Bunu niye yapıyorlar, sonunda ne elde edecekler
Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970
Bugün Türkiye’de leblebi-çekirdek yer gibi hukuksuzluk yapanları anlamaya çalışıyorum.
Empati duygusuyla hareket ediyorum ve neden yapıyorlar, nereye varırlar sorularına cevap arıyorum.
Bir kere şu kesin:
Hukuksuzluk yapan illaki hukuksuzluğa uğrar! O halde:
- Peki bunu niye yapıyorlar? - Sonunda ne elde edecekler?
Niye yapıyorlar: Çünkü artık perdeyi yırttılar. 17/25 Aralık operasyonlarının ortaya çıkardığı gerçekler karşısında, iktidarda kalma ve intikam alma uğruna bütün değerlerini toprağa verdiler.
17/25 Aralık operasyonlarından sonra işi aleniyete dökmek gereği hasıl oldu da denilebilir.
Madem yapılıyor ve madem her yapılan iş biliniyor, gizli kalmıyor ve madem deşifre olundu, o halde bu işleri aleni biçimde yapmakla gizli yapmak arasında çok büyük fark yok!
Örneklendirecek olursak:
Birileri gizli bir günah işliyor veya hukuka aykırı işler yapıyor. Bunları yaparken günahlarının gizli kalmasını arzu ediyorlar. Ama günün birinde birileri çıkıp “Sen şunları şunları yapıyorsun, dolayısıyla sen şusun” deyip bunları da delillendirip, hukuken bütün çıkış kapılarını tıkayınca, onlara sadece “Evet ben buyum, var mı başka diyeceğiniz”denilerek, savaşa karar veriliyor. Dolayısıyla bu mücadelede haklı-haksız aramak boşuna.
Zaten işler, kimlerin haklı ya da haksız olduğu noktasından çok farklı yerlere geldi.
Yani, durumu bir perde yırtılması ve buna yol açmaya zemin hazırlama gibi de düşünebiliriz.
Sonunda ne elde edecekler: Hiçbir şey, sadece hiçbir şey.
Niyet okuyan savcılar hukuku!
İnanın Türkiye çok tuhaf bir yer olmaya başladı. Bunun en önemli sebebi hukukun her vatandaşa eşit şekilde uygulanabilir olmaktan çıkmasıdır.
Çok garip ama bu ülkede artık savcılar hukuktan ziyade hukuku uygulayacakları kişilerin niyetlerini okuyarak ona göre hukuki uygulamalara gidiyorlar.
Beni böyle düşündüren şey Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir sözünü pankart yapan bir kişiye “Cumhurbaşkanı’na hakaretten davası açılması” oldu.
Birçok kaynakta Erdoğan’ın söylediği belirtilen “Eğer bir gün duyarsanız, Tayyip Erdoğan çok zengin olmuş, bilin ki haram yemişimdir” sözünü pankarta yazan kişiye bir savcımız hakaret davası açmış.
Bu savcının kim olduğunun önemi yok. Önemli olan, bu dava için yazdığı iddianamenin hukukiliği.
İddianamede:
- 17/25 Aralık operasyonları bir yargı darbe girişimi olarak tanımlanıyor.
- Yolsuzluk adı altında yapılan soruşturmaların hükümeti gayrimeşru yöntemlerle devirmek amacıyla yapıldığının tespit edildiği hükmüne varılıyor.
- Taşınan bu pankart (söz konusu eylem) fırsat bilinerek 17/25 Aralık yargı darbe girişimini öven, o dönemde yapılan operasyonların hükümeti gayrimeşru yöntemlerle devirme amacıyla yapıldığının tespit edildiğini söylüyor.
- Bu kapsamda şüphelinin elinde yazılı dövizle Cumhurbaşkanı’na ait olup olmadığı belli olmayan (bu söz) ile Cumhurbaşkanı’nın aşırı zenginliğe sahip olduğunu, bunun da haram yiyerek gayrimeşru yollardan edinilmiş bir zenginlik olduğunu daha baştan yolsuzluk ve hırsızlıkla mahkûm ettikleri tespit edilmiş.
Şimdi… İddianamede bu sözün söylenip söylenmemiş olduğu bile bilinmiyor denilip, bu sözü pankart yapan kişinin niyeti okunuyor. Oysa bu sözün söylenip söylenmediği araştırılsa sonuçta hukuk daha adil bir şekilde tezahür etmez miydi?
Eğer bu söz söylendiyse buna göre, söylenmediyse ona göre bir iddianame yazılması gerekmez miydi?
Cumhurbaşkanı bu sözü söyledi mi?
Söylediğine ve söylemediğine dair bir kayıt bulamadım. Ama birçok kaynakta bu söz tırnak içinde 1999 yılında Tayyip Erdoğan tarafından söylenmiş gibi naklediliyor.
Bu sözün söylenmediğine dair de hiçbir açıklama veya yalanlama yok.
Bu söz yok ama şöyle çok tanıklı bir hatıra var, bir gazeteci kitabında yer alıyor:
“Bir gün Gaziosmanpaşa’da Hemşin kökenli Ardeşenliler’in lokantasında öğle yemeğine oturmuşken, içeri Tayyip Erdoğan yanında Hayati Yazıcı, Sadık Yakut ve şimdi Sabah ile ATV’yi alan Kalyon Grubu’nun kurucusu rahmetli Hasan Kalyoncu ve 10-15 kişilik bir kalabalıkla girdi. (Kalyon Grubu’nu şimdi, Cemal Kalyoncu yönetiyor.)
Bizi de masaya ısrarla davet etti. Yemek bitince, rahmetli Hasan Kalyoncu hesabı ödemek istedi. Fakat lokanta sahipleri Ogün ve Bahadır Babaahmetoğlu kardeşler hesabı almadılar ve Tayyip Bey’e seslenerek, ‘Tayyip Bey, başbakan olduğunuzda yemek parasını sizden alırız’ dediler.
Tayyip Bey o söz söylendiğinde aynen şu karşılığı verdi:
“Biz başbakan olduğumuzda bugünkünden çok fakir olacağız, haberiniz olsun…”