MEHME CÂVİD BEY
01 Ocak 1970
(1875-1926) İttihat ve Terakkî Cemiyeti'nin malî siyasetinin belirlenmesinde önemli rol oynayan Osmanlı Maliye nâzın ve iktisatçısı.
Selanik'te doğdu. Dönme camiasından tüccar Receb Naîm Efendi'nin oğludur. İlk ve orta öğrenimini Selanik'te yaptık¬tan sonra İstanbul'a giderek Dersaâdet Mekteb-i İdâdî-i Mülkî (İstanbul Lisesi) ve Mekteb-i Mülkiyye-i Şâhâne'de okudu. 1896'da mezun olunca Ziraat Bankası Muhasebe Kaİemi'nde göreve başladı. Bir yıl sonra Maarif Nezâreti Mektûbî Kalemi İstatistik Şubesi'ne geçti. 1898'-den itibaren bu göreve ek olarak Aya-sofya Merkez Rüşdiyesİ'nde hesap, Dârülmuallimîn-i Âliye'de ilm-i servet (ik¬tisat) hocalığı yaptı. 1899 yılında Maarif Nezâreti Rüşdiye İdaresi kitabetine ge¬tirildi. 1902'de siyasî gayelerle görevin¬den ayrılarak gelişmiş iktisadî yapısı ve etnik durumuyla meşrutiyet taraftan muhalefetin gelişip güçlendiği bir mer¬kez olan Selânik'e döndü ve yeni kuru¬lan Mekteb-i Feyziyye adlı lise seviyesin¬deki bir okulun müdürlüğünü üstlendi. Burada iken gizli Osmanlı Hürriyet Ce-miyeti'nin teşkilâtlanmasında ve Selanik mason locasında aktif rol alan Câvid Bey, 1907'de cemiyetin İttihat ve Terakkî Ce-miyeti'yle birleşmesinden sonra da faali¬yetlerini sürdürdü. II. Meşrutiyefin ilânından hemen sonra Selanik'ten ayrıla¬rak İstanbul'a döndü ve seçimlere hazır¬lanmaya başladı. Seçimler sonunda Meç-lis-i Meb'ûsan'da 1. (1908-1912) ve 11. (1912) dönem Selanik mebusu. Selânik'in Balkan Savası sonunda Yunanistan sınır¬lan içinde kalması üzerine de IH. dönem¬de (1914-1918) Kal'a-i Sultânı (Çanakka¬le) sancağı mebusu oldu. Ayrıca 1916 ve 1917 yıllarında İttihat ve Terakkinin yö¬netici kadroları içinde yer aldı.
Câvid Bey ilk defa Tevfik Paşa kabi¬nesinde [1][8] Maliye nazırlığına getirilmek İstendiyse de ken¬dilerinden izin alınmadığı gerekçesiyle İttihat ve Terakkî'nin karşı çıkması yü¬zünden göreve başlayamadan istifa et¬mek zorunda kaldı. Az sonra 25 Hazi¬ran 1909'da Hüseyin Hilmi Paşa'nın kur¬duğu kabinede Maliye nazırlığına geti¬rildi ve İbrahim Hakkı Paşa hükümetin¬de de [2][9] aynı görevi yürüttü. Fakat malî ve idarî alan¬da önemli reformlar yapmaya çalıştığı bir dönemde bazı anlaşmazlıklar yüzün¬den nazırlıktan istifa etti. 1912 seçim¬lerinin ardından Said Pasa kabinesine Nâfıa nâzın olarak tayin edildi. Savaşlar dolayısıyla artan askerî harcamalar yü¬zünden daha da bozulan malî durumla basa çıkamayacağını anlayan Maliye na¬zırının istifası üzerine yeniden bu göre¬ve getirildi ve 22 Temmuz 1912'de Said Pasa'nın istifasına kadar görevde kaldı. İttihat ve Terakkî'nin Babıâli Baskını ile [3][10] iktidarı ele geçirmesinden bir yıl sonra tekrar Maliye nâzın oldu. Nazırlığı sırasında, giderek yaklaşan dün¬ya savaşında Osmanlılar'ın tarafsız kal¬ması karşılığında kapitülasyonların kal¬dırılabileceğini düşünüyordu. Hatta bu yönde Fransızlar ve İngilizler'le temas¬larda bile bulundu. Ancak Osmanlılar'ın Enver Paşa'nın zorlamalanyia Almanya yanında savaşa girdiğini öğrenince he¬men kabineden istifa etti.
1917 yılı başlarında özel teşebbüsü geliştirip güçlendirmeyi amaçlayan Os¬manlı İ'tibâr-ı Millî Bankası'nın kurulu-sunu gerçekleştirdi. Talat Pasa'nın Şu¬bat 1917'de sadrazamlığa gelmesinden bir süre sonra Maliye nazırlığını üstlen-di. Savasın kaybedilmesi üzerine kabine ile birlikte nazırlıktan ayrılmak istediy¬se de malî durumun ciddiyeti sebebiyle yapılan ısrarlar üzerine Ahmed İzzet Pa¬sa kabinesinde de aynı görevi kabul et¬ti. Ancak Talat, Enver ve Cemal paşala¬rın yurt dışına kaçmalarından sonra İt¬tihat ve Terakkî'nin en önde gelen üye¬lerinden birisi olarak kabinede bulun¬muş olması kendisini bu partiye dönük hücumların ana hedefi haline getirdi. Bu çok kısa ömürlü kabine ile birlikte Câ¬vid Bey de nazırlıktan ayrıldı. [4][11]
Kısa bir süre sonra Düyûn-ı Umûmiy-ye İdaresi Türk dâyinler vekilliğine se¬çildi. Fakat Damad Ferİd Paşa hükümetinin İttihatçılar'ı yargılamak üzere oluş¬turduğu Dîvân-ı Harb-i Örfrde yargılan¬dı ve gıyabında on beş yıl kürek cezası¬na mahkûm edildi. Bunun üzerine bir müddet İstanbul'da saklandıktan sonra Fransa'ya, oradan da İsviçre'ye kaçtı. İs¬viçre'de iken kendisi gibi Avrupa'ya da¬ğılmış İttihatçı liderlerle temaslarını sür¬dürdü. Bu arada Avrupa'daki genç Türk öğrencilerini yönlendirerek İttihat ve Te¬rakkiye yeni güç odakları sağiamaya ça¬lıştı. İsviçre'de bulunduğu sırada Şehzade Burhâneddin Efendi'nin eski karısı Ali¬ye Hanım'la evlendi (1921) Şubat 1921'-de toplanan Londra Konferansı'na An¬kara hükümeti delegasyonunun danış¬manlarından biri olarak katıldı. Burada¬ki hizmetlerinin "millî hükümet" temsil¬cilerince beğenilmiş olmasının verdiği güvenle otuz dört aylık bir ayrılıktan son¬ra İstanbul'a döndü ve yeniden Düyûn-ı Umûmiyye dâyinler vekilliği görevine baş¬ladı.
21 Kasım 1922'de Lozan'da başlayan konferansa Türk delegeleri müşavirle¬rinden biri olarak katılan Câvid Bey. Türk heyeti başkanı İsmet Paşa ile iktisadî konularda görüş ayrılığına düştü. Bu hu¬susun daha sonra basına aksetmesi üze¬rine İsmet Pasa, aralarında Câvid Bey'in de bulunduğu bazı müşavirleri heyet¬ten çıkardı. Böylece Câvid Bey yeni siya¬sî oluşumun dışına itilmiş oldu.
1924 yılı başlarında, meclis reisi ve İstanbul milletvekili Fethi Bey'in (Okyar) İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası'ndan is¬temiş olduğu bir raporu hazırlayan heye¬te başkanlık etti. Haziran 1926'da Mus¬tafa Kemal'e karşı hazırlanan suikast girişimi, bu harekete teşebbüs eden ve etmeyen bütün İttihatçılar'in ve genel olarak muhalefetin tasfiyesini mümkün kılan bir ortam hazırlayınca, olaydan so¬rumlu tutularak 19 Haziran 1926'da tu¬tuklandı; ancak kısa süre sonra serbest bırakıldı. Ardından tekrar tutuklandı ve İstiklâl Mahkemesi tarafından sorguya çekildi. Lozan Konferansı sonrasında Ka¬ra Kemal'in teklifiyle bazı İttihatçılar'm Câvid Bey'in evinde yaptıkları iki günlük toplantı ve bu toplantıda ele alınmış do¬kuz maddelik bir program taslağı gizli bir komitenin varlığının delilleri sayıldı; bu komitenin İttihat ve Terakkî'yi yeni¬den diriltmeye ve anayasayı zorla değiş¬tirmeye dönük bir teşebbüs içinde ol¬duğu ileri sürüldü. Bunun üzerine Câvid Bey ölüm cezasına çarptırıldı ve iki gün sonra da cezası infaz edildi. [5][12]
Liberal bir iktisat anlayışına sahip olan ve iktisadî kalkınmayı dünya ekonomi¬siyle bütünleşmede gören Câvid Bey, on yıllık İttihat ve Terakkî döneminin (1908-1918) altı yılı aşkın bir bölümünde bizzat Maliye nâzın, diğer zamanlarda da ma¬liye ile ilgili aktif çalışmalarını sürdür¬müş bir siyaset adamı olarak İttihat ve TerakKTnin iktisadî politikalarına dam¬gasını vurmuştur. Ülkedeki sermaye bi¬rikiminin dünya ekonomisiyle bütünleş¬meyi sağlayacak güçte olmaması sebe¬biyle bir yandan özel teşebbüsü geliştir¬meye, öte yandan da yabancı sermayeyi çekmeye yönelik düşüncelerinin uygula¬maya yansıyan en belirgin yönlerinden biri, yabancı sermayeli şirket ve banka¬ların korunması ve desteklenmesi oldu. Ne var ki siyasî istikrarsızlıkların da et¬kisiyle kalkınmayı harekete geçirecek ölçüde bir yabancı sermaye akımı sağ¬lanamadı.
İmparatorluğun hızla dağılması, milli¬yetçi akımların güç kazanması ve I. Dün¬ya Savaşı gibi olaylar Câvid Bey'in dü¬şüncelerinde değilse bile uygulamaların¬da önemli farklılaşmalara yol açtı. Kapi¬tülasyonları kaldırma teşebbüsleri, Os¬manlı İ'tibâr-ı Millî Bankası'nın kurul¬masına öncülük etmesi, İstihlâk-i Millî Cemiyeti'ne katılması onun bu tür uy¬gulamalarının örnekleridir. Câvid Bey'in başta Maliye Nezâreti olmak üzere bir¬çok kamu kuruluşunda çok Önemli ye¬niden teşkilâtlanma faaliyetleri gerçek¬leştirmesi, muhaliflerinin bile kabul et¬tiği analiz ve tartışma gücüyle siyasî tar¬tışmaları zenginleştirmiş olması gibi özel¬likleri üzerinde pek durulmamıştır. Bu¬na rağmen "Câvid Bey maliyesi", "Cavi-dizm" gibi tanımlarla onun yabancı ser¬maye ve dış borçlarla ilgili olumlu görüş¬leri çok sık tekrar edilegelmiştir. Kendi¬sine yapılan bu tür atıflar, devletçiliğin ağır bastığı dönemde onun liberal ikti¬sat anlayışını olabildiğince eleştirerek uygulanmakta olan millî iktisat politikasının farklılığını göstermek ve savun¬mak amacına yöneliktir. Câvid Bey'in bu anlamda güncelliğini uzun süre koru¬muş olmasının sebebi, onun liberal dü-şüncenin en önemli temsilcilerinden biri olmasında aranmalıdır.
Câvid Bey'in maliye ve iktisat alanın¬da yayımlanmış kitap ve makaleleri de vardır. İlk yazıları, Abdülhamid dönemin¬de Servet-i Fünûn'ûa "İlm-i Servet" baş¬lıklı tefrikasıyla neşredilmiştir. Daha çok Paul Leroy Beaulieu ve Charles Gide'e dayanarak yazdığı İlm-i İktisâd adlı ki¬tabı [6][13], dönemin en kapsamlı eseri olarak bir temel kay¬nak niteliği taşımıştır. Bir süre sonra bu kitabın iki baskısı daha yapılmıştır [7][14], Ayrıca yine öncü ni¬telikte İhsâiyyat adlı bir istatistik kita¬bı vardır [8][15]. II. Meşrutiyetin ilânından sonra, arkadaşları Rızâ Tevfik ve Ahmed Şuayb ile birlikte, Türkiye'de¬ki pozitivist hareketin belli başlı yayın organlarından biri kabul edilen L7ûm-i İktisâdiyye ve îctimâiyye Mecmuası'nın [9][16] müdürü ve yazarlarından biri olan Câvid Bey, 1908 öncesinde Sabah, sonra da Tanın gazetelerinde makale¬ler yazmıştır.