Washington'u ateşe vermenin zamanı!..
İbrahim KARAGÜL 14 Kasım 2007
Dünya genelinde son bir ayın en önemli gündemi Türkiye oldu. Yüz elli bin askerle Irak sınırına yığınak yapan, PKK'yı devre dışı bırakmayı önceleyen, bu arada Kuzey Irak'taki Barzani yönetiminin “yıkıcı tehdidi”ni gizlemeyen, ekonomik ambargo kararı alan ve son olarak 5 Kasım'da ABD ile içeriği tam netleşmeyen bir pazarlık yapan Türkiye, petrol fiyatlarının yükselmesinden bölgesel ölçekte çatışma ihtimaline, Türk-ABD ilişkilerinin geleceğinden haritaların nasıl değiştirileceğine kadar bir çok konudaki soru işaretlerini yeniledi.
5 Kasım görüşmesinden bize yansıyanlar şunlar: PKK en azından bir süreliğini Türkiye için tehdit olmaktan çıkarılacak. ABD örgütü İran'a yönlendirecek. Buna karşı çıkan üst yönetim tasfiye edilecek. Tasfiye yapılırken örtülü operasyonlardan belki suikastlere kadar uzanacak sürpriz gelişmeler izleyebiliriz. Tabi bu arada Kuzey Irak'ın İran'a karşı harekat üssüne dönüşmesi de muhtemel. Belki de zaman içinde, uygulamadan hiçbir sonuç çıkmayacak ve bölgesel direnç alabildiğine öne çıkıp bütün oyunları bozacak, tahminlerin dışında gelişmelere zemin hazırlayabilir.
Ancak burada 5 Kasım pazarlığının analizini yapacak değilim. Bir aydır tartıştığımız Türkiye ve K. Irak merkezli gelişmeler yüzünden dikkat etmediğimiz ancak hepsinin asıl konumuzla bağlantılı olduğu olaylara işaret etmek istiyorum. Daha doğrusu, birer tartışma konusu olan başlıkları hatırlatıp birilerinin dünyayı nerelere sürüklediğine işaret etmek...
İsrail'de yayınlanan Haaretz gazetesinde Zvi Bar'el imzalı yazıda, İsrail istihbaratının hazırladığı bir çalışmaya atıfta bulunularak, bu kış Mısır'la savaş yaşanabileceği iddia ediliyor. İki ülke arasında 30 yıl önce imzalanan ve bir devlet başkanının ölümüne neden olan anlaşmadan sonra ilk kez böyle bir ihtimal gündeme getiriliyor. İsrail istihbaratına göre Mısır, Gazze'ye silah sevkıyatına ve İran eğitimli savaşçıların girişine göz yumuyor. Oysa iki ülke, “terörle mücadele” konusunda yıllardır birlikte çalışıyor. Bu yaz, Hizbullah'a bir saldırı bekleniyordu, olmadı. Ama kış aylarında Mısır'la savaş gündeme gelebilirmiş.. Onlar böyle diyorsa da biz şöyle anlayalım: Hüsnü Mübarek dönemi bir şekilde sona ererse Mısır'da Müslüman Kardeşler dönemi başlayacak. Şimdiden başlayan savaş imaları İsrail'in bu dönemde Mısır'ı hedef alacağının izlerini taşıyor.
Pakistan'da General Pervez Müşerref ikinci kez askeri darbe yaptı. Afganistan işgalinde ABD'nin müttefiki olan, kendi ürünleri Taliban'a karşı birlikte savaşan Müşerref, iktidarı kaybetmemek için olağanüstü hal ilan etti, muhalifleri gözaltına aldı, seçimleri erteledi. ABD'nin göstermelik eleştirisi yanıltmasın. Bu, Afganistan'daki savaşın Pakistan'a yayılması anlamına geliyor. Çünkü Taliban, ülkenin bazı bölgelerinde etkinliğini artırdı. ABD'nin küresel savaşının en önemli cepheleri sadece Irak ve Afganistan değil. Pakistan da bir cephe ülkesi. Ülke bölünmenin eşiğine gelmiş durumda.
Yakın gelecekte, Kızıldeniz'den Pakistan'a kadar uzanacak bölgede yeni ve şiddetli gelişmeler yaşanacağına dair güçlü işaretler belirginleşiyor. Sadece güvenlik açısından değil, özellikle ekonomik gelişmelere de dikkat kesilmek gerekiyor.
ABD doları hızla düşerken petrol ve altın zirveye tırmanıyor. Bugünlerde 98 dolara yükselen petrolün yüz doları geçmesi, Türkiye'yi veya İran'ın içine alacak yeni bir krizin petrol fiyatlarını yüz elli dolarlara yükseltmesinden endişe ediliyor. Altın son 28 yılın en yüksek seviyesine çıktı. Böyle giderse yıl sonuna kadar bin dolara çıkacağı konuşuluyor. Petrol üreten ülkeler ve geçiş güzergahını kontrol eden topraklarda büyük krizler bekleniyor.
Tam da bu sırada, K. Irak yönetimi Bağdat'tan bağımsız olarak yedi petrol anlaşması daha yaptı. Şu an yirmi büyük petrol şirketi Kuzey Irak'ta çalışma yapıyor. Barzani petrolü bir kart olarak kullanıyor ve siyasi güce tahvil ediyor.
ABD ekonomisi üzerinde negatif tartışmalar devam ederken, finans krizleri, büyük banka iflasları konuşulurken Çin bir trilyon dört yüz otuz milyar dolarlık döviz rezervini dolar dışındaki kaynaklara yönlendirmenin telaşı içine girdi. Daha büyük çöküşler, düşüşler bekleniyor. Bazıları bunu son otuz yılın en büyük krizi olarak görürken bazıları ısrarla bir dünya savaşının eşiğinde olduğumuzu, dünya savaşları öncesindeki şartların ortaya çıktığını söylüyor.
Türkiye'nin şu anki önceliği dar anlamda PKK ve terör olabilir. Ama süreç o kadar hızlı ve sürprizlerle işliyor ki, bir anda bambaşka senaryolar gündeme gelebilir. K. Irak, ABD'nin ısrarla istikrar istediği K. Irak, dünyanın en istikrarsız alanı, bölgesel kriz merkezi haline gelebilir ve oyunun kuralları değişebilir.
Avrasya fay hattındaki bu büyük kapışma, siyasi, ekonomik ve askeri alanda bütün şiddetiyle devam ediyor. Tam bu sırada, 11 Eylül'e benzer farklı bir gelişme Washington'ı ateşe verebilir. Eğer birileri bunu planlıyorsa şu anki konjonktürü dikkatle değerlendirdiğine eminim. Hangi güç böyle bir savaşa umut bağlamışsa kaybedecek demektir.
ABD Kongresi'nin iç terör tehdidini önlemeyi amaçlayan yeni yasayı kabulünü haklı çıkaracak şekilde bir “iç terör” eylemi, beklenen dünya savaşının fitilini ateşleyebilir. İşte o zaman ikinci aşamaya geçilir ve bölgemizde hangi sınırların sağlam kalacağını, hangi ülkelerin parçalanacağını, hangi ekonomilerin iflas edeceğini kimse öngöremez.