Savcının gözyaşları
Faruk Mercan 01 Ocak 1970
“Mahkeme kararlarının uygulanmadığını çok gördük ama bir savcının mahkeme kararını uygulamamasını ilk kez görüyoruz...”
Bu sözler, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin tarihi taş binasında kendisinden“İdare Hukuku” dersi aldığımız Prof. Metin Günday’a ait...
Cumartesi günü İstanbul’da Çağlayan Adliyesi’nde bir hakim, Hidayet Karaca ve 65 Emniyet görevlisinin tahliye edilmesine karar verdi. Emniyet mensupları geçtiğimiz yılın temmuz ayından beri, Hidayet Karaca da aralık ayından beri tutuklu...
Cumartesi gününden beri Türkiye’nin önde gelen hukukçularını izliyorum...
Prof. Metin Günday, “Tahliye kararı hemen uygulanmalıdır” diyor.
Metin Günday’ın Hizmet Hareketi ile uzaktan yakından ilgisi var mı; yok...
İstanbul Barosu eski Başkanı Muammer Aydın, “Karar doğrudur ve derhal uygulanmalıdır” diyor.
Binlerce avukatı temsil eden Adana, Antalya, Trabzon, Aydın, Manisa Baro Başkanları, “Mahkeme kararları derhal uygulanır” diyor...
İstanbul Barosu eski Başkanı Turgut Kazan, aynı şeyi söylüyor...
Turgut Kazan’ın da kim olduğunu herkes biliyor... Celal Ülgen gibi, Hidayet Karaca ile tamamen ayrı dünya görüşlerine sahip bir hukukçu aynı şeyi söylüyor... Ancak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu, bu tahliye kararını uygulatmıyor.
Hükümetin kontrol ettiği gazetelerin manşetlerine bakarsanız, tahliye kararını veren hakim, “darbe teşebbüsü”nde bulunmuş. Peki kiminle darbe yapacakmış? Dışarı çıktıklarında Hidayet Karaca ve Emniyet’ten ihraç edilmiş, silahları bile olmayan 65 Emniyet mensubuyla...
Dikkat edin, tahliye kararını veren hakim dosyaya el koymuş değil... Rıza Sarraf’ı tahliye eden ve Sarraf için takipsizlik kararı veren hakimler gibi, Hidayet Karaca ve bu Emniyet mensupları hakkında bir aklama kararı vermiş değil... Tahliye kararı veren hakim şunu söylüyor:
“Hidayet Karaca ve bu Emniyet mensupları aylardır tutuklular. Çoğu kendisi teslim oldu. Hâlâ haklarında bir iddianame hazırlanmış değil. Tutuksuz yargılanmaları adalete daha uygundur...”
Özdağ: Anayasa’ya karşı bir darbe
Peki AK Parti’nin kontrol ettiği bu Meclis, üstelik “17/25 Aralık”tan sonra, uzun tutuklama sürelerini kısaltmamış mıydı?.. Ergenekon, Balyoz ve KCK davalarından yargılananlar, üstelik mahkûmiyet kararlarına rağmen dışarı çıkmadılar mı?
O halde, Hidayet Karaca için tahliye kararını veren hakim mi darbe yaptı yoksa“Mahkeme kararları derhal uygulanır” diyen Anayasa hükmüne uymayanlar mı?
Milliyetçi Hareket Partisi Gaziantep birinci sıra milletvekili adayı Prof. Ümit Özdağ, pazar akşamı “Ankara’nın Nabzı” programında şu ifadeyi kullandı: “Şu anda Türkiye’de Anayasa’ya karşı bir darbe yaşanıyor ve hukuk askıdadır...”
Bu sözler, bir siyasi iktidar için kullanılabilecek en ağır ifadeler... Çünkü Anayasa’ya darbe yapan bir iktidarın, “hukuki ve siyasi meşruiyeti” kalmıyor.
Bir savcının gözyaşları
Bu arada Çağlayan Adliyesi’nde dramatik sahneler yaşanıyor... Tahliye kararını Silivri Cezaevi’ne göndermekle görevli nöbetçi savcı, “Üzerimde büyük baskı var. Bu kararı cezaevine gönderemem. Beni görevden alırlar, hayatım altüst olur, hatta beni öldürürler” diyor ve ağlıyor...
Evet, belli ki vicdanı onu sıkıştırıyor ve ağlıyor... Keşke, kararı imzalayıp cezaevine gönderseydi ve toplumun karşısına çıkıp yapılan baskıları anlatarak istifa etseydi...
Bir hukuk adamı böyle ağlar mı?.. İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın, dün bu yazıyı yazdığım saatlerde televizyonda şöyle diyordu: “Bu savcı keşke istifa etseydi...
Savcılık yapamazsa, avukatlık yapardı. Diyelim ki avukatlık yapamadı, gider pazarda limon satardı ve alnına şerefli Türk savcısı yazısını yazdırırdı...”
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu, göreve başlarken gazetecilere,“Hukukun yanında yer almayana yazıklar olsun” demişti. Başsavcının bu sözlerini bugün ben tekrarlıyorum:
“Hukukun yanında yer almayanlara, bir yerlerden emir ve talimat alarak karar verenlere, siyasete fedailik yapanlara yazıklar olsun!..”