İtirafçı’dan Leyla Zana bilgileri
BEHİÇ KILIÇ 26 Şubat 2008
BÖYLE hassas günlerde Leyla Zana Hanımefendi’nin ortalığa çıkıp da döktürmemesi elbette beklenemezdi!.. Bu eşsiz hanımefendi Şubat ayını “Kara” ilan ederek “Bütün Kürtleri” Türk Devleti’ne karşı durmaya davet etti.. Yakışır!..
Kendileri, dünyaca ünlü derin düşünce insanlarından olduğu için sözleri karşısında derin derin düşünmek şarttır..! Bu sebepten sözlerini belleklere yerleştirmek lazımdır... Şöyle buyuruyorlar:
“Şubat ayı Kürtler için 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından bu yana ‘kara bir ay’dır. Abdullah Öcalan da 15 Şubat’ta yakalandı.
“Kürtler için sadece 15 Şubat değil, tümü ile yıllardan beri kara bir aydır. Şubat ayları artık Kürtler için baskı, zulüm, açlık, mutsuzluk ayları olmuştur.”
Türkiye’nin şehitler vererek peşine düştüğü eşkıya sürüsünün nasıl kurtarılmaya çalışıldığını, buyrun görün... Bu hanımefendiye göre nasıl bir rahat ortam oluşmuştur ki bu memlekette...
Vatan parçası olan Diyarbakır toprağında, Şeyh Sait’ten Apo’ya kadar döktürüp çağrılar yapıyor!
“Kürtler, yaşadıkları 4 ülkede mücadeleleri ile ne devlet kurabilmişler ne de yok olup gitmişlerdir. Zulme uğramışlar ancak, zulüm etmemişlerdir. Kürtler’in varlıklarını yok edemeyecekler, Kürtler’in var olma mücadelesi hep devam edecektir”
Bak, bak, bak!..
Bayan Leyla, çağrı yapıyor: “Hadi bakalım dört ülkede yaşayanlar, artık devlet kurabilirsiniz... Atlayın ateşe!..”
Leyla Hanımefendi “Kürt” diye PKK’yı, Barzani’yi kast ediyor ya,”Zulme uğramışlar ancak, zulüm etmemişlerdir...” sözüne bu pencereden bakıp bu zalimlerin Kürtlere yaptıkları zulümleri şöyle bir hatırlayınız...
Leyla Hanım’dan Talabaniye de çağrı var: “Eğer Mam Celal Türkiye’ye başı dik ve kendi Kürt kimliği ile gelip Kürt sorununun çözümü için 1993’te üstlendiği rolü üstlenirse, gelmesinden büyük mutluluk ve memnuniyet duyarız” diyor.
İşte zurnanın zırtladığı nokta!.. 1993... “Mam Celal” ile o tarihte ne dolaplar döndü de Leyla Hanım kendisini o yıllardaki duruşa çağırıyor acaba?!.
1993 Leyla’sı çok önemlidir ha!..
TBMM içerisine PKK militanlarını sokup Apo lehine faaliyetler göstermesi bir yana...
Çete içerisinde de parlayan yıldızı destanlaşmıştı!..
Bir de efsaneleşen gönül ilişkileri varmış!.. Bizi fazla ilgilendirmez de, ahlak ve fazilet kıstası çerçevesinde değerlendirmeler yapıp bu eşsiz hanımefendinin iştigal alanlarına denge kurabilmek için aktaralım..
Hem de bakın kaynağı neresi...
Efendim bu terör aleminin bir ünlüsü vardır Abdülkadir Aygan... Bu kişi hem JİTEM’de, hem de PKK’da faaliyet gösteren bir itirafçı... Bir çok “karanlık” konuda konuşuyor...
Bu kişi ile yapılmış bir röportaj elime geçti... Neler var neler... DTP’li bazı muhteremlerin ipliğini pazara çıkaracak bilgiler...
Onlar bir yana, bir de Leyla Zana ile ilgili anlattıkları var... Burada şimdilik, bu bölümü alalım... Bakın Leyla Zana konusu şöyle:
Aygan anlatıyor: “Abdullah Arısoy isimli gazeteci, sene doksanda irtibatlıydı. Bunun akıbeti ne oldu? Öldürüldü dediler ama kimin tarafından ve nasıl olduğunu bilemiyorum. Hatta bununla Leyla Zana’nın bir kasetini Cem Ersever ele geçirmişti. Telefon konuşmasını. Onu deşifre ediyordu. “Bak işte Leyla Zana kocası içerdeyken bak ne yapıyor? İşte Abdullah Arısoy’la işte duygusal konuşmalar yapıyor diye falan...”
Cem Ersever’in kim olduğu malum... Leyla Zana, o dönemde kocası hapisteyken bölgede ilginç faaliyetleri olan bir tiple gönül ilişkisi kuruyor!.. Telefon konuşmaları JİTEM şefinin eline geçiyor... Bunu söyleyen Abdülkadir Aygan... Zana’nın gönül konuşmaları kurduğu kişi kim, PKK’lı mı JİTEM’ci mi?..
İtirafçıya “Yani Arısoy’la Leyla’nın mı kaseti vardı?” Cevap, “Evet...”
Burada çok ilginç başka bilgiler de var... İtirafçının açıklamalarında, JİTEM’le kucak kucağa bir takım nanımefendilerden söz ediliyor da biz konuyu dağıtmayalım...
Konumuz Leyla Hanım...
Bizdeki bazı bilgilere göre, bu bayan şu anda Türkiye’nin önde gelen müteşebbis servet sahiplerindendir... İstanbul’da yatırımları, Barzani bölgesinde önemli işleri bulunduğu belirtiliyor, Allah versin... Ama zenginliği ona asli işlerini unutturmamış...
Binlerce yoksul Kürt insanını devletin önüne sürmek gibi bir bayraktarlığı da ihmal etmiyor...