Adaylık meselesi
Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970
Tayyip Erdoğan, “AK Parti’nin, genel başkan kim olursa olsun yoluna devam edeceği” mesajını, hem Lyon dönüşü uçakta hem de dünkü grup toplantısında verdi. Bu sözleri, Cumhurbaşkanlığı’na aday olacak şeklinde yorumlandı. Aslında doğru olan, Abdullah Gül’ün değil, onun yarışa katılması. Zira, öteden beri bunu istiyor. Vazgeçerse, 2 ihtimal ortaya çıkar:
1) Ekmeleddin İhsanoğlu’nu zorlu bir rakip gibi gördü.
2) Cadı avını tamamlayamadığı için, Başbakanlık’ta kalmayı tercih etti.
Bu iki durumda da, Abdullah Gül’ün, Erdoğan yerine aday olması zaten doğru değil. Zira,
1) Ekmeleddin İhsanoğlu güçlü bir adaysa ve Erdoğan’ın onun karşısında kaybetme riski varsa, Gül açısından bu risk daha büyük değil mi?
2) Erdoğan, cadı avını tamamlamak ve yolsuzluk dosyalarının üzerini örtebilmek için Başbakanlık’ta kalıyorsa, Gül’ün Çankaya’ya aday olması, ona dolaylı destek anlamına gelmez mi?
Seçimlerin sonucu ne olur?
2014’teki İl Genel Meclisi+Belediye Meclisi seçimlerine baktığımızda, AK Parti’nin %43.3 oranında oy aldığını görüyoruz. CHP’nin oyu %25.5, MHP’ninki %17.6. Onların da toplamı % 43.1 ediyor. Demek, Cumhurbaşkanlığı yarışına eşit şartlarda başlıyorlar.
Buna mukabil, CHP’nin içindeki bir kanadın, Ekmeleddin İhsanoğlu’na oy vermeyeceği belirtiliyor. Başka bir aday çıkmadığı takdirde, bu kişiler, sandığa gitmeyerek tepkilerini ortaya koyabilirler. Oysa, sandığa gitmemek de, dolaylı olarak AK Parti’nin oy oranını yükseltmek anlamına gelir. Tabii, sandığa gitmemenin tek sebebi, çatı adayı beğenmemek değil. Yazlıkçılar, yaz keyfinden ayrılıp, sandık başına koşmayabilir. Özellikle, “Nasıl olsa Tayyip Erdoğan seçilecek” duygusu hâkim olursa, oy verme isteği daha da azalacaktır. Bu yüzden dikkat ederseniz, AK Parti sempatizanları “Çankaya cepte keklik” propagandasını yapıyor.
AK Parti seçmenleri arasında Erdoğan’ın tavrını ve gidişatı beğenmeyenler de çıkabilir. Kırgınlık ve kırılganlık sadece CHP seçmenine ait değil. Erdoğan’ı cumhurbaşkanı olarak görmek isteyenlerin oyunun % 43’ün altında olması da ihtimal dahilindedir. Diyelim ki AK Partili seçmen, Erdoğan’ı, icraatın başında Başbakan koltuğunda başarılı görüyor. Ama kutuplaştırıcı ve ayırımcı tavrından dolayı, onun cumhurbaşkanı olmasını istemiyor. Bu da mümkün. İşte bu noktada, Ekmeleddin İhsanoğlu, AK Parti seçmeni açısından bir cazibe merkezi yaratabilir.
Demek, hem CHP’li hem de AK Partili seçmenin kendi adayına oy vermemesi için farklı sebepleri bulunabilir.
Son seçimlerde Saadet Partisi %2.7, Büyük Birlik Partisi ise %1.5 oranında oy almıştı. BDP+HDP’nin toplam oyu ise % 6.5 idi. Saadet ve BBP, muhtemelen İhsanoğlu’na kayar. HDP de, bütün seçmenini, kolayca AK Parti’ye taşıyamaz.
“Diğer” partilerin toplam oyu % 2.5… Bunun içinde DSP var, DYP var, DP var, Liberaller var, Özgürlük ve Dayanışma Partisi, Hak ve Eşitlik Partisi, TKP var, İşçi Partisi var... Muhtemelen bu partiler AK Parti’ye yönelmez. Ya sandığa gitmezler ya da kerhen çatı adayına oy verirler.
Tabii seçimler, rakamları topla çıkar hesabıyla cereyan etmiyor. Kampanya çok önemli. Örgütün çalışması da büyük katkı sağlıyor. Seçmene ulaşıp, derdini anlatmak ise, bugünkü ortamda bir mesele; zira medya kontrol altında.
Mahalli seçimlerden bu yana Türkiye’de, dikkate alınması gereken gelişmeler de yaşandı: Diyarbakır’da bayrak gönderinden indirildi; fail hâlâ yakalanamadı. Musul’da konsolosluk mensupları ve TIR şoförleri rehin; adım atıldığına dair hiçbir işaret görülmüyor. Kürtler, Kerkük’ü aldı. Türkmenler IŞİD’den kaçıyor. Kısacası milliyetçi taban rahatsız. Artık kimse dış politikada başarıdan söz etmiyor. Aksine tam bir hezimet tablosu mevcut. Bunlar da seçimleri etkileyebilir.
Sonuç olarak %90’ların üzerinde bir katılım olursa, Tayyip Erdoğan mutlaka ikinci tura kalır. İkinci turda kim kazanır? Onu şimdiden bilmek mümkün değil.