Adliye Baskını: Tüm Türkiye'ye Saldırı Girişimi
Sedat Laçiner 01 Ocak 1970
Hiç şüphesiz, 31 Mart 2015 günü Türkiye için her anlamda karanlık bir gün oldu... İki terörist, Berkin Elvan soruşturmasına bakan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ı önce rehin aldı ve başına silah dayalı halde fotoğrafını sosyal medyada paylaştılar... Saldırganlar, eylemi Berkin Elvan’ın anısına ve devleti protesto için yaptıklarını söylediler...
***
Biliyorsunuz, Berkin Elvan 16 Haziran 2013 günü İstanbul Okmeydanı’nda, Taksim Gezi Parkı Protestoları sırasında başına göz yaşartıcı gaz kapsülü denk gelmesi sonucunda önce komaya giren, 269 günün ardından 15 yaşında hayatını kaybeden gencin adı.
Adliye’deki rehin alma olayı akşam saatlerinde kanlı bir şekilde sona erdi ve 2 terörist öldürülürken savcı da şehit oldu. Olayın detaylarına henüz vakıf değiliz, ancak güvenlik güçlerinin içeriden gelen silah sesleri üzerine odaya girdikleri ve onların da ateş açtıkları belirtiliyor.
Denebilir ki, teröristler veya onları azmettirenler, terör mantığı açısından çok etkili bir hedef seçmişler: Savcının şehit edilmesi ve bu saldırının Berkin Elvan üzerinden gerçekleştirilmesi hiç şüphesiz toplumun sinir uçlarına dokunma, onu kışkırtma ve hatta çarpıştırma çabasıdır.
***
Herkesin malumu olduğu üzere, kendisini Berkin Elvan üzerinden ifade eden grup muhaliftir ve Hükümet’e son derece tepkilidir. Bu kitle, tek bir gruptan oluşmasa da Gezi eylemlerini yeniden harekete geçirebilecek dinamiğin burada olduğunu söyleyebilmek mümkündür...
Eminim ki 2 teröristin Berkin Elvan adını kullanarak bir savcıyı rehin alması bahsettiğimiz kitlenin aklını çok karıştırmıştır. Olayın bir terör olayı olduğunu elbette bu grupta yer alan pek çok kişi takdir edecektir. Ancak toplumsal kutuplaşma ne yazık ki her zaman aklın ve sağduyunun hâkim olmasına mani olabilmektedir. Nitekim, olayın hemen ardından atılan sosyal medya mesajları bu konuda hissi yaklaşanların ve olayı son derece sorunlu açılardan değerlendirenlerin ne kadar fazla olduğunu göstermektedir.
***
Diğer taraftan, Adliye’nin maskeli teröristlerce, avukat kılığında basılması ve rehin alma olayına ait son derece kışkırtıcı fotoğrafların kamuoyu ile paylaşılması, dahası bir cumhuriyet savcısının katledilmesi Hükümet ve onu destekleyen kitlelerdeki korkuları yeniden depreştirmiştir.
Malum, önce Gezi olayları, ardından 17/25 Aralık olayları ve nihayet 6-7-8 Ekim ‘PKK’ kalkışma girişimi ve diğer benzeri olaylar Hükümet’te ve onu destekleyen kitlede her an bu tür saldırıların olabileceği ve ülkenin karıştırılabileceği korkusunu üretti.
Bu kesimde, Hükümet’in sokak üzerinden devrilmek istendiğine dair güçlü bir inanç var ve özellikle seçimler öncesinde bu konuda ayrı bir hassasiyet oluştu. İşte, Adliye baskını bu korkuları daha da azdıracaktır ve İç Güvenlik Yasası önlemlerinin uygulanmasını hızlandıracaktır, bu da sahada istenmeyen sertliklere neden olabilecektir.
Teröristlerin Adliye’ye avukat kılığında girmeleri muhtemeldir ki tüm avukatların adliyelere girerken aranmasına ve daha katı güvenlik kurallarının alınmasına yol açacaktır. Avukatların bir kısmı buna direnebilir, bu da gerilimi arttırabilir. Zaten, genel olarak, adliyelerin bu olay nedeniyle gerileceğini tahmin etmek zor değil. Ancak korkulan bu gerilimin tüm ülkeye yayılması ve istenmeyen olayların yaşanması.
Dediğimiz gibi, teröristler veya onların azmettiricileri bu saldırıyı adeta Türkiye’yi karıştırmak için, iki karşıt grubu karşı karşıya getirmek için tasarlamışlar.
Seçim öncesinde büyük sıkıntı yaşanmasın istiyorsak bu oyunları görmemiz ve ona göre önlem almamız gerekiyor.
Bu önlemlerin başında ise siyasi gerilimin düşürülmesi ve kutuplaşan kitlelerin yakınlaştırılması geliyor.
Son söz olarak, tetikçiler ve bağlı oldukları örgüt belli gibi dursa da bu saldırı benim için hala faili meçhuldür. Saldırı pek çok açıdan Danıştay Saldırısı'nı hatırlatmaktadır. Dilerim ben yanılıyorumdur, dilerim saldırı sadece münferit bir olaydır ve kısa sürede unutulur gider.