Vatandaşı zor bir dönem bekliyor
Selim Işıklar 01 Ocak 1970
2015 yılının ilk çeyreği sona ermek üzere. Yılın ilk üç ayında dolar şu ana kadar yüzde 13 artarak 2,35 seviyesinden 2,61 liraya kadar çıkmış durumda.
2,65 lirayı üç kez denemesine karşı henüz bu kritik seviye kırılmadı. Ancak ABD Merkez Bankası’nın (FED) faiz artış sürecini öne alması ya da iç siyasette önemli bir gelişme yaşanması durumunda dolar yükselişini sürdürecek gibi görünüyor. Bir başka deyişle 2002 yılından 2013’e kadar yüzde 10 yükselen dolar, bu yılın sadece ilk üç ayında yüzde 13 yükseldi. Bu yükselişte özellikle Merkez Bankası’nın faizler konusunda yıpratılması çok önemli bir rol oynadı. Dolardaki yükseliş trendi sadece FED faiz artışına bağlı olsaydı bu denli keskin olmayabilirdi.
Geçenlerde eski Ekonomi Bakanı Sayın Kemal Derviş’in de belirttiği gibi 2001 krizi sonrasında inşa edilen ve 12 yıldır yaşanan tüm krizlerde hava yastığı vazifesi gören bağımsız kurulları, 2001 öncesi gibi yeniden bir bakanlık ya da müsteşarlık düzeyine getiren yaklaşımlar 2002-2008 yılları aralığında muhteşem bir büyüme trendi yakalayan Türkiye için ayak bağı oldu. Özellikle 2013 Mayıs ayında not artışıyla büyük bir sıcak para akımı ile karşı karşıya kalacağı düşünülen Türkiye, tam tersi bir süreç yaşıyor. Büyüme yavaşladı, enflasyon yükseldi ve dolayısıyla faiz oranları yeniden yükselişe geçti. En önemlisi, o tarihe kadar 11 yılda yüzde 10 yükselen, dolar büyük bir atağa geçerek iki yılda lira karşısında yüzde 50 değer kazandı. Büyük bir düzeltme yaşanıyor ve elbette lira bu fırtınada değer kaybedebilir. ABD ekonomisinin kriz öncesi durumuna hızla dönmesi, işsizlik başta olmak üzere istihdam piyasalarında toparlanmaların dışında ekonomide büyüme hızı ve çekirdek enflasyonunda yükseliş eğiliminin başlaması, tahvil alımlarının sonlandırılmasına rağmen verilerin olumlu gelmesi FED’i yakında harekete geçirecek. Büyük likiditenin çekilmesi, doların en azından birkaç yıl güçlü kalmasına yol açabilir. Avrupa tahvil alım programının başlamasına rağmen (2016 Eylül’e kadar) ve Yunanistan’ın Avrupa’dan çıkıp çıkmayacağına yönelik spekülasyonlar sonlanmadan ya da Avrupa deflasyon sürecinden çıkmadan, doların güçlü kalması muhtemel. Çin henüz sinyal vermedi, ancak eninde sonunda para birimi yuanın değerini düşürmek zorunda kalabilir. Büyüme oranının düşmesi ve yüksek faiz sorunu tüm gelişmekte olan piyasalarda olduğu gibi Rusya, Brezilya, Arjantin ve hatta Çin’i etkiliyor.
Sonuç olarak Türkiye’nin hata yapma lüksü yok. Zira GSYH dolar bazında eriyor ve geçen yıla göre düşük çıkacak. Enflasyon, petroldeki düşüşe rağmen hâlâ yüzde 7,5 düzeyinde. Faiz oranları reel olarak düşük kalıyor. Dolar değer kazanmaya devam ederse 400 milyar dolarlık borç, şirketleri ve Türk halkını çok ama çok rahatsız edecek. Gelirleri neredeyse sabit kalan tüketiciler, olumsuz bir yıl geçirecek. 2002 yılında 6 milyar lira olan bireysel banka borçları şimdiden 340 milyar lirayı aşmış durumda. Halk borçlanarak yaşıyor.
Piyasalara döndüğümüzde, Borsa İstanbul, 80 bin sınırında kalmayı başardı; ancak birçok şirket bu endekse göre çok daha düşük seviyelerden işlem görmeye devam ediyor. Dolar bazında ise rekor seviyelerden çok uzak ama dip seviyelere henüz yakın olduğu da söylenemez. Piyasalar henüz bir kriz havasında değil, ancak moraller yavaş yavaş bozuluyor. Seçimler öncesi yabancı yatırımcılar henüz satışlarına devam ediyor. Genel olarak temkinli bir bekleyiş hakim. Şu an seçimleri konuşmak erken. Ancak ekonominin gidişatı bu kez seçim sonuçlarını etkileyecek düzeyde. İstikrar ve güvene dayalı ekonomi, yerini 2001 öncesi statükocu ve devletçi bir anlayışa bırakıyor. Yaptırımlardan ürken yatırımcılar, daha önce istikrar adası olarak nitelendirdikleri Türkiye’ye daha şüpheci ve endişeli yaklaşıyor. Merkez Bankası rezervleri konusuna gelince, 2013 yılında 140 milyar dolara yaklaşmışken 2015 yılında 120 dolara doğru hızla gerilemekte.
Euro/dolar paritesi 1,10 sınırını geçemiyor
ABD verilerinin ön planda olduğu bir haftayı daha geride bıraktık. Hafta içinde gelen çekirdek TÜFE, beklentileri aşarak yıllık yüzde 1,7 gelince faiz artışı beklentisi haziran ayına doğru kaydı. Bu verinin ardından cuma günü açıklanan ABD nihai büyüme verisi yüzde 2,2 olarak beklentilerin 2 puan altında gerçekleşti. Euro/dolar paritesi önce 1,1052’ye kadar spekülatif bir şekilde tırmandıktan sonra, cuma günü bir anda 1,08 civarına kadar geriledi. Paritenin yeniden 1,04 seviyesine gerilemesi faiz artışının sinyali olarak algılanmalı. Petrol ve altın fiyatları, hem parite hem de Yemen’deki gelişmelerin etkisiyle hafta boyunca yukarı yönlü dalgalandı. Altının onsu 1.200 dolara dayanırken, petrolün varili 60 dolar sınırına yaklaştı. Sonuç olarak parite 1,10 sınırını geçemiyor ve petrol ve altın fiyatları Ortadoğu kaynaklı bir yükseliş içinde olmasına karşın henüz düşüş trendinden kurtulmuş değil.