Yargıyı da sıfırladılar
Şahin Alpay 01 Ocak 1970
Önce evlerine stokladıkları milyonları sıfırladılar, böylelikle kişiliklerini sıfırladılar, sonra Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını, “paralel yapı” safsatasıyla sıfırladılar, sonra aynı safsatayla adım adım hukuk devletini, bağımsız yargıyı sıfırladılar.
Hukuka aykırı olarak tutuklanan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca’nın ve aralarında 17/25 Aralık soruşturmasını yürüten emniyet müdürlerinin de bulunduğu 70’e yakın kişinin (dikkat edin, beraatlerine değil!) tahliyelerine, yani tutuksuz olarak yargılanmalarına karar veren mahkeme kararını “yok hükmündedir” deyip uygulamadılar. Tahliye kararlarını imzalamayan savcı, hangi baskılar altında böyle davranmak zorunda kaldığını avukatlara açıkça ifade etti: “İmzalayacak olursam başıma gelecekleri biliyorum; beni meslekten atarlar…” dedi. Ardından, kanunu değiştirilerek hükümetin emrine verilen HSYK, tahliye kararlarını alan yargıçlara görevden el çektirdi. Son günlerde yaşadığımız bu olaylar, muhakkak ki, AKP iktidarının yargı bağımsızlığını sıfırladığının en açık delilleri.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, mahkeme kararının uygulanmamasıyla ilgili olarak, seçim meydanında ettiği laflara bakın: “Yargıda bir darbe yapmaya çalıştılar. Yetkili olmayan bir mahkeme tahliye kararı aldı… ‘Biz paraleliz, hâlâ güçlüyüz’ demeye çalışıyorlar… Bir hafta önce Pensilvanya’dan bir talimat aldılar. Kayıtları var bizde. ‘Hapisten çıkartılsın’ gibi bir talimat. Meydanı Pensilvanya’dan talimat alan savcılara bırakmayız... Adaleti tam tesis etmek için milli irade seferberliği ilan ediyoruz. Milli iradeyi paralelcilere karşı koruyacağız.” Bu laflar AKP iktidarının yargıyı hükümetin emrine verdiğinin en açık itirafı değil de nedir?
Davutoğlu, tahliye kararı veren mahkemenin “Pensilvanya’dan aldığı talimatla” davrandığına dair, elinde olduğunu söylediği delilleri kamuoyuna açıklamazsa, en büyük müfterilerden biri olarak Cumhuriyet tarihine geçecek. Ve tabii ki Tayyip Erdoğan da uygulamaya konmayan mahkeme kararları hakkında “Pensilvanya’dan alınan talimatla hareket edildi. Silivri’de sanki tahliye olmuş gibi bir hava estirdiler. HSYK’nın (ilgili yargıçları açığa almak için) başlatmış olduğu toplantı geç kalmış bir toplantıdır…” diyerek, anayasada çiğnenmedik bir yan bırakmayan türden bir Cumhurbaşkanı olduğunu bir kez daha göstermek fırsatını kaçırmadı.
Yargıyı hükümetin emrine veren esas halkanın, AKP iktidarının 17/25 Aralık soruşturmasını örtbas amacıyla ihdas ettiği sulh ceza hakimlikleri olduğu hususunda bir tereddüt yok. Bu hakimlikler kurulduğunda saygın anayasa hukukçuları, bunun hukuk devletinin katli olduğunu söylediler. Önde gelen anayasa hukukçularından Prof. Dr. Kemal Gözler şunları yazdı: “Bir kişinin gerçekten suç işleyip işlemediği, ancak tabiî hâkim ilkesine uygun olarak atanmış bağımsız hâkimler önünde yargılandığı zaman ortaya çıkar… Tabiî hâkim ilkesi, sadece sanıklar için değil, hakikatin ortaya çıkmasını isteyen kamu için de bir güvencedir.” (“Sulh Ceza Hakimlikleri ve Tabii Hakim İlkesi,” 29.08.2014)
Aynı hususa çeşitli defalar dikkat çeken, Türkiye’de anayasa hukukçularının duayeni olan Prof. Dr. Ergun Özbudun, son hukuk skandalı hakkında şunları söyledi: “Bu tür istenmeyen olayların temelinde sulh ceza hakimliklerini meydana getiren kanun değişikliği yakmaktadır. Sistem yargı bağımsızlığına ve hukuk devleti ilkelerine ağır bir darbedir. Kanun henüz Anayasa Mahkemesi’nin önünde; bir karara bağlanmış değil. Ümit ediyorum ki, Anayasa Mahkemesi iptal kararı verir.” İktidarın bugüne kadar tam olarak hakim olamadığı Anayasa Mahkemesi’nin, Prof. Dr. Zühtü Arslan başkanlığında hukuk devletine sahip çıkıp çıkmayacağı konusundaki esas sınavı, CHP’nin açtığı iptal davasında alacağı karar olacak.
