Elindeki gücün altında ezilmek
Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970
AK Parti’yi sarsan, Muhalefet’in “gümbür gümbür geliyorum” diyen iktidar yürüyüşü değil, bütünüyle kendi zaafları.
İktidar, AK-Saray’ın dudak uçuklatan maliyeti, aylık elektrik faturaları, “beyaz çay” giderleri, aklanamadığı yolsuzluklar, hırsızlıkların üstünü örtmek için tepetaklak ettiği hukuk düzeni, ekonominin bütün enerjisini emip posaya çeviren inşaat-rant sektörü altında ezildi. Kimse Erdoğan iktidarına haksız ve yersiz bir eleştiride bulunmadı; yukarda sıraladıklarımızın hepsini kendi hür iradesi, kararı ve eylemi ile kendisi yaptı. Kısaca iktidar elinde tuttuğu gücün altında ezildi. Belini doğrultması, tekrar ayağa kalkması ve iktidarda kalması kamuoyu yoklamalarının gösterdiği üzere artık çok zor.
Yıllar önce TRT’de Yücel Çakmaklı’nın yönettiği, Cihan Ünal’ın başrolde oynadığı IV. Murat dizisinde hep tekrarlanan bir sahne vardı. Ağabeyi Genç Osman’ın hunharca öldürülmesinden sonra küçük yaşta tahta geçen Padişah’ın yavaş yavaş gücü elinde toplaması, senaryoda giderek ağırlığı artan bir gürzü kaldırması ile anlatılır. Sonunda gürz üç-dört kişinin zor kaldırdığı bir ağırlığa erişir. Tarihçiler belki de abartmıştır, ancak IV. Murat gerçekten bileğine güçlü bir padişahmış. Sarayburnu’ndan attığı ok Üsküdar’a düşer, tek kılıç darbesi ile önünde duran canlı bir merkebi ikiye bölermiş. Sonra? Dönem Anadolu’nun Celâlî İsyanları ile çalkalandığı bir dönem ve tabii her iktidar dönemi gibi IV. Murat’ın mutlak iktidarı da sona ermiş. Demek ki her iktidar sahibinin elinde, IV. Murat’ın gürzü gibi kaldırmak ve gücünü göstermek zorunda olduğu bir ağırlık var. Giderek bu ağırlık artıyor ve güç, güç sahibinin zaafına dönüşüyor. Gün geliyor iktidar sahibi elindeki gücün altında darmadağın oluyor. Gücü artıran, sinek gibi güce yapışmak için fırsat kollayan asalaklar, sinekler kanat çırptıkça ağırlık azalıyor, durunca ağırlık çekilmez ve taşınmaz hale geliyor. Kaderiniz bala-şekere de, pisliğe de rağbet eden sineklere bağlanıyor.
Uzun iktidar yılları boyunca etrafınızda ikbal peşindeki insanlardan daracık halkalar oluşuyor. Bu halkalar zamanla gerçeklerle aranızda aşılmaz duvarlara dönüşüyor. Yüzünüzdeki en ufak değişikliği pür dikkat takip eden bekçi köpekleri gibi sizin için havlamaya, sizin için koşmaya ve kuyruk sallamaya başlıyorlar. Tetikte, hemen arkanızda durup iğva ediyorlar: Pahalı bir saray elinizdeki gücün ihtişamını artıracak, size yakışan işte bu olacak. Rant dağıtarak etrafınızdakileri, onlar da sizi besleyecek, gücünüze herkes boyun eğecek. Yumruğunuzu indirmenizi engelleyen hukuk ortadan kalkınca, herkes şerrinizden kaçacak delik arayacak. Lakin bu kadar büyüyen bir gücü çekip çevirecek, iktidar çarklarını döndürecek mecaliniz kalmayacak. Bütün sarayların temel bileşeni, diğer yapılar gibi taş, demir ve çimento. Yıllar boyu özenle inşa ettiğiniz ihtişamlı saray üzerinize yıkılacak ve bir saraydan değil, sadece bir moloz yığınının içinden çıkmaya ve hayatta kalmaya çalışacaksınız.
Yıllar önce, bugünkü havuz medyasının yöneticilerinden biriyle kahve içerken telefonu çalmış, kısa bir konuşmadan sonra sinirle kapatmıştı. Benim de uzaktan tanıdığım “Para istemem, ne olur yazayım” diyen birine köşe vermiş, şimdi de para istiyormuş. O gün parasız köşe yazan kişi bugün havuz medyasının önde gelen kalemlerinden biri haline geldi. İktidarla ne siyasî ne de fikrî bir iltisakı yok. O yönetici artık etkili bir yerde değil, ama o köşe yazarı sağa sola saldırırken en ön safta duruyor. Onca cevvaliyetine rağmen güce bir katkısı var mı dersiniz?
Üç seçimden sonra ilk defa bu seçimde AK Parti, iktidarına anlam ve hayatiyet kazandıracak bir hedefi toplumun önüne koyamıyor. Ezici, ürkütücü ve şaibeli bir güçten, yani zorbalıktan başka dayanağı kalmadı. Şimdi kaldıramadığı ve taşıyamadığı bu kontrolsüz gücün altında ezilip kayboluyor.