MÜSİAD'ı asker fişleseydi ne olurdu?
Tarık Toros 01 Ocak 1970
2004 MGK toplantısında Fethullah Gülen'i Bitirme Eylem Planı'nın imzalandığının ortaya çıkması tek başına bir hadisedir. Mühim bir olaydır. Kararın yok hükmünde olup olmadığı siyasi manevradır.
Taraf gazetesi, "yok" denilen uygulamaların tek tek belgesini koydu. Hele dün yayımlanan 2011-2013 yıllarına ait fişleme belgeleri "pes" dedirtti. Ankara'nın havasına göre erken kalem oynatan gazeteci ve yazarlar fena halde açığa düştü.
Niye mi?
Taraf'taki haberin altındaki imza Mehmet Baransu'ya ait.
Baransu, belge haberciliği ve bu konudaki takipçiliği ile bilinen tecrübeli bir isim.
Hatırlayın, şu günlerde yayınladığı belgelere benzer belgeleri 12 Haziran 2009'da manşetten vermişti, "AKP ve Gülen'i Bitirme Planı."
Planı "Genelkurmay Harekât Başkanlığı" hazırlamıştı.
O dönem başta AK Parti çevreleri ve yakın medyası olmak üzere liberaller, muhafazakâr camia ayağa kalkmış, belge üzerinden Genelkurmay'a veryansın etmişlerdi.
Bugün aynı liberaller ve parti yazarları daha yoldaki belgeleri bekleyip görmeden, peşinen hüküm veriyor; tümüyle doğrulanan, yalanlanamayan haberlerin içeriğini es geçip bu yayını yapan Taraf'ı ve Mehmet Baransu'yu eleştiriyorlar, böyle manşet attığı için...
Fişlemeyi nasıl görmezsin?
2009'da planı yapan ve uygulayan asker olduğu için mangalda kül bırakmayan liberal akiller, bugünkü eylem planı ve fişlemelerdeki sorumluyu gözden kaçırıyorlar.
Fişleme yapılmış mı, yapılmış. Hem de nasıl detaylı...
Haberi okumadılarsa, birkaç örnek vereyim:
Başbakanlık'a bağlı Milli İstihbarat Teşkilatı, bırakın yurtlarda veya evlerde kalanları ya da "dini" içerikli toplantılara katıldıkları tespit edilenleri, Kurban Bayramı'nda Moğolistan'da vekaleten kesilecek kurban için Cemaat'e para veren kaymakam adayını bile fişlemiş...
Sadece bu değil, "Süleymancı kesimle iltisaklı" denilen var, "Mehmet Altan'ın konferansına katıldığı" için fişlenen var, "Cemaat okulundaki mezuniyet törenine gittiği" için üzeri çizilenler var, var oğlu var.Okumadıysanız, hepsi dünkü Taraf'ın 11'inci sayfasında ayrıntılarıyla sıralanmış.
Peki soralım liberal akillere:
Bu fişlemeyi Başbakanlık'a bağlı MİT değil de Genelkurmay yapmış olsaydı tepkiniz bugünkü gibi mi olurdu?
2013'te, yani içinde bulunduğumuz yıl içinde MÜSİAD Başkanı bile fişlenmiş. Yine AK Parti'ye yakın bilinen Avrupa Türk Demokratlar Birliği takibe alınmış.
Sorarım; MÜSİAD'ı asker fişleseydi yine "Birileri fitne çıkarıyor. Bu bilginin sızması yanlış. Bunu yayınlamak doğru değil. Taraf'ın amacı ne" minvalinde döktürür müydünüz?
Bu olan bitenin 28 Şubat sürecinde darbecilerin yaptığından ne farkı var?Belgesi konuyor. Yalanlanmamış.
Bunu bırakıp yayınlayanı eleştirmek mesleğe saygısızlık değil mi?
Demokratik duruş (!)
2009'da Genelkurmay belgeleri ortaya çıkınca yazdıklarınızla, şimdi benzer içerikli MİT belgeleri karşısında yazdıklarınızı karşılaştıralım, 180 derece farklı "demokratik" duruşunuzu nereye koyacağız?
Maalesef yayımlanan son belgeler 28 Şubat'tan bu yana Türkiye'de bir şeyin değişmediğini gösteriyor. Ve maalesef 28 Şubat süreci uygulamalarının halen (bugün bile) devam ettiği ortada.
Fişleme belgelerine itiraz edebiliyor musunuz? Hayır.
MGK'da 25 Ağustos 2004'te atılan imzaları siyaseten "yok" kabul ediyor musunuz? Evet.
Peki... Esat Coşan cemaatini, hükümete çok yakın duran Türkiye gazetesi ve TGRT televizyonunun içinde bulunduğu grubun İhlas kolejlerini fişlemeyi nereye koyuyorsunuz?
Bunlar zararsız ise, buralara girip çıkanlar niye takip altında?
Özel hayatın gizliliğine ne oldu?
Eleştirecek çok şey var, akil liberallerimiz bakmadığı, bakamadığı için görmüyor.
İtinayla yalanlanır...
MİT, fişleme iddiaları üzerine 11 Haziran 2013'te ne açıklama yapmıştı, hatırlıyor musunuz:
"Ağırlıklı faaliyetlerini bölgesel ve küresel stratejik sorunlara yönelten teşkilatımızı kendi halkını fişleme gibi çağ dışı bir uygulama faaliyetinin içinde göstermek; gerçek dışı olduğu kadar, haksız ve mesnetsizdir. MİT, hukuki dayanaktan yoksun, özgürlüklere aykırı ve demokratik toplum değerleriyle bağdaşmayan bir çaba, eylem ve faaliyet içerisinde bulunmamaktadır."
Demek o ki, açıklama yapılmış ama fişlemeler hız kesmemiş.İki ay sonra, 15 Ağustos 2013'te Başbakan da konuşmuş:"Bizim fişleme gibi bir sanatımız yok. Böyle bir derdimiz de yok. Ben fişlendiğimi biliyorum, arkadaşlarımın fişlendiğini biliyorum ama biz böyle bir yola hiçbir zaman tevessül etmedik."
Rüzgara ve zamanın ruhuna göre ahkâm kesen gazeteci yazarlar acaba tüm bu açıklamalar ve veriler orta yerde dururken, çıkan belgeleri yok sayıp vesayetin adresine göre mi hüküm kesiyor?
Başlıktaki suale cevap versinler, başka sorum yok.