Çözüm
Mahir KAYNAK 26 Şubat 2008
Kürt sorununun çözümünde sadece ülkeyi yönetenlerin hatalarından, PKK'nın kötülüklerinden söz edilir. Bu yaklaşım sorunu anlamamanın en iyi yoludur ve bugüne kadar her iki taraf da benzer bir tavır sergilemiştir. Önümüzdeki günlerde bir çözüme ulaşılacak ama vardığımız nokta ne teröre başvuran Kürtlerin ne de bizim öngördüğümüz bir yer olmayacak.
Terör başladığından beri bilinmeyen bazı güçler bu sorunun tartışılmasını engellediler. Ortada çözülmesi gereken bazı sorunlar olduğunu söyleyenler PKK yandaşı olmakla itham edildiler. Kimse olayları yorumlayamadı, çelişkilere işaret edemedi, büyük bir stratejik kurgu PKK örtüsüyle gizlendi ve bu kurgunun sahipleri en küçük bir direnişle karşılaşmadan hedeflerine ulaştı. Olayların PKK'nın boyutlarını aşan yanları olduğunu söylemek PKK'yı aklamak sayıldı ve cezalandırıldı.
Bu büyük operasyonun eylemlerinin kod adı PKK oldu. Her terör eylemini yapan adres belliydi. Örgütün ABD, Türkiye, İran, Suriye'yi karşısına alması, hem bunların güvenlik güçleri hem de ülke içinde sayıları militanların sayılarını katlayan korucularla savaşabilmesi doğal karşılandı. Hiçbir siyasi ve stratejik analiz yapılamadı ve herkes PKK'yı lanetlemekle yetindi.
Önümüzdeki günlerde bu örgütün siyasi ömrünü tamamladığını göreceğiz. Yaptığımız operasyonlar bir imha hareketi midir yoksa doğal yollarla ölen birinin cenaze merasimi midir sorusunu sormayın ve bugüne kadar olduğu gibi sizden bekleneni yapın. Bugünlerde harekata karşı çıkan Türk vatandaşı Kürtlerin Bunu PKK'yı desteklemek amacıyla mı yoksa Kuzey Irak bölgesel yönetiminin etkisiyle mi yaptıkları sorusunun cevabı herkese göre değişir ama zaten aralarında bir fark yok gibi anlamsız bir ifadeyle tartışmaya nokta konur.
Bir çatışmada düşünen taraf olmakla savaşan taraf olmak farklıdır ve savaşçı karakter ancak düşünceyle birlikte olursa anlamlıdır. Eğer düşünceyle savaşçı karakterden hangisi galip gelir diye sorarsanız ben düşünceden yana oy kullanırım.
Şimdi PKK militanlarının ve yandaşlarının ne yapacağı tartışılıyor. ABD önümüzdeki dönemde siyasi ve ekonomik tedbirlere ağırlık verilmesi gerektiğini söylüyor. Yıllardır bunu dile getirdiğim için aşırı milliyetçilerin çok olumsuz tavırlarıyla karşılaştım, sistemin aktörleri ise henüz ABD'den işaret gelmediği için dışlamayı tercih ettiler.
Görünüşte dağıtılan örgütün yandaşlarının topluma kazandırılmasını ve bunların terör yerine siyaset yapmasını sağlamayı amaçlayan tedbirler Kürtlerin statüsünü ve bundan sonra hangi rolü oynayacağını belirleyecektir. Bu süreçte baş rolü bugüne kadar uygulanan projenin mimarları oynayacağı için şimdiden birkaç söz söyleyip kenara çekileceğim.
Yeni düzenlemede etnik kriterlere göre hiçbir tanıma gidilmemeli ve kanunlarda herhangi bir soya atıfta bulunulmamalıdır. Türkiye'nin bir soy ve din devleti olmadığı vurgulanmalı tüm vatandaşların kültürel ve sosyal kimliklerinin korunmasının devletin güvencesi altında olduğu belirtilmelidir. Ülkemize yolu düşen ya da yaşayan her insan evinde olmanın huzurunu yaşamalıdır.