerinin ısrarı üzerine bu kararından vazgeçmiş ve Lâleli Camii'nde yeniden ders okut­maya başlamıştır. Bu ikinci dönem ders­lerine devam eden büyük bir talebe gru­buna daha icâzet verdi; bu ilmî faaliyeti sebebiyle de nişân-ı Osmânî ile ödüllen­dirildi (1906). Ruûs imtihanına hazırla­nan birçok müderris adayının kendisine başvurması üzerine Beyazıt Camii'nde 1902 yılında başlattığı özel dersleri de üç yıl kadar sürdü.
Hüseyin Avni Efendi Ders Vekâleti ve Meclis-i Mesâlih-i Talebe âzalığı, Fâtih Sahn Medresesi edebiyyât-ı Arabiyye mü­derrisliği. Şûrâ-yı İlmiyye Encümeni âza- lığı, lstılahât-ı İlmiyye Encümeni âzalığı, Dârü'l-hilâfeti'l-aliyye Medresesi'ne bağ­lı Medresetü'l-Mütehassisîn'in umum müdürlüğü ve aynı medrese ile Dârül- fünûn-ı Osmânî Ulûm-ı Âliye Şubesi'nin ilm-i kelâm müderrisliği gibi önemli ilmî ve idari görevlerde bulundu. 17 Ağustos 1918'de Dârü'l-hikmeti'l-İslâmiyye âza- lığına, bir süre sonra reis vekilliğine (26 Eylül 1919) ve iki ay sonra da bu mües- sesenin reisliğine tayin edilen Arapkirli' Hüseyin Avni, bu teşkilâtın 14 Kasım 1922'de lağvedilmesi üzerine Süleyma- niye Medresesi'ne ilm-i kelâm müderrisi oldu. Tevhîd-i Tedrisât Kanunu ile med­reseler lağvedilince Dârülfünun İlâhiyat Fakültesi hadis tarihi müderrisliğine ge­tirildi (11 Ekim 1926) ve bu fakültenin ka­patılmasına kadar (1 Ağustos 1933) bu­rada görev yaptı.
1 Haziran 1934'te emekli olan Hüse­yin Avni hayatının bundan sonraki dö­nemini Erenköy Sahrâ-yı Cedîd'de bulu­nan köşkünde kitapları arasında geçirdi. İlerleyen yaşı dolayısıyla Beyazıt ve çev­resindeki ilim muhitine gidip gelmekte güçlük çekince Lâleli'ye taşındı. 11 Ma­yıs 1954'te vefat etti ve Edirnekapı Şe­hitliği'ne defnedildi.
Hüseyin Avni, Hocası Beyazıt dersiâm- larından Develili Ali Rızâ Efendi'nin kızı Mevhibe Hanım'la evlenmiş, bu evlilik­ten Mehmet Sadettin, Haşan Fehmi, Ah­met Rıfkı ve Hüseyin Zeki adlarında dört çocuğu olmuştur. İlk eşinin vefatı üzeri­ne hocasının diğer kızı Hatice Fahrünni- sâ Hanım'la evlenmiş ve bu evlilikten Ömer Aydın adlı bir oğlu daha dünyaya gelmiştir. İlgili kanundan sonra Kara- mehmetoğlu soyadını alan Hüseyin Av- ni'nin 833 kitaptan oluşan ve üzerlerin­deki not ve işaretlerden kendisinin dik­katle mütalaa ettiği anlaşılan özel kü­tüphanesi vârisleri tarafından İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü (MÜ İlâhiyat Fa­kültesi) Kütüphanesi'ne bağışlanmıştır. Sahrâ-yı Cedîd'de vârislerince bağışla­nan bir arsa üzerinde Türkiye Diyanet Vakfı tarafından yaptırılan Arapkirli Hü­seyin Avni Camii 25 Mart 1990 tarihin­de ibadete açılmıştır.
Yakın talebelerinden M. Hazmi Tura'- nın ifadesiyle, "metin bir hâfıza ve sü­ratli bir intikale sahip, tam bir zühd ve takvâ âbidesi olan" Arapkirli, Arap ve Fars edebiyatlarına vâkıf, bu dilleri en zor ibareleri dahi rahatlıkla çözebilecek derecede iyi bilen bir âlimdi (Götdağı, s. 18). Her yılın ramazan ayında padişah ve erkânının huzurunda yapılan huzur ders­lerine başlangıçta muhatap*, sonraları ise mukarrir* sıfatıyla iştirak eden seç­kin kişilerden biriydi. Kaynaklar, onun bu derslerdeki takrirlerinin padişah ve diğer katılanlar tarafından takdirle ta­kip edildiğini belirtmektedir. Arapkirli Hüseyin Avni, Dârülfünun İlâhiyat Fakül­tesi tedris heyeti tarafından hazırlandı­ğı bildirilerek dönemin bazı basın or­ganlarında yayımlanan (20 Haziran 1928), geniş yankı ve tepkiler uyandıran, ha­zırlayıcıları ve imza sahipleri konusu he­nüz tam anlamıyla açıklığa kavuşmamış olan "Dinî Islahat Beyannâmesi'nde im­zasının bulunduğu gerekçesiyle eleştiril­mektedir. Ancak onun fikrî ve ilmî şah­siyetini değerlendirirken içinde yetişti­ği ve yaşadığı dönem gözden uzak tu­tulmamalıdır. O, Saltanat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerini idrak etmiş, her dönemin Türk toplumunda bıraktı­ğı izleri, sebep olduğu kültür değişme­lerini bizzat yaşamıştır. Kendisinin yeni hadise ve cereyanlar karşısında bağlı bulunduğu değerleri muhafaza ettiği ancak bazı zaruri değişmeler karşısında tarafsız kalamadığı söylenebilir.
Eserleri. 1. en-Nakdü'r-râyic li-dibâ- ceti'n-Netâ'ic. BirgivFnin nahivle ilgili meşhur eseri İzhârü'l-esrâr'm önemli şerhlerinden biri olan Şeyh Mustafa Ada- lı'ya ait Netâ'icul-efkâr'm giriş bölü­müne yapılmış bir şerhtir (İstanbul 1307).
Şerhii7-Kasideti 'n-rıûniyyeti 1-Büs- tiyye. Ebü'l-Feth el-Büstî'ye ait ahlâkî mahiyetteki el-Kasidetu n-nûniyye'rim şerhidir (İstanbul 1312). 3. Taclîkâtcale'l- Kaşideti'l-lâmiyye. İbnü'l-Verdî'nin et- Tuhfetul-verdiyye fi müşkilâti'l-i^râb adlı nahivle ilgili 163 beyitlik kasidesi­nin zor anlaşılan bazı yönlerini kısa not­larla açıklayan bir eserdir (İstanbul 1306ı
İlm-i Kelâm Dersleri. Müellifin Dâ- rülfünûn-ı Osmânrnin ulüm-ı âliye-i dî- niyye şubesinde okuttuğu kelâm ders­lerine ait notlarıdır. Dârülfünun Ders­leri adlı külliyat içinde yayımlanmıştır (İstanbul 1331). 5. Kayıdlı Kavâid-i İ'râb. İbn Hişâm'ın nahivle ilgili el-İcrâb can kavâcidi'l-icrâb adlı muhtasar eserinin değişik yazma nüshalarından elde edil­miş sağlam bir metninin, talebenin an­lamasını kolaylaştıracak notlarla neşre­dilmiş şeklidir (İstanbul 1306). Arapkirli - nin bu çalışması, döneminin edisyon kri­tiğine bir örnek olarak kabul edilebilir.
Ayrıca şeyhülislâmlık makamının resm: yayın organı olan Ceride-i İlrniyye'öe seri halinde yayımlanmış kelâmla ilgili makaleleri de bulunmaktadır.
Müellif, Diyanet İşleri Başkanlığı Arşi- vi'nde bulunan özlük dosyasındaki ter- cüme-i hâl evrakında, ders takrirleri sı­rasında yazdığı yayımlanmamış Şerh-i Şevâhid-i Sa'deddîn adlı bir eseri da­ha bulunduğunu belirtir. Ayrıca Dârül­fünun İlâhiyat Fakültesi'nde hadis ilmi tarihi dersini okuturken kaleme aldığı yayımlanmamış notlarının da bulundu­ğu talebesi M. Hazmi Tura tarafından kaydedilmektedir (Göldağı, s. 20).

Ziyaret -> Toplam : 125,25 M - Bugn : 10143

ulkucudunya@ulkucudunya.com