Davutoğlu döneminde yüzde 28 devalüasyon oldu
Süleyman Yaşar 01 Ocak 1970
Başbakanlık görevini üstlenen Davutoğlu’nun döneminde yani Ağustos 2014’ten bugüne Türk parası Amerikan Doları karşısında yüzde 28 oranında değer kaybetti. Yine aynı dönemde yarım dolar ve yarım eurodan oluşan sepet kura karşı Türk parası yüzde 12 oranında değer kaybetti.
Demek ki yaşananlar, euro/dolar paritesinin değişmesi yani doların değer kazanmasından kaynaklanmıyor. Euro, dolar karşısında değer kaybederken Türk parasının euroya karşı değer kaybetmesi sorunun önemli bir kısmının Türkiye’den kaynaklandığını bize gösteriyor. Ve sepet kur yani yarım dolar, yarım euro toplamından oluşan gösterge kur bu nedenle yükseliyor. Aksi takdirde sepet kurun sabit kalması ya da gerilemesi gerekirdi.
Peki, ne anlama geliyor bu durum?
Şu anlama geliyor; Türkiye’nin döviz ihtiyacının yüksek tutarlı olduğunu bize gösteriyor.
İşte bu nedenle IMF önceki gün yayınladığı Finansal İstikrar Raporu’nda Türkiye gibi dış borçları yüksek olan gelişme yolundaki ülkelerin parasal sıkılaştırma yapmasını ve finansal regülatörlere ilişkin reformlarını hızla tamamlanmasını öneriyor. Yani gelişmekte olan ülkelerde faizlerin artırılmasını ve merkez bankalarının kararlarına karışılmaması gereğini belirtiyor.
Oysa biz ne yapıyoruz?
Biz dünyada döviz bolluğu biterken faizi artıracağımıza indiriyoruz. Üstelik Merkez Bankası’nın işine müdahale ediyoruz. Yani yapılmaması gerekeni yapıyoruz.
Peki, o hâlde ne yapılması gerekiyor?
Bu dönemde politika faizlerinin artırılması ve Merkez Bankası’nın işine karışılmaması gerekiyor.
YENİ RİSKLER NELER
Şimdi gelelim IMF’nin raporunda saydığı yeni risklere…
IMF Avrupa’da düşük faizlerin hayat sigortası şirketlerini zora sokacağını belirtiyor. Şöyle ki; Avrupalı hayat sigortası şirketlerinin 4,4 trilyon euro tutarında portföyleri var. Bu portföyün büyük bölümü sabit getirili araçlardan oluşuyor. Getirisinin düşmesi sigorta şirketlerini önümüzdeki dönemde zora sokabilir. Kısaca sigorta şirketleri batabilir. Yine bizim bölgemizde Rusya-Ukrayna, Orta Doğu, Afrika’nın bir kısmı ve Yunanistan riski türünden beklenmeyen jeopolitik riskler ortaya çıkabilir. Bu arada IMF yeni bir risk olarak piyasalarda ani likidite azalmasının fiyatlarda şok etkisi yapabileceğini belirtiyor.
Gelelim IMF’nin 7 Nisan 2015’te yayınladığı Dünyanın Görünümü Raporu’na; buna göre dünya ekonomisi 2015 yılında yüzde 3,5 oranında büyüyecek. Türkiye’nin büyümesi ise yüzde 3,1 oranında olacak. YaniIMF’ye göre Türkiye dünya ortalamasının altında büyüyecek. Bu arada Türkiye’de 2015 enflasyonu yüzde 7 oranında olacak. Cari açığın milli gelire oranı ise yüzde 4,2 oranında gerçekleşecek. Tabii bunlar IMF’nin tahminleri.
POLİTİKACI ELİNİ MERKEZ’DEN ÇEKMELİ
Şimdi gelelim Türkiye’nin ne yapması gerektiğine…
Türkiye, dünyada döviz likiditesinin azaldığı bu dönemde acilen politika faizlerini artırmalı. Türk parasının dövize yönelmesini önlemeli. Ve politikacılar Merkez Bankası’nın yakasını bırakmalı. Politikacı Merkez Bankası’yla bu aşamada kesinlikle tartışmaya girmemeli. Zira bu kötü gidişten hepimiz olumsuz etkileniyoruz.
Nasıl mı?
Türk parasındaki hızlı değer kaybı nedeniyle dün akaryakıta yine 11 kuruş zam geldi. Benzinin litresi İstanbul’da 4 lira 39 kuruştan 4 lira 50 kuruşa yükseldi. Tabii önlem alınmadığı takdirde bu zamlara yenileri eklenecek. Vatandaş zaten fiyatlarla baş edemiyor bu defa işi daha da zorlaşacak.