« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

13 Nis

2015

O kadar da değil

Mustafa Ünal 01 Ocak 1970

Havuz medyasının sevinç çığlıklarıyla manşete taşıdığı iddianameyi okudunuz mu? Ben baktım. Uzun değil, kısa. Toplam 22 sayfa. Hukukun bozulduğunu biliyorum elbette. Adaletin çöktüğünün de farkındayım. Yine de bu kadarını beklemezdim. Savcının en azından zevahiri kurtarmasını umardım.

Bu, hukukçunun elinden çıkmış bir metin olamaz. İyi kötü hukuk tahsilini yapmış biri bu iddianamenin altına imza atmaz. Adını bu şekilde tarihe yazdırmak istemez. Hiçbir dönemin kalıcı olmadığını bilir. Hele olağanüstü süreçlerin gölgesi uzun ama ömrü pek kısadır. Konjonktür geçer, siyasi iklim değişir, fakat o iddianame orada kalır.

Sürekli karşınıza çıkar. ‘Sizi buraya tıkan güç böyle istiyor’ diyen yargıcın unutulmadığı gibi. 28 Şubat yargısının hafızalara kazındığı gibi. Artık bu ülkede özellikle yargı alanında sürprize açık olmama rağmen ne yalan söyleyeyim iddianame şaşırttı beni.

Kapağını kapatsaydım, metnin iddianame olduğunu asla tahmin edemezdim. Olsa olsa ‘havuz medyasında yayımlanmış uzun bir hafta sonu yazısı’ derdim. Ya da Aydınlık gibi bir gazetenin eki sanırdım. Benzer yazıları bir yıldır okumaktan gına geldi. Havuz medyasının ve Aydınlık’ın iddianameyi görünce coşması boşuna değil. Tencere-kapak misali.

Doğru, AKP iktidarı kumpas davalar için yargıyı dizayn etti. Adını koyarak proje mahkemeler kurdu. HSYK’yı siyasetin arka bahçesi haline getirdi. Bütün bunlar öyle gizli saklı değil, kamuoyunun gözü önünde yaşandı. Her iktidar, gücü nispetinde yargıyı etkilemek ister. Ama en azından görüntüyü kurtarmaya özen gösterir. Eskiden kapalı kapılar arkasında olur biterdi. AKP’nin devr-i iktidarında siyasî irade niyetini ve hedefini açıkça beyan etti.

Operasyonlar için işaret verdi. Proje mahkemelere de iktidarın politikalarını uygulamak kaldı. Savcının, Cemaat’i ‘Fethullahçı Terör Örgütü’ ilan ettiği iddianameyi ciddiye alan havuz medyası. Ve bir de gözü paralelden başka bir şey görmeyen bir avuç siyasetçi. 28 Şubat manşetlerinden farksız o uçuk iddiaları mahkeme kararı gibi büyük bir keyifle sahiplenmekten çekinmediler. ‘Bir gruba olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sevk etmesin’ buyruğuna rağmen.

Üzerinde durmaya değmez diyebilirsiniz. Tarihe de not düşmek gerekir. Hiç yazılmadı değil. Gazeteden iki arkadaş yazdı. Daha çok mizah boyutunu öne çıkardı. Haksız değiller kesinlikle. İzahı yapılamayan şeyin ancak mizahı yapılabilir.

Cemaat’le kavgayı takıntı haline getiren siyasetçiler bile, oto hırsızlığından hareketle Cemaat’in terör örgütü ilan edilmesini akledemezdi. Nitekim Erdoğan, Uludere-Cemaat ilişkisini soran gazeteciye ‘O kadar da değil’ diyerek itiraz etmişti. İnsaf ve vicdan terazisinden değil elbette. Akıl var, mantık var. Belki bu iddianameye de benzer tepki veren çıkar. ‘O kadar da değil’ diye.

Hukuk garabetleri keşke iddianameyle sınırlı olsa. Ankara’da bir soruşturma iddianame kadar kara mizah. Cami ve imam hatip yaptıran 22 kişiye operasyon düzenlendi. Aralarında 90 yaşında bir kişi de var. 7’si tutuklandı. AKP iktidarında hayırseverlere operasyon ve tutuklama... Hukuk hak getire. Gukuk bile yok. Dosyanın neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Kumpas tamam, adaletsizlik tamam, yargının siyasallaşması tamam. Bu kadar da olmaz.

En iyisi Sokrates’i hatırlamak... Eşi ‘Haksız yere idam ediliyorsun’ diye ağlamaya başlayınca Sokrates, ‘Ne yani haklı yere mi öldürülseydim?’ diye cevap verir. Haklı yere suçlanmak haksız yere idamdan yeğdir.

Ne diyelim güleriz ağlanacak halimize...

Ziyaret -> Toplam : 125,32 M - Bugn : 85037

ulkucudunya@ulkucudunya.com