Derin devletin dönüşü
Gültekin Avcı 01 Ocak 1970
DHKP-C’nin Berkin Elvan soruşturmasını yürüten savcıyı rehin alması ve eylem sonucu savcının ölümü kritik bir sonuç yarattı.
Berkin’i polis öldürmüşü.
AKP’yi en çok sıkıştıran konulardan biriydi bu.
DHKP-C ise Berkin üzerinden yaptığı eylemle, Berkin cinayetiyle sıkışan hükümete soluk aldırmış oldu.
Eylem, hazin Berkin Elvan cinayetinin DHKP-C terörüyle gölgelenmesi sonucunu doğurdu.
Ve Berkin’in hakkını haklı olarak savunan, Berkin cinayetine adalet arayan kitleleri zor durumda bıraktı.
Eylem, adeta Berkin’i savunan kitlelere yapıldı.
Çünkü Berkin soruşturmasını yürüten savcının vurulmuş bedeni ortadayken, DHKP-C ile aynı mecraya düşürülen Berkin kitlelerinin hızı kesilecekti.
Oysa Berkin’in ailesi ve sevenleri savcının öldürülmesine asla onay vermezdi.
Nitekim vermediklerini bizzat Berkin’in ailesi eylem sırasında açıkladı.
Ama eylemin stratejik sonucu şudur ki, zavallı Berkin’in cansız bedeninin üstüne, cansız bir savcı bedeni atıldı.
Mevcut durumda savcının halen kim tarafından vurulduğu kesin değil.
Savcıyı rehin alan DHKC militanları mı vurdu, yoksa polisle çatışma başlayıp silahların ateşlendiği esnada “kazaen” veya “meçhul” şekilde mi vuruldu belirsiz.
20.15’te savcı odasından gelen silah sesiyle militanlar savcıyı vurdu mu, yoksa başka noktaya mı ateş ettiler belirsiz.
Bu noktaların kesinleşmesi gerekiyor.
Savcının vücudunda mermi giriş ve çıkış delikleri ile varsa çekirdek(ler) vuruluş şeklini açıklar.
16 yıllık savcılık hayatımda terör örgütlerini derinlemesine gözledim.
Cezaevlerinde militan profillerini bizzat müşahede ettim.
Marjinal solda parti-cephe geleneği (THKP-C, Dev-Sol, DHKP-C), her zaman çok sofistike ve karanlık ilişkilerin adresi olmuştur.
Silah nasıl ve ne zaman sokuldu?
70’lerin başında Mahir Çayan'ın THKP-C'si de devletle kol kolaydı, bugünkü DHKP-C de devletle iç içe faaliyet göstermekte ve eylem siparişi almaktadır.
El Kaide terör örgütüne operasyon yapıldı diye tutuklanan Van TEM Müdürü Serdar Bayraktutan’ın dediği gibi, 90’larda İstanbul DHKC askeri kanadı SDB (Silahlı Devrim Birlikleri) komutanı MİT elemanıydı.
Ve Bayraktutan’ın ifade ettiği korkunç bir gerçek daha vardı:
DHKP-C’deki MİT elemanları deşifre olmasın diye polislerin öldürülmesine MİT’çe göz yumuluyordu.
Şöyle diyor Bayraktutan:
“94-95’lerde DHKC polislere silahlı saldırı yapacağı zaman MİT yetkilileri polise şunu diyordu:
— Polislere saldıracak grup içinde bizim elemanımız da var. Arkadaşlara söyleseniz de çelik yelek giyseler!”
Ve bu anlayışla nice polis DHKP-C saldırılarında hayatını kaybetti.
Çağlayan Adliyesi’nde savcının makam odasına DHKP-C bayrakları asılıp, savcının rehin alınması ve öldürülmesi ise devletin, istihbarat ve güvenliğin bittiğinin kara tablosudur.
DHKP-C tarihinin en büyük eylemini yaptı.
Devleti kendi makam odasında, üstelik Çağlayan Adliyesi’nde rehin aldı.
Bunca DHKP-C flaması adliyeye nasıl girdi?
Silah nasıl ve ne zaman sokuldu?
Eylemin gerçekleştiği günden önce sokulma ihtimali ve eylem zamanı için bekletilmesi de mümkündür.
Normal bir savcı için ilk etapta şu ihtimaller üzerinde durulması gerekir:
1- DHKP-C’nin alt seksiyonu olan Halkın Hukuk Bürosu mensubu avukatlar misyonu (Bugün DHKP-C'nin lider kadrosundaki "abla"sı avukat Zerrin Sarıda bir zamanlar HHB'de avukatlık yapmıştı.)
2- Adliye içindeki müzahir unsurlar.
Karanlık suikastların aktörü
3- MİT Kanunu’na göre suç işlerken görülse bile hiçbir makamca arama, durdurma, yakalama ve denetleme imkanı bulunmayan MİT personeli.
Unutmamak gerekir ki, denetleme ve kontrol dışı unsurlar her zaman şüphelidir.
İstihbarat desteği (bina içinden veya dışından) olmadan böyle vahim bir eylemin gerçekleştirilmesi mümkün değildir.
Hele geçmişinde nice karanlık suikastların aktörü olan DHKP-C söz konusuysa.
Bu konuda Türkiye’nin en önemli DHKP-C uzmanları olan Yurt Atayün veÖmer Köse Tevhid-Selam terör örgütüne operasyon yapıldı diye, Serdar Bayraktutan ise El Kaide terör örgütüne operasyon yapıldı diye tutuklu.
“DHKP-C hiçbir örgüte benzemez, çok karanlık ve derin bağlantıları var” diyen İstanbul TEM Müdürü Ömer Köse şunları diyordu:
“MİT’in emniyete yazdığı DHKP-C eylem istihbaratlarına baktığımızda, bizde bu terör örgütünün üst düzeyinde (yönetimde) MİT elemanlarının bulunduğu kanaati hâkim oldu.
Çünkü MİT’in bize geçtiği bilgilere göre; MİT neredeyse örgütü yönlendiriyordu.”
Tabloya bakılırsa…
Derin devlet ve derin terör geri döndü.