İhanet vesikası
Asri Karaarslan UZUN 26 Şubat 2008
Hiçbir yazılı metni okurken bu kadar sıkılmadım, daralmadım, kahrolmadım.
Balkanları nasıl kaybettiğimiz ile ilgili belgeleri, kaynakları veya romanları okurken buna benzer duygular yaşardım ama bu seferki farklı.
Resmen ihanet ötesi bir metin.
Bir katliam romanından bahsetmiyorum. Bahsettiğim Vakıflar Kanun Tasarısı.
Bazı örnekler vereyim;
15. madde; “Yabancılar Türkiye’de hukuki ve fiili mütekabiliyet esasına göre yeni vakıf kurabilirler.”
Türkiye’deki Rum, Ermeni, Yahudi vatandaşlarımızın tüm sayısı 65 bin civarındadır.
Bu vatandaşlarımızın sahip olduğu vakıf sayısı da 4000’in üzerindedir.
Sadece 1800 civarında olan Rum vatandaş sayımıza rağmen vakıf sayısı 2200
civarındadır.
16. madde; “Vakıflar senetlerinde yer almak kaydıyla amaç ve faaliyetleri doğrultusunda ulusla arası faaliyet ve işbirliğinde bulunabilirler.”
Bu maddeyi düzenleyenler son 80 yıldır dünyadaki tüm örtülü faaliyetlerin Vatikan merkezli vakıflar aracılığıyla yürütüldüğünün farkında değiller midir? Bal gibi farkındalar.
En önemli belada artık vakıf özelliklerini kaybetmiş vakıfların aşağıdaki maddeyle yeniden hayatiyete kavuşturmak istenmesi hazineye iltihak eden mallarının geri alınmasının önünün açılmasıdır. Bu madde aynen şöyle:
“Cemaat vakıflarına ait kısmen veya hayrat olarak kullanılmayan taşınmazlar vakıf yönetiminin talebi halinde Meclis kararıyla aynı cemaate ait başka bir vakfa tahsis edilebilir veya vakfın akarına dönüştürebilir.”
Sırf bu madde tek başına İstanbul’da Vatikan tipi bir yapı oluşturmak için yeterlidir.
Hele bir metin var ki insanın aklını kaybetmesi için tek başına yeterli.
Metin aynen şöyle;
“22. yasama dönemi adalet komisyonu hükümeti temsilen Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in Yargıtay Başkanlığı Adalet, Maliye Dışişleri Bakanlıkları, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Avrupa Birliği Genel Sekreterliği temsilcileri ile vakıflar konusunda çeşitli çalışmaları olan Dr. Nafiz Öztürk’ün katılımlarıyla 14/03/2007 tarihli 93. toplantısında cumhurbaşkanının geri gönderme gerekçeleri de dikkate alınarak 09/11/2006 tarihli ve 5555 sayılı Vakıflar Kanunu’nu bir kez daha inceleyip görüşmüştür.”
Bakın TBMM, kanun hazırlığını ’Avrupa Birliği’ Genel Sekreterliğinin bürokratlarıyla beraber hazırlıyor, kanun danışmanlığını da yıllardır azınlık vakıflarına danışmanlık yapan Dr Nafiz Öztürk’ün görüşlerine göre metin haline getiriliyor.
Pes artık bu cahiliyet bu aymazlık falan değil resmen ihanettir. Hem de bu kanun Avrupa Birliği’nin en büyük aktörü olan Almanya’nın Türk okullarına izin vermemiz mümkün değildir beyanatından sonra Meclis’e iniyor. Ne yazık ki baş örtüsü meselesinde sokağa dökülenlerin, üniversitelerin hiç sesi soluğu çıkmıyor. Bu tavrı çok garipsiyorum. Türkiye’nin kalbine bu kanunla hançer sokuluyor.
Yazık, çok yazık!...