Tornistana gel
Ahmet Hakan 01 Ocak 1970
İLKER Başbuğ hapse girdiğinde...
Şu manşetleri atmışlardı:
SABAH: 19 darbeciye müebbet.
STAR: Derin devlete müebbet.
YENİ ŞAFAK: Darbeye müebbet...
TÜRKİYE: Ağır “darbe”.
AKİT: Cuntaya ceza yağdı.
*
İlker Başbuğhapisten çıktığında...
Şu manşetleri attılar:
SABAH: Başbuğ: Kumpas kuranlar mutlaka yargılanacak.
STAR: Başbuğ’a tahliye...
YENİ ŞAFAK: Başbuğ: Tek isteğimiz adalet.
TÜRKİYE: Başbuğ Paşa 26 ay sonra özgür.
AKİT: Başbuğ’a tahliye...
*
Başbakan o davanın savcısıyken... Darbeci, derin devlet, ağır darbe, cunta falan...
Başbakan o davanın savcılığından çekildiğinde... Başbuğ Paşa, adalet, tahliye, özgürlük, kumpas falan...
Halkın gazetesi değil de Başbakan’ın gazetesi olursan...
Tornistanın kaçınılmaz olur.
Efkan Ala general olsaydı
17 Aralık sonrası.
Günlerden bir gün...
*
Savcı, İstanbul Emniyeti’nden bir polisi sorgulamak istiyor ve ifadeye çağırıyor.
İstanbul Emniyet Müdürü, durumu istişare etmek için Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala’yı arıyor.
Soruyor:
“Ne yapalım Sayın Müsteşarım? Göndereyim mi o polisi savcıya?”
Efkan Ala’nın cevabı:
“Sakın. Sakın. Vermeyeceksin o polisi... Sizi tanımıyoruz diyeceksin”.
Emniyet Müdürü endişeli...
Diyor ki:
“Başka bir yol bulamaz mıyız Sayın Müsteşarım”.
Efkan Ala kararlı:
“Hayır. Başka yol falan yok. Gitmeyecek o polis savcıya. Sakın. Hiçbir şekilde. Olmaz. Tanımıyoruz o savcıları. Onlar çete”.
*
Neye güveniyor Efkan Ala?
Neye olacak?
Yetkisine, hükümetine, pozisyonuna, gücüne falan...
*
Şimdi soruyorum:
Teğmenler, albaylar, generaller falan...
Savcılığa çağrıldıklarında...
Genelkurmay Başkanı hepsini tek tek arayıp...
“Sakın gitmeyin... Tanımıyoruz biz o savcıyı... Bu savcılar çete... Çeteye adam vermiyoruz. Sakın... Sakın...” deseydi.
Tankına, tüfeğine, ordusuna falan güvenerek böyle bir tutum takınsaydı.
Ne olurdu?
*
Şu olurdu:
Bugün Efkan Ala’ya “Ne delikanlı adammış! Resmen paralel yapıya posta koymuş” diyenler...
O gün...
“Yetişin komşular! Hukuka karşı darbe yapılıyor... General, savcıyı tanımıyor... Sen kimsin be eyyy General! Tankına mı güveniyorsun? Eyyy darbeci! Eyy hukuk tanımaz! Eyy adaletten kaçan general!” diye avazları çıktığı kadar bağırırlardı.
İşte böyle bir ahlak
EVLERDE kızlı-erkekli kalan gençlere...
“Bu ne ahlaksızlık” diye çıkışırlar.
Polis marifetiyle o evleri basmaya kalkarlar.
*
29 yaşında paraya para demeyen...
Önüne gelen bakan ve bürokratı yemleyen...
Dubai’den gelen heyetlere kadın ayarlayan...
Adamın önünde yatarlar...
Hatta o adamı “Hayırsever işadamı” bile ilan ederler.
*
Garibanın evini bas.
Zenginin önüne yat.
İşte böyle bir ahlak...
Burjuvazinin sefaleti
Yedi sülalelerine yetecek paraları var.
Bundan sonra hiç çalışmasalar ellerindeki servet, kendilerinden sonra gelecek sekiz kuşağa rahat yeter.
En iyi okullarda okumuşlar.
Çok janti giyiniyorlar.
İncelmiş zevklere sahipler.
Hepsi birer sanat sevicisi, koleksiyon falan yapıyorlar.
Hepsi Batılılaşmış, hepsi modern, hepsi çağdaş.
*
Fakat işte görüyorsunuz:
Biri egemenin karşısında tir tir titreyerek ağlıyor. Kendi şahsiyetini kendi elleriyle eziyor.
Diğeri “Barzani istedi, ben de randevu verdim” cümlesinin aşağılamasına maruz kalarak kişiliğini ezdiriyor.
*
Hiç merak etmeyin:
Türkiye’de yeni sistem sefil bir burjuva olmayı, onurlu bir proleter olmaya tercih edenlerin elleriyle kurulacak.
Zırvada zirve
GENELKURMAY başkanlığı yapmış bir kişiyi, “terör örgütü kurucusu ve yöneticisi olmak” suçundan hapiste tutma saçmalığına son vermek adına...
Malatya’da Zirve Kitabevi’nde misyonerlerin boğazını kör bıçaklarla kesenleri de serbest bırakmak zorunda kaldılar.
*
Zırvada zirve yaptılar yani.
Ama çok tehlikeli bir zirve bu...
Eğer Obama muhabbeti doğruysa
BAŞBAKAN Erdoğan, Obama’ya açmış telefonu ve demiş ki:
“Ver o Fethullah Gülen’i bana...”
Obama da demiş ki:
“Mesaj alınmıştır”.
*
Doğru mudur bu muhabbet?
Bilmiyorum, bilemiyorum.
*
Ama bildiğim iki şey var:
BİR: Eğer doğruysa bu muhabbet... O zaman Cemaat’in Amerikancı olduğu savını nereye koyacağız?
İKİ: Eğer doğruysa bu muhabbet... 17 Aralık’ın arkasında ABD olduğu savını nereye koyacağız?