Turkish Baas!
Hüsnü Mahalli 01 Ocak 1970
Baas denince Saddam döneminde Irak ve Esad zamanında Suriye akla gelir getirilir. Baas denince ‘muhabarat’ çağırıştırılır. Muhabarat demek istihbarat demektir.
İstihbarat üçüncü dünya ülkelerinin ortak özelliği.
İstihbarat ülkede herkesin fişlenmesi demek.
77 milyon insan.
Fişlenmek kimin iktidardan yana kimin iktidara karşı olduğunu anlamak içindir.
Baas’çı partiler fişlenme ile kendilerinden yana olanları iktidara ortak ederler.
İstihbarat örgütlerinde, parlamentoda, hükümette, orduda, poliste, yargıda, üniversitede, sendikalarda, medyada ve yaşamın her alanında.
Özellikle parada.
Para olmadan hiç bir iktidar ayakta kalamaz.
Para olmadan yandaş medya olmaz.
Para olmadan dönek ve yalakalar satın alınamaz.
Para olmadan iktidarın yalanlarını halka yutturmak kolay olmaz.
Arap ve Müslüman ülkelerin çoğu.
Sanki bugünün Türkiye’si.
Tek farkla : Türkiye’de seçim oluyor.
Mübarek döneminde Mısır’da olduğu gibi.
Trafolara hep kediler girerdi.
Demokrasi dedikleri böyle bir şey olsa gerek.
Üçüncü Dünya ülkelerinin büyük bölümünde ‘demokratik’ iktidarlar giderek faşist ve dikta eğilim ve özellik taşıyorlar. İktidarda yerleştikçe bu eğilim ve karakterlerini ön plana çıkartarak daha da diktalaşıyorlar.
Sanki ‘Demokratik seçim’ onlara bu hak ve yetkiyi veriyor.
Batı ülkelerinde seçim ile iktidara gelen lider ve partilere memleketlerini iflasa sürükleme yetkisini verdiği gibi.
İtalya, İspanya, Yunanistan, İzlanda, Portakiz, Kıbrıs…
Bir de ‘demokrasi adına’ başka ülkeleri işgal edip milyonlarca insanı öldüren seçimli iktidarlar var.
ABD, İngiltere, Fransa…
Suudi Arabistan ve Körfez’in ‘çok demokratik’ kral, emir ve şeyhlerinin dostu.
Seçimle gelerek çalıp çarpanlar da var.
Mahkum olan İsrail Başbakanı Olmert.
En azından kendi Cumhurbaşkanı Katsav gibi yanında çalışan genç kızlara cinsel tacizde bulunup tecavüz etmemiş ve bu nedenle hapise düşmemiş.
İsrail’i yöneten başbakanların tümü ya asker ya da istihbarat kökenli.
Hepsi ‘demokratik seçimle’ iktidara gelmiş.
‘Milli irade’.
Satılır, satın alınır ve ipotek altına alınır.
‘Arap Baharı’ sürecinde Suudi Kral kendisine karşı ayaklanmasın diye ‘milli irade’ yi 40-50 milyar dolar dağıtarak satın almıştı.
Konut ve evlilik kredileri, maaş zamları, özel ikramiyeler, bayram harçlıkları, beyaz eşya, gıda sepetleri…
Memleket sıcak olduğu için kömür yok.
Biraz da Türkiye’ye benziyor.
Ya da Türkiye oralara benzemeye çalışıyor.
Ne demişler ‘ya suyundan ya da huyundan’.
Bölgeye bu kadar bulaşınca kaçınılmaz olarak Türkiye böyle olur.
Tüm kurum ve anlayışları ile ‘Ortadoğu’laşmak.
Siyaset, sosyoloji, ekonomi, kültür ve din.
Artı ve eksileri ile 90 yıllık Cumhuriyet geleneklerine inat.
Başka türlüsü de olamaz.
İdeoloji bunu gerektirir.
Yeniden Osmanlı hayalleri.
Bölgenin tüm İslamcılarına kucak açmak kucaklaşmak. IŞİD, Nusra, ÖSO ve hepsinin ana şemsiyesi Müslüman Kardeşler.
Mısır, Tunus, Libya, Sudan, Suriye, Yemen, Irak ve her yerde.
Kan, göz yaşı ve kirli dolarlar.
Türkiye bunların hiç birini haketmiyor.
Ülkesini ve kendi geleceğini önemseyen Türkiye insanı bu gidişata ‘dur’ demelidir.
7 Haziran bunun için son fırsat.
Türkiye ya karanlık ve kanlı adımlarla Ortadoğu’laşma yolunda yürümeye devam edecek ya da son dört yılda girilen bataklıktan çıkma mücadelesini başlatacaktır.
Bu mücadele CHP, MHP, HDP ve diğer partilerin mücadelesi değildir.
Bu mücadele aynı zamanda her hangi bir nedenden dolayı AKP’ye oy veren yurtsever insanların da mücadelesidir.
8 Haziran’da Türkiye ya Baas’laşacak ya da Baas’a özenenler Türkiye’nin yakasından düşecek. O zamana kadar da herkes bir şeyler yapacak.
Yapmalı.