İktidar alışkanlığı ne kadar sürer?
Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970
Uzun süren iktidarlar ister istemez alışkanlığa dönüşüyor ve varlık gerekçelerini kaybediyor. Yıllar boyunca her sözünüzde keramet aranınca, siz de uçmaya başlıyorsunuz.
Şeyhler uçmaya mütemayil olunca uçuracak müridler her zaman bulunuyor. Halbuki iktidar olmak bisiklet sürmeye benziyor. Sürekli pedal çevirmeniz ve hareket halinde olmanız gerekir ki düşmeyesiniz. Azmedip ustalaştıkça merdivenleri bile iki tekerleğin üzerinde tırmanmaya, akrobatik hareketlere başlıyorsunuz. Sonra bütün engeller bitince, hafif bir meyilde aşağı doğru pedal çevirmeden ilerliyorsunuz, hep böyle olacak sanıyorsunuz; ama aniden hiç beklemediğiniz şekilde yandan gelen bir kamyonun altına giriyorsunuz.
Yıllar boyunca her sabah iktidar sahibi olarak uyananlar, Neşet Ertaş'ın dile getirdiği "Seni ilelebet benimsin sandım" yanılgısına kapılır, uzun soluklu iktidarların kötü huyları da üstüne binince pişmanlık için çok geç kalırlar.
İktidarda süren yolculuk aynı zamanda bir yalnızlaşma serüveni. Kadro sürekli yenileniyor ve başlangıç çizgisinde önemli roller üstlenenlerin hiçbiri liderin yanında kalamıyor. İktidar gücü tek kişinin elinde yoğunlaştıkça başlangıçtaki fedakâr kadrolar yerini profesyonel emir kullarına bırakıyor. İktidar odağı, tekelleşme sürecini tamamlıyor; bu sefer ortaya başka bir sorun çıkıyor. Mücadele kendi içine döndükçe, iktidar kendisini yeniden üretme yeteneğini kaybediyor.
Firavun'un tanrılık iddiası, elindeki gücün sınırsızlığının ve rakipsizliğin eseriydi. Denetleyen ve dengeleyen bir güç olmayınca Firavun, iktidarını taşıyabileceği en uç noktaya taşıdı. Neron, iktidarının gücünü seyretmek için Roma'yı yakmıştı. Denetimsiz iktidar, iktidar sahibinin de başına belâ. Kaldıramayacağı, taşıyamayacağı bir gücün, kendi gücünün altında ezilmeye ve iktidar olarak varoluş sebebini kaybetmeye başlıyor.
Sandık hakimiyetine dayanan parlamenter demokrasi içinde fiili başkanlık sistemi diye hilafet modelini işletmeye kalkmak, firavunlaşmaktan hiç farklı değil. Ha demokratik kurumlar ve kurallar arasında insanların biatını alıp, otoritenize dinî bir veçhe kazandırmışsınız ha "ben tanrınızım" diyen firavun olmuşsunuz. İkisi de sorgusuz ve denetimsiz bir iktidarı ifade etmiyor mu? "Biat" bir sözleşmedir ve tek bir kişi karşısında bu sözleşmenin tarafı olmanız bütün denetim ve eleştiri hakkınızdan vazgeçmenizi gerektirir. İslâmî açıdan tartışmalı ve sorunlu bu kurumu, diktatörlük veya otokrasinin dinî kılıfı olarak sunmak size ancak görünüşte ilave bir güç kazandırır. Hilafet iddiası, günümüzün demokratik kurallarına ve denetim mekanizmalarından kaçış ve hile-i şeriyye olmanın ötesinde hiçbir işe yaramaz.
İktidar tekelleştikçe, bu tür tarih dışı iddiaların meşruiyet kılıfı olarak tedavüle sokulması muhafazakâr çerçevenin içinde kendine zemin bulabilir. Ama karşımızdakinin iktidar hakkının kaynağı olan demokrasiyi referans alan bizler, hilafet iddiasında olan kişiye firavun, diktatör veya otokratın ötesinde "sahtekâr" demeye devam ederiz ve elbette yerden göğe kadar haklı oluruz.
Türkiye'nin yaşadığı krizleri, birilerine çok cazip gelen bu tarih dışı iddiaların ışığında yorumlayabilirsiniz.
"Bir siyasî hareketin lideri olmak", o kişiye anayasa ve yasaların dışında yetki verir mi? Bugünlerde çok yaygın olarak kullanılan tabir işte bu ve yakından bilenler bu tabirin içinin nasıl doldurulacağını ve nelerin kastedildiğini çok iyi biliyor. Bu tabir, vakti zamanında yapılmış bir sözleşmeye ve bu sözleşmenin şartlarına atıfta bulunuyor.
"Siyasî hareketin lideri" nerede, hangi makamda bulunursa bulunsun bütün yetkilere sahip olduğunu ve mutlak itaat beklediğini, o sözleşmeye atıfta bulunarak hatırlatıyor. Belli ki "biat edenler" aynı fikirde bulunmuyor, sonra tartışmalar büyüyor, taraflar devlet sorumluluğunu da üstlendikleri için kriz ülkeye yayılıyor.
Cumhurbaşkanı ile hükümet ve parti yönetimi arasındaki kriz belli ki henüz çözülmedi. Arınç "cumhurbaşkanını daha fazla bilgilendireceğiz" derken "ona itaat edeceğiz" lafından çok farklı bir şey söylüyor. Alışkanlıklar siyasetin şartlarına ve gerçeklerine toslayıp dağılıyor, beraberinde iktidarı bir balon gibi söndürüyor. Bisiklet, karşıdan gelmekte olan kamyonun dev tekerleklerine hızla yaklaşıyor.