Söz bitti, hukuk bitti, her yerde illegalite hakim
Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970
Vay anasına sayın seyirciler!
Memlekete bakar mısınız?
Her gün her gün acayip ve dehşet verici olaylar oluyor fakat sanki hiçbir şey olmamış gibi yaşayıp gidiyoruz.
Gerçekten normal bir ülkede yaşansa bu topraklarda yaşadıklarımız kıyametler kopar!
Maşallah, buralarda her gün onlarca“Watergate”, “İrangate” yaşanıyor, yüzlerce “WikiLeaks belgesi” ortaya çıkıyor fakat yönetim hiç üstüne alınmıyor. Her şeyi kendisine ve iktidarına karşı bir darbe olarak adlandırıp es geçip gidiyor.
Sonunda bu da oldu canım Türkiye’mde.
Hakimin verdiği bir karar savcılar tarafından yerine getirilmedi.
Yargıda işler askeri hiyerarşide işlediği gibi işlemese de bu iş mesela bir generalin verdiği bir emrin bir teğmen tarafından yerine getirilmemesi gibi bir şey.
Elbette “kanunsuz emir” diye bir durum var ve yasalara göre üst tarafından verilen kanunsuz bir emir yerine getirilmez.
Ancak burada her şey yerli yerinde.
Kanunsuz bir durum yok.
Bilakis hakimin kararının uygulanmaması kanunsuz.
Kime sorarsanız sorun, Hidayet Karaca ve 76 polis hakkında verilen karar kanuni, yasal.
Her şey dibine kadar hukuka uygun.
Hukuka uygun olmayan hakimin kararını yerine getirmeyenlerin davranışları ve onlar da elbette bunu yapma cesaretini siyasilerden alıyorlar.
Cumhurbaşkanı’ndan, Başbakan’dan alıyorlar.
Hadi diyelim Cumhurbaşkanı “sorumsuz” da Başbakan ne demeye kanunsuz işlere soyunuyor?
“Keser döner sap döner, bir gün hesap döner” sözünü kendi iktidarları döneminde defalarca tecrübe etmediler mi?
Ettiler ama demek ki ders almayı bilmiyorlar ve her seferinde “aldatıldık” diyerek, “paralel” diyerek kurtulacaklarını sanıyor olmalılar.
Peki Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu?
Başsavcı Hadi Salihoğlu?
Bu adamlar hiç hukuk bilmiyorlar da mı böyle davranıyorlar yoksa hukuku sultanın iradesine mi uydurmaya çalışıyorlar?
Bence durum çok net.
Hukuk fakültesi öğrencileri için de çok net.
Bu ülkenin hukuk kurumlarında hukuku uygulayanlar açısından da çok net.
Ama, fakat, lakin…
İşin içinde Sultan’ın iradesi var.
Artık bu ülkede hukuk Sultan’ın iradesine aykırı biçimde işleyemez…
İşlememeli…
Yoksa Sultan’ın öfkesi ve kahrı ile yüz yüze geliniyor.
Çünkü o, icraatlarından anlaşıldığı gibi, kendisini dünyevi, uhrevi hiçbir kuralla bağlı ve bağlantılı hissetmiyor.
Ne diyelim ki?..
Söz bitti.
Hukuk bitti.
Normalite bitti.
Her yerde illegalite hakim olmaya başladı.
Böyle bir yerde ne söylenebilir ki, sadece ‘Allah’a havalesiniz”den başka?.. Belki “Ulan kendinize acımıyorsunuz, ülkeye acıyın bari” diyeceğim ama “ülke kimin umurundaki…”
Tam bir “Hakim ceza verdi, mübaşir affetti” durumu…
Bu söz, Hidayet Karaca ve tutuklu polislerin salıverilmesi ile ilgili mahkeme kararı hakkında söylenebilecek belki de en doğru söz.
Mahkeme diyor ki, “Bırakın”.
Mübaşir diyor ki “Olmaz, böyle karar veremezsin.”
Vay anasına sayın seyirciler.
Bu mübaşir “Yürek mi yemiş”, nasıl böyle konuşabiliyor?
Konuşan mübaşir değil ki, o maskenin altında başka bir irade konuşuyor.
Yoksa normal bir hukuk devletinde, hatta geçelim hukuk devletini, normal bir kanun devletinde hakimin kararını uygulayamayacak herhangi bir merci yoktur.
Hele mübaşirlerin buna yeltenmesi değil, yeltenmeye yeltenmesi bile muhayyileden uzaktır.
Ama burası Türkiye ve Türkiye’de geçmişte benzeri bir olay yaşandı.
Olay Antalya Adliyesi’nde gerçekleşmişti. Adliyede *mübaşir olarak çalışan biri, ismi lazım değil, dava dosyalarına gelen-giden evrak ve tebligatları yerlerine ulaştırmak, postalamak yerine çöpe atıyordu.
Hakimlerin verdiği karar mübaşirin umurunda değildi yani.
Mahkeme çalışanları mübaşirin evrak ve tebligatları yırtıp çöpe attığını görmesi üzerine patlamıştı. Mübaşir tebligatları çöpe atarken tutanak tutulmuş ve arkasından savcılık mübaşiri gözaltına almıştı. Mübaşire isnat edilen suç, resmi belgede bozma, yok etme veya gizleme suçu…
Mübaşir tutuklandı, sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Davanın sonucunu bilmiyoruz.
İşte burada böyle şeyler olabiliyor…
Hem de ağızlarından “Hz. Ömer Adaleti” sözünü düşürmeyenler yapıyor bu işleri…
Artık, Türkiye’nin normalleşmesi pek mümkün değil…
Çünkü…
Adalet iyice siyasallaştı, Cumhurbaşkanı ve hükümetin giyotini haline getirildi.
Hukukun bozulduğu yerde normalleşmenin kısa ve orta vadede gerçekleştiği pek görülmemiştir.
Öyle bir yönetim var ki Türkiye’de “Kendi çıkardığı kanunlara bile uymuyorlar.”
Çok vahim bir duruma getirdiler ülkeyi.
Herkes ölüp gider, belki yaptıkları kötülükler de unutulur ama harap ettikleri ülkeyi düze çıkarmak, hayatı, hukuku, ilişkileri, insaniyeti yeniden normalleştirmek çok zor olur.
Ne garip oldu ülkem!
Adam hukuktan söz ederken her cümlesinde ayrımcılık, hukuka müdahale, bölücülük, halkı birbirine düşürme vb. suçları işliyor.
Kuvvetler ayrılığı bu toprakları terk edeli epey oldu.
Mahkeme kararını vermiş.
Yargı istemi içinde çıkan bir sonuç söz konusu.
Kararı veren hakim Mars’tan gelmedi.
O hakimi oraya Kim Jong Un da tayin etmedi.
Kararı veren hakimin uyguladığı kanunlar da Kuzey Kore kanunları falan değil, TC kanunları.
Ama yok, hayır, olmaz…
İlla da Sultan’ın istediği karar çıkmalı.
Başkasını kabul etmek sağlam iradenin sağlamlığına gölge düşürür.
Evet, Türkiye’nin normalleşmesi zaman alacak ama şu gerçeği hiçbir zaman unutmayalım:
Hiçbir dava kapanmış değil. Her şey bekletilebilir. Yargıya müdahale edilebilir, isimler değişir. Ama belgeler kaybolmaz, hiçbir yere gitmez!
Fakat, bir müddet daha demokratik gerileme sürer, hukuk ve insan hakları ayaklar altına alınmaya devam eder, kurgu mahkemeler hukuksuzluğun zirvesini zorlar. Ama bu işin sonu yok, illa ki ne demişler:
“Sanma bu tekerlek kalır Nirvana’da.”