ÜST DÜZEY 25 BÜROKRATIN 20'Sİ SABATAYCI
Mehmet Şevket EYGİ 09 Ocak 2007
SABATAYCILIK konusunda ifrat ve tefrit (iki zıt aşırılık) var mıdır? Bence vardır. Bazıları önüne geleni Sabataycı yapıyor. Bu bir aşırılıktır. Bazıları ise ülkemizde gizli bir Sabataycı saltanatı, hâkimiyeti olmadığını, bu gibi iddiaların hayal, vehim, kuruntu ve paranoyaklık olduğunu söyleyip yazıyor. Bu da tefrittir (aşırılığın öbür ucudur).
Sabataycılık nedir? Sabataycılık her şeyden önce büyük bir realitedir. “Ben böyle bir şey görmüyorum...” A mübarek sen görmüyorsun yani bilmiyorsun diye bu realitenin yokluğuna mı karar vereceğiz? Hava da görülmüyor, ruh da görülmüyor, atomlar da görülmüyor...
Benim Sabataycılık konusunda iddialarım şunlardır:
(1) Bu iki kimlikli, iki dinli, dıştan Türk ve Müslüman gibi görünen, gerçekte ise Sabatay Sevi dinine (Musevîlikten azma bir sekt) mensup olan cemaat ülkemizde devlet içinde devlet kurmuştur. Ana meselelerde hep onların dedikleri, istedikleri olmaktadır. Sabataycıların iradesi millî iradeden, hukuktan, millî-İslâmî kimlikten, halkın oyları ile seçilmiş siyasî iktidardan daha üstündür.
(2) Sabataycılar homojen yapılı bir zümre değildir. Birtakım âşiretlere, kabilelere, parçalara ayrılmışlardır ve araları açıktır.
(3) Yakın tarihimizdeki ârıza ve kazalarda onların büyük rolü, tuzu-biberi vardır.
(4) Ülkemizdeki din-devlet kavgasını onlar çıkartmışlardır. Din ile devletin barışmasını da onlar engellemektedir.
(5) Sabataycılar büyük çoğunluk itibarıyla şehirli, medenî, yüksek tahsil yapmış, iyi okumuş kimselerdir. Köşebaşlarını tutmuşlardır.
Bu iddialar tartışılabilir. Bence Sabataycılık konusunda en büyük aşırılığı “Bunlar küçük bir zümredir, ateş olsalar cirimleri kadar yer yakarlar, bu konuyu büyük gösterenler paranoyaktır...” gibi tezler ileri sürenler yapıyor.
Bir soru: Sabataycılar bu kadar güçlü iseler, kendilerine saldıranları niçin ezmiyorlar?..
Cevap basittir: Onların ülkemizdeki diktatörlükleri demokratik bir diktatörlüktür. Türkiye’de yüzde yüz olmasa bile kör-topal bir demokrasi vardır. Bir diktatörlük rejiminde olduğu gibi karşıtlarını zorbaca, despotça susturup ezemezler. Bu işi nazikçe, “demokratça” yaparlar. Öyle doğrudan doğruya vurmazlar. Dolaylı şekilde cezalandırırlar. Bu konuda fazla yazsam başım belâya girecek... Firaset sahipleri anlarlar.
Sabataycılar, iddia edildiği kadar güçlü, kadrolaşmış, muktedir değildir diyenler şu sorulara cevap verebilirler mi?
(1) Halk şu veya bu muhafazakâr partiyi iktidara getiriyor ama gerçek mânâda iktidar olamıyor? Niçin?..
(2) Başörtüsü konusunda milletin ezici çoğunluğu serbestlik ve hürriyet istiyor. Sabataycılar ise olmaz diyorlar ve onların dediği oluyor. Niçin?
(3) Türkiye’yi dünyada temsil eden önemli bir bakanlığın üst düzey yirmi beş bürokratının yirmisi Sabataycı, bu bir tesadüf müdür?
Evet, Sabataycılık konusunda ifrattan ve tefritten kaçınmalıyız ama bunu yaparken realiteleri inkâr etmemeliyiz.
Türkiye’yi ellerine geçirmişlerdir. İnkâr etmekle bu gerçek ortadan kalkmaz. En doğru yol, çok ciddî, çok etraflı araştırma ve istihbarat yapmak, iddiaları bu istihbarat ve araştırmaların ışığında değerlendirmektir.