Şigalevci parti
Seda Şimşek 01 Ocak 1970
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan muhtarlara “Şu gerçeği görmek ve kabul etmek mecburiyetindeyiz. Mevcut sistemle buraya kadar, daha ileriye gitmek istiyorsak sistemi değiştirmek zorundayız. Aksi takdirde yeniden patinaj yapmaya, yeniden yerimizde saymaya hatta gerilemeye başlarız” diye seslendi. Cumhurbaşkanı haklı, Türkiye patinaj yapmaya hatta gerilemeye başladı. Bütün partilerin milletvekili listelerinde bu durum çok açık görülüyor.
Her biri kendi yelpazesinde “vasatların listesi” ilan edildi önceki gün.Mesela AK Parti’nin milletvekili aday listesi 2002’nin AK Partisi’nin kapsayıcılığının çok çok gerisinde. CHP ve MHP için de geçmişteki halleriyle karşılaştırıldığında durum farklı değil. HDP’yi ise kendisi ile zaten kıyaslamamız pek mümkün olmuyor. Bu listelerin tek tesellisi, kadınların yükselişi ve Türkiye’de yaşayan çeşitli toplumsal kesimlerin, mezheplerin, etnik unsurların Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında simgesel de olsa temsil edilecek olması.
Yaşasın Şigalevcilik!
Türkiye’nin sistem değişikliğine ihtiyacı olduğu kesin. Değişmesi gereken bu sistem, bütün partilerde aynısı ile yaşanan iki partili sistem. Hemen her dönem bizim Meclisimize, partilerin isimleri farklı da olsa iki parti giriyor.Genel başkanların ve liderlerin etrafına çöreklenen, güçten güç devşiren, bir çeşit “mafyatik” yöntemlerle vekillik koltuğu kapanlar partisi ile gerçekten iyi niyetle ve samimiyetle TBMM’de bulunarak ülkeye bir katkı sunacaklarına, siyaset üreteceklerine inananların partisi. Ancak bu ikinci grupta bulunanlar, genellikle bir sonraki döneme kalma şansını pek yakalayamazlar. Yok olup gider ve moda tabirle yerlerini “yeni”lere bırakırlar. Aslında her dönem “yeni”lenen sadece onlardır.
Her partide ve her dönemde daima kazanan “siyaset tüccarları”dır. Bu sistem, partilerin adları, genel başkanlar, liderler değişse de böylece devam edip gider. Türkiye’deki “parlamenter sistem”in demokratlığı da işte bu kadardır. Galileo’nun gözünü oyduk, iyi ettik. Cicero’nun dilini kestik, onu da iyi ettik. Yaşasın vasatın hâkimiyeti! Yaşasın Şigalevcilik!
“Başkanlık sistemi”, parlamentodaki bu iki partili ve Şigalevcilik esaslı düzeni değiştirecek mi? Cumhurbaşkanı “başkanlık sistemi”nden bahsederken, Türkiye’de oluşan muhalefet düzleminin de etkisiyle sadece başkanlık sisteminin diktatörlük olmadığını anlatmaya çalışıyor.
Oysa Türkiye’de demokratik sistemin önünü tıkayan aslında bu iki partili sistem ve Şigalevcilik. Türkiye’nin bir sistem değişikliğine ihtiyacı olduğu dile getirilirken, Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası hep es geçiliyor.Türkiye’yi prangalarından kurtaracak bir köklü devrim her dönemdeki Şigalevci parti tarafından muhakkak engelleniyor. Bu alanda yapılan en temel değişiklik 12 yıllık AK Parti iktidarı döneminde cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiydi fakat bu düzenlemeyi tamamlayıcı hiçbir reform gerçekleştirilemedi. Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası noksan kalınca düzenleme ne İsa’ya ne de Musa’ya yaradı.
“Vasat”ın demokrasiye tahakkümü
Gelinen noktada, siyaseti de kilitleyen “siyaset tüccarları” Türkiye’nin olduğu yerde saymasını sağlarken, iktidarlarını daima koruyor. Lider güçlendikçe siyasi partiler zayıflıyor. Her partideki “vasat” Türkiye’ye hükmediyor. Demokrasi, “vasatın tahakkümü”nden ibaret hale geliyor. Baştan aşağı her kuruma, her sektöre, medyaya, üniversiteye, sivil toplum örgütlerine, yöneticilere sirayet ediyor. Bu haksız rekabet karşısında, bilgi, liyakat, emek kıymetsizleşiyor. Bir ülke, bir millet, bir halk için kıymetli olan bütün değerleri, o bir parti yutuyor. Türkiye kaybediyor, genel başkanlar, liderler de aslında kazanırken kaybediyor. Ama hep onlar, daima onlar kazanıyor!
Türkiye’de kurulu ve yürürlükteki düzeninin acımasız haksız rekabeti karşısında, “biz”den olup başarabilenleri aziz görmemiz, ayakta kalmalarını istememiz de bundan. Kendimiz için olmasa da gelecek günler ve nesiller adına hâlâ umutvar olabilmek için.