Beddua
Gültekin Avcı 01 Ocak 1970
Zulmeden kendine beddua etmiş demektir.
Aleyhlerinde hiçbir delil olmadan Haşhaşi ve çete iftiralarıyla mahzun edilen yaralı gönüllerin bedduasına ne hacet!
Bertrand Russel'ın dediği gibi hakikati sadece kendilerinin bildikleri histerisiyle zulmediyorlar insanlara.
Haksızlığa uğrayan bir tek masum yüreğin, kırık ve buruk başını öne eğmesi, bazen gözünden bir damla yaş süzülmesi kadar büyük beddua var mı?
Fikri ve sosyal bir asimilasyondur iktidarca yapılanlar söylenenler.
Düşünüp tahlil ettiklerini sanıyorlar.
Hakikatte ise yaptıkları sadece ihtiras ve önyargılarına yeni elbiseler giydirmek.
Kör ve sağır bir fanatizm rüzgârıyla koşuyorlar dalalete.
Dahası bu zulüm ve ayrımcılık "hak namına" hareket edenlerce yapılıyor.
Bir zamanlar Haccac'ın yaptığı gibi.
Şu farkla ki o zulmünde çok kan döktü.
Bugün huzur, adalet ve fikirler delilsiz, mesnetsiz idam sehpasına çıkarılıyor.
Çok dikkat çekicidir.
Kâbe'yi yıkan, meşhur âlim Said b. Cübeyr'i öldüren, sahabe Abdullah b. Zübeyr'i şehit eden ve sahabe Enes b. Malik'e zulmederek binlerce masumu öldüren Emevi valilerinden Haccac da "hak namına" hareket ettiğini söylüyordu.
Ve Haccac-ı Zalim Emevi muhaliflerine maddi ve manevi zulümler yapmakla maruftur.
Zor kullanarak insanları kendine biat ettirdi.
Çok ah aldı Müslümanlar'dan.
Zalimin yolsuzluğu olmamış
Hafızdı ve Kur'an okumadan geçen bir gecesi yoktu.
O Haccac büyük bir hatipti ve çok iyi bir eğitim almıştı.
Irak Valisi'yken irat ettiği hutbeler Arap edebiyatının emsal metinleri arasında yer alır.
Zehebî, onun Kur'an'a çok hürmet ettiğini ve hafızları toplayarak Kur'an harfleri üzerinde oldukça faydalı çalışmalar yaptırdığını söyler.
Hatta Kur'an'a harekelerin koyulmasının onun hizmeti olduğu söylenir.
Ve ilginçtir ki bu zalimin hiçbir yolsuzluğu olmamıştır.
Sahih kaynaklarda onun mala mülke düşkün olmadığı, öldüğünde sadece bir kılıç, bir at eyeri, bir mushaf, bir rahle ve 300 dirhem para bıraktığı kaydediliyor.
Ama tüm bunlara rağmen Haccac, tarihin büyük zalimleri arasında yerini aldı.
Demek ki kişinin inancı ile topluma yansıttığı profil farklı olabiliyor.
Demek ki inançlı olduğunu söyleyen kişiler de zulmedebiliyor.
Ve zulme karşı insanların tepkileri, ahenkli bir sosyal grupta olsa bile farklılık arz eder.
Kimi eylem, gösteri ve miting yapar, kimi sükût eder, kimi ıslah diler, kimi beddua eder.
Başbakan kendisine "uzun adam" denilerek beddua edildiğini söylüyor. Her zamanki gibi delilsiz ve mesnetsiz.
Gülen'in "beddua edin" telkininde bulunduğu iddiası avukatı tarafından yalanlandı.
Gerçekten Gülen'in avukatları Başbakan'ı yalanlamaktan yoruldu.
Ve ekliyor Başbakan: "Halis olsanız bedduanız tutardı... Bize de millet dua ediyor."
Ben olsam konuyu hafife alıp istihza etmez, bir tek bedduadan bile çok kaygılanırdım.
Kervanı haramiler soydu
Kuşkusuz "Allah ıslah etsin" diyenler de vardır beddua edenler de.
Bir tek mahzun gönlün bedduası bile bazen her şeyi tarumar eder.
Her insan peygamber değil ki, asla beddua etmeyecek kadar sabretsin.
Nitekim tavsiye olunmasa da beddua da bir duadır, kişilerin şahsi tercihidir.
Sandığın değil Allah'ın takdirine odaklanmıştır.
Manidar bir menkıbeyle final yapalım.
İçinde bir Allah dostunun da bulunduğu kervanı haramiler soydular.
Kervanda mal mülk kıymetli eşya adına ne varsa aldılar.
Allah dostu tevekkülle karşıladı olanları.
Yoluna sabırla devam etti.
Ve kervandakiler çok geçmeden bir kuyunun yanına varıp kuyudan su çekip içmek istediler.
Bir de baktılar ki haramilerin reisi kuyunun içine düşmüş ve yalvarıyor kendisini kurtarmaları için.
Kuyunun başında Allah dostunu görünce kuyunun dibinden şöyle bağırır harami reisi:
-Be adam! Sen nasıl velisin! Biraz sabredip az insaf etseydin ya! Hemen aleyhimde beddua etmenin ne âlemi var? İşte şuracıkta acı içinde çırpınıyorum!
Allah dostu sükûnetle cevap verir:
-Hayır, sendeki bu bela benim bedduamdan dolayı değil. Bu senin daha önce karıştırdığın haltların cezası. Bizimkinin sırası daha gelmedi!
