« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

23 Mar

2015

İstiskal

Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970

Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan ve AKP’ye yönelik atraksiyonlarının adını koymak gerekiyorsa olup biteni açıklayacak tek kelime “istiskal”dir.

İzahı zor değil. Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki ilişki biçimini “bir tür istiskal” diye anlatabiliriz.

Yani, soğuk davranarak yok sayma, küçümseme, aşağılama, seni ben adam ettim, şimdi kalkmış bana rota çizmeye mi kalkıyorsun gibi…

Davranışları ya da sözleri ile ötekini küçümseyip “Burada benim borum öter” demektir.

İstiskal edilmek berbat bir şey.

Hayatta herkes mutlaka istiskalin değişik türleriyle karşılaşmıştır.

Şu sıralarda en çok AKP yöneticileri ve Başbakan Cumhurbaşkanı tarafından istiskal ediliyor!

Aslında istiskal kelimesinin anlamı bu ilişki türünde “karşılık veremeyecek durumda olan birine karşı ağır sözlerle hakaret etmek” şeklinde de açıklanabilir.

Mesela Cumhurbaşkanı’nın Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı ile Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a faiz tartışması sırasında söylediği sözler istiskaldir.

İstiskale karşı koyma…

Cumhurbaşkanı’nın Başbakan’ı dolayısıyla hükümeti defalarca istiskal etmesine ilk ciddi karşılık dün Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’tan geldi.

Arınç, istiskale daha fazla dayanamadı ve Cumhurbaşkanı’nın “izleme heyeti” ile ilgili açıklamalarına karşılık “Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında veya bakan arkadaşlarımız tarafından ne zaman emretmişse kendisine bilgi sunulmaktadır. Ekran önünde konuşmasını uygun bulmuyorum” dedi.

Gerçi Bülent Arınç, Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde defalarca istiskale uğramış birisi olarak istiskale karşılık oldukça sabırlı bir tavır sergiledi.

Ama demek ki artık dayanma gücü kalmadı ki, Cumhurbaşkanı’na ezilerek, büzülerek de olsa cevap verdi.

Aslında AKP ile hükümet arasında bugün gelinen noktada durum tam da şöyle:
AKP’liler Tayyip Erdoğan’ın yaptığı doğru-yanlış her şeyi gözleri kapalı onayladılar. Şimdi yaptıkları ise onu frenlemeye çalışmaktan ibaret!

Eğer üç gün sonra çıkıp “Ben öyle demek istemedim” demez ise Bülent Arınç’ın çıkışı frensiz yokuş aşağı hızla gitmekte olan aracın durdurulmasında faydalı olabilir.

“17/25 Aralık rumuzlu şahıs…”

MHP kurultayı ile Nevruz’un aynı güne denk gelmesi aslında pek de fena olmadı.

Bahçeli’nin performansı da hiç fena değildi.

Konuşmasında çok kreatif bir tanımlamaya yer verdi Bahçeli. Cumhurbaşkanı Erdoğan için “17/25 Aralık rumuzlu şahıs” dedi.

Bahçeli’nin konuşmasında en dikkat çeken noktalardan biri de Erdoğan’ın “kandırıldım” açıklamasına verdiği karşılıktı:

“Erdoğan’ı her önüne gelen kandırıyorsa, Türkiye batmış demektir. Erdoğan onun bunun ağzına göre iş yapıyor ve tuzağa düşüyorsa, Türkiye çukurda demektir.

AKP iktidarının gücü 15 yaşındaki çocuklara mı yetiyor?

Ülke ne hale geldi!

Bakar mısınız, 15 yaşındaki çocuklar cumhurbaşkanına hakaretten yargılanırken, “Erdoğan tımarhaneye kapatılmalıdır denilebilir” diyebilenKCK Başkanı Cemil Bayık’a hiç kimse çıkıp da “Sen nasıl böyle konuşabiliyorsun, sen TC Cumhurbaşkanı’na hakaret etme yetkisini nereden alıyorsun” demiyor mesela.
Ey AKP’liler…

Adam Cumhurbaşkanımıza hakaret ediyor, bir şey demeyecek misiniz?

Yoksa barış sürecinin hatırına sineye mi çekiyorsunuz?

Diyelim ki öyle…

Peki… Selahattin Demirtaş’a niye yükleniyorsunuz? Adamın ne cahilliğini bıraktınız ne hainliğini… Hâlbuki Selahattin Demirtaş’ın söyledikleri Bayık’ın söylediklerinin yanında zemzem ile yıkanmış sözler…

Hakikaten, neden susuyorsunuz, dilinizi eşek arısı mı soktu?

Ziyaret -> Toplam : 125,30 M - Bugn : 56882

ulkucudunya@ulkucudunya.com