« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

23 Eki

2007

HÜSÂMEDDİN ÇELEBİ (AHÎ TÜRKOĞLU)

01 Ocak 1970

(Mevlâna’nın Hâlifesi, Mesnevî’nin Kâtibi)

Hz. Mevlâna’nın kalbinde ikinci ayrılık yarası açan Şeyh Salâhaddin’in vefatından sonra, Mevlâna irfan şûlelerinin âhengini temin etmek vazifesini Çelebi Hüsâmeddin’e tevdi etti.

Hüsâmeddin Çelebi, Hz.Şems ve Mevlâna tarafından çok sevilmiş şanslı bir kişi, seçilmiş bir mânâ adamıydı. Hâlifelik sırası Şeyh Salâhaddin’den sonraydı. Fakat Mevlâna Celâleddin’e sorarsanız, Hz.Şems de dahil, mânâda hepsi BİR’di, hepsi aynı nurdandı.

Hüsâmeddin Çelebi’nin babasının adı Mehmed, büyük babasının adı Hasan idi. 1204 senesinde Konya’da doğmuş, çocuk denecek yaşta yetim kalmıştı. Zamanının şeyhleri kendisine pek ilgi gösterirler, meclislerine davet ederlerdi. Böylece daha çocukken birçok büyüklerin sohbetlerinde bulundu. Sonra Mevlâna Celâleddin’in huzurunu kendisine gönül durağı seçti ve bu da son menzili oldu.

Hüsâmeddin Çelebi, bütün varlığını, Hz.Ebubekir’in malını Hz.Muhammed uğruna feda etmesi gibi, Mevlâna yolunda, Mevlâna sevgisinde feda etti. Bir gün lalaları geçim vasıtası mal mülk kalmadı diye kendisine târizde bulundular. O ise evin eşyalarını da satmalarını emretti. Günün birinde :

-Artık bizden bir şey kalmadı, diye karşısına gelen lala ve hizmetkârlarına;

-Âlemlerin Rabbine hamd olsun. Allah’ın elçisine uymak müyesser oldu. Sizleri de Mevlâna’nın aşkı ile âzâd ettim, dedi.

Mesnevî Yazılıyor

Bir gece Mevlâna ile yalnız kaldığı saatlerde Çelebi huzuruna gelip dedi ki :

-Feridüddîn-i Attâr’ın İlâhinâmesi ve Mantıku’t-Tayr’ı gibi bir kitap yazılsa, bütün insanlar arasında hâtıra olarak kalır. Âşıklara yoldaş ve ulu bir rehber olur. Bu kulunuz ister ki değerli dostlar, yüzlerini Mevlâna’mızın kutlu yüzüne çevirsinler ve başka bir şeyle meşgul olmasınlar.

Mevlâna, Çelebi’yi dinliyor ve gülümsüyordu. Hüsâmeddin Çelebi susunca, mübarek sarığının içinden bükülü bir kâğıt çıkarıp uzattı. Mesnevî’nin ilk on sekiz beyti hazırdı .

Böylece Çelebi’nin eline verilen on sekiz beyitle Mesnevî-i Şerîf başlamış oldu. Sonra, yıllarca sürdü. Sohbet ederken, semâ ederken, yolda, bağda, medresede, gece sabahlara kadar, hangi saatte ve nerede olursa olsun Hüsâmeddin Çelebi karşısında, aşkla, şevkle yazıyordu. Bunu ancak Hüsâmeddin Çelebi gibi sevmesini bilen, Mevlâna’da aşkı ile yok olan bir bahtlı yapabilirdi. Böylece VI ciltlik dünya edebiyatının bir şâheseri ve ruhânî hayatın yol göstericilerinden biri olan MESNEVÎ yaklaşık sekiz yılda tamamlanmış oldu. Bu büyük aşka ve çok şerefli çalışmaya mukabil Mevlâna, Mesnevî’yi “HÜSÂMÎNÂME” diye sıfatlandırdı ve ciltlerin başında Çelebi’yi: “Hak ziyası Hüsâmeddin, yıldızların nuru şah Hüsâmeddin, gönüllerin hayatı Hüsâmeddin” diye övdü.

Yıl 1273’ü gösterdiği vakit Mesnevî’nin söylenip-yazılması tamamlanmış; Mevlâna da arzuladığı Sevgili’sine kavuşmuştu. Müridler Mevlâna’nın makamına oğlu Sultan Veled’i geçirmek istiyorlardı; O ise bu makama Hüsameddin Çelebi’nin lâyık olduğunu ve onun oturması gerektiğini söylüyordu. Hüsâmeddin Çelebi de ısrarlara dayanamayarak bu makama oturmuş müridleri ve halkı irşâdla Mevlâna’nın vazifesini devam ettirmeye başlamıştı. Bu mübarek vazife 10 yıl kadar sürecek ve Çelebi ileride tesis edilecek Mevlevîlik Tarikatı’nın ilk ve Mevlâna soyundan olmayan tek şeyhi olarak tarihe adını yazdıracaktı.

Bir gün Çelebi müridleriyle birlikte Meram’daki bağlara gitmişti. Bir derviş şehirden geldi;

-Mübarek Türbenin alemi düştü ve bir çatlak açıldı, diye haber getirdi. Çelebi teessüre kapılıp;

-Dönelim, ömür kadehimiz dolmaya başladı. Göç zamanı yaklaştı. Dost, vuslat müjdesini verince ayaklarımızla değil, başımızla sürünerek gitmemiz gerekir, diyerek ağlamaya başladı. Böylece âşıklar mahzûn ve kederli olarak evlerine döndüler.

Hüsâmeddin Çelebi birkaç gün hasta yattıktan sonra, H. 683 (M.1284)Şaban ayında Allah’ın rahmetine kavuştu.

Yaklaşık yirmi altı bin beyitlik altı cilt Mesnevî’yi, dünya tarihinde hiç görülmemiş bir şekilde gece gündüz demeden kaleme alan; on sene irşâd makamında kalan Hüsâmeddin Çelebi, Yeşil Türbe’nin giriş kapısına yakın bir yerde yatar.

Ziyaret -> Toplam : 125,38 M - Bugn : 147164

ulkucudunya@ulkucudunya.com