« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 Nis

2015

Kaybedecek şeyi kalmayandan korkacaksın

Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970

Hayat şöyle devam etmiyor:

- Hırsız, bu son hırsızlığım, bu işi de kotarayım, bundan sonra yapmayacağım kesin, çaldıklarımla temiz bir hayatım olacak…

- Kumarbaz, bu son kumarım, bunda kazanacağım ve bir daha kumar oynamayacağım…

- Uyuşturucu müptelası, bu son uçuşum, bu mereti bir daha kullanmayacağım…

Hayat böyle olsaydı, herkes ölüm döşeğine düşene kadar helal haram demeden yaşar, son nefesinden önce her şeyi terk eder öyle giderdi öbür tarafa.

Oysa hayat böyle bir şey değil.

Dosyan seni takip ediyor ve asla peşini bırakmıyor.

Hani, arkadaşlar başkanlık sistemi getirecekler ve “Bu sistemde denetlenmeyecek hiçbir güç kalamayacak” diyorlar ya…

Hiç şüpheniz olmasın bunu derken şunu söylüyorlar:

“Her şeyi biz denetleyeceğiz, bizim dışımızda hiçbir güce güçlü olma ve hakk-ı hayat tanımayacağız.”

Hiç şüphem yok, eğer kazanırlarsa kuracakları düzen, getirecekleri anayasa, böyle bir düzene hizmet edecektir.

Son oyununu oynayan kumarbaz, son soygununu yapan hırsız hiçbir şekilde kaybetmek istemez.

Çünkü bilir ki kaybederse bitecektir.

Artık soygun da yapamayacaktır, kumar da oynayamayacaktır.

Onun için, bu son işlerinde hiç şüpheniz olmasın her şeyi yapacaklardır.

Siz bugüne kadar hiç gördünüz mü “Biz iktidara gelirsek şunu şunu yapacağız”diyenlerin iktidara geldiklerinde dediklerini yaptıklarını…

Ben görmedim.

Ayrıca kaybedecek bir şeyi kalmamış kişilerin her şeyi rahatlıkla yapabileceği dünya kurulduğu günden beri tecrübe ediliyor.

Siyasette “Yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır” diye bu durumu çok net açıklayıcı bir söz de vardır.

Yani, diyorum ki, bu seçimi kaybetmemek için yapamayacakları hiçbir şey yok!

Laf mı bu şimdi Sayın Gül!

Abdullah Gül ile Ali Babacan ne kadar da birbirlerine benziyorlar değil mi?

Kürsüye çıkınca, hak, hukuk, adalet, demokrasi diyorlar. Mangalda kül bırakmıyorlar.
Ama antidemokratik imza atmaya gelince basıyorlar imzayı.

Ali Babacan’ın da Abdullah Gül’ün de elbette engel oldukları hukuksuzluklar vardır.
Ama bunlar ülkenin bugünkü gidişatını değiştirmeye yetmedi.

Bilakis kendilerinin adeta sıfırlanmalarına, istiskal edilmelerine yol açtı.

Selef Cumhurbaşkanı Abdullah Gül “Türkiye bugünkünden daha iyi olabilirdi” demiş.

Laf mı bu şimdi?

Elbette her zaman daha iyi ya da daha kötü olma ihtimali var.

Evet, daha iyi olabilirdi. Eğer cumhurbaşkanı iken bugünkü karanlığa doğru hızlı gidişe yol açan kanunlara muhalefet etse, antidemokratik olduğunu ifade edip, gereğini yapsaydı!

Evet, Türkiye daha iyi olabilirdi… Ama bu söz o kadar geniş bir söz ki, açılan hiçbir yaraya merhem olmuyor.

Süleyman Demirel de 28 Şubat’ta askerin yapmak istediklerinden bir kısmına karşı çıktı, engelledi. Ama darbeyi engellemedi!

TÜSİAD başkanlarını tehdit etmenin nasıl bir faydası olabilir?

TÜSİAD ve hükümetler arasında sorunlar çıkmıştır ama durum hiç saygı sınırları dışına çıkmamıştı.

AKP hükümeti ile TÜSİAD arasındaki ilişki çok sorunlu bir ilişki ve TÜSİAD ne zaman kafasını kaldıracak olsa tacize uğruyor.

TÜSİAD da sarı öküzü kurda teslim ettiğinden beri sürekli savunmada ve her türlü hakareti sineye çekmek durumunda.

Ülkeyi yönetenlerin ne yazık ki tarzı bu ve muhataplarına karşı sürekli asimetrik bir savaşın tarafı oluyorlar.

TÜSİAD başkanı ne derse desin, hemen o laf gerisin geri söyleyenin ağzına sokuluyor. Hatta bu yolla tehdit bile ediliyor.

Muharrem Yılmaz’ın başına gelenler hatırlandığında Cansen Başaran’ın başına gelecekleri de tahmin etmek güç değil.

Birisi birine “Geçmişinde ne yaptığını biliyoruz” diyorsa bunun tek anlamı tehdittir.
Herkesin bir geçmişi vardır, temiz veya kirlidir, inişli çıkışlı olabilir. İşadamlarının elbette yargı ile, yasalar ile problemleri olmuş olabilir. Ama birisine böyle denildiğinde hakkında kötü çağrışımlar yapılmasına yol açılır.

Şimdi… Cansen Başaran TÜSİAD başkanlığını devraldığında başına bunların geleceğini biliyordu. Daha önce yaptıkları ile ilgili bir sorunu olsaydı bu göreve gelmezdi.

Kaldı ki, varsa da bir sorunu, biliniyor ve yargıya intikal ettirilmiyorsa, soruşturma açılmıyorsa sorumlu kim oluyor?

TÜSİAD başkanına böyle söylendiği zaman neredeyse onun şahsında çalıştığı, yönettiği sigorta şirketleri tehdit edilmiş oluyor.

Ayrıca karşıda bir kadın var. Dolayısıyla daha nazik olunması pekâlâ mümkün olabilir.

Birine bir söz söyleyeceğiniz zaman o sözün doğuracağı etkiyi de önceden kestirmek lazım.

Bir sanayiciye mesela “vatan haini” dediğiniz zaman sadece ona mı demiş olursunuz?

İş dünyası ile ilişkilerde işadamlarının itibarlarını hedef alan yaklaşımlar sadece o işadamları ve işleri için değil, genel anlamda ülke için de ciddi risktir.

Ama ülkeyi kim düşünüyor arkadaş diyorsanız, size başka ne diyebilirim ki?

Günün beyanatı :))

Şırnak’ta kaçakçılıkta kullanılan katırların infaz edilmesi tartışması, Vali Ali İhsan Su’nun olay hakkındaki son açıklaması ile yeni bir boyuta taşındı. Su, katırların “vurulmadığını, silah sesinden korkup uçurumdan düştüklerini”, yani “intihar” ettiklerini söyledi.

Ziyaret -> Toplam : 125,27 M - Bugn : 26739

ulkucudunya@ulkucudunya.com