Nankörleri yöneten demokratlar!
Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970
Tek parti ile yönetilen Türkiye’de ilk “gizli oy açık tasnif” seçimler 14 Mayıs 1950’de yapıldı ve bu ilk bir başka ilki getirdi, iktidar el değiştirdi.
İsmet İnönü ilk gizli oy açık tasnif, ilk yargı denetimine açık ve ilk defa her ilin bir seçim çevresi kabul edildiği ve çok oy alanın seçildiği bir seçimle iktidarını kaybetti.
Seçimlerden bir hafta önce Hüseyin Cahit Yalçın Ulus Gazetesi’ndeki bu gazete CHP’nin yayın organı gibi bir işlev görüyordu- “Türk milleti nankör değildir” içeriğinde bir yazı yazdı.
1950 seçimleri ile 7 Haziran’da yapılacak seçimleri birbirine o kadar çok benziyor ki…
- CHP tek parti iktidarını kaybediyor ve genel başkan millet nankör olarak suçluyordu.
- CHP’nin daha yapacağı çok işler söz konusuydu!
- Anayasa değişikliği yapacaklar, demokrasinin gelişmesini sağlayacaklardı.
- CHP’nin iktidardan gitmesini isteyen dış ve iç düşmanlar pusuda bekliyordu!
Seçimler oldu, CHP yıllardır sürdürdüğü tek parti iktidarını kaybetti. CHP’de büyük bir bunalım baş gösterdi!
Türkiye’de tarih genellikle tekerrür ediyor ve bugünün iktidarı da tarihi tekerrür ettirmek için elinden geleni yapıyor.
O seçimlerden önce başlamıştı “Nankör millet” tartışması.
CHP’nin seçimi kaybedeceği görülüyordu.
Demokrat Partililer ise seçimi kaybeden İnönü’nün pencereye çıkıp “Nankörler, nankör millet” diye bağırdığını söylüyorlardı.
Ne ilginç, bu seçim öncesi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yıllardır sürdürdüğü tek parti iktidarının yeni bir seçimin eşiğinde Batman’da miting meydanında söyledi benzer sözleri:
“Nankörlük yapmayın!”
Muhtemelen seçim sonrası da bu sözleri İnönü gibi tekrarlayacak ve tarihi bir kere daha tekerrür ettirecek.
İşte buraya yazıyorum: İnönü iktidarı terk ettikten sonra şunları söyledi, 7 Haziran’dan sonra da benzer sözleri duyacağız:
“Meclis’i c¸agˆırmalıyız. Onlara hu¨ku¨meti kurmayı o¨nermeliyiz. Ben iktidarı bırakmaya giden onurlu bir yolu tutmakla arkadas¸larıma kars¸ı ve belki de tarihe kars¸ı bir durumda go¨ru¨lebilirim. Fakat bas¸ka tu¨rlu¨ hareket, rejimi bir ayaklanmayla sona erdirmek olurdu. Gezgin I·stiklal Mahkemeleri’yle bir u¨lke yo¨netilemez. C¸ok istiyorum, s¸u Ankara beni sec¸mesin...”
İktidarı kaybedenlerin milleti nankör olarak suçlamaları; içine düştükleri zehirli patolojik durum ile açıklanabilir.
Türkiye tek parti düzeninde değil ama iktidar partisinin temsilcilerinin seçmene “Nankör”diyebilme özgürlüğü hâlâ var ve biz bu sisteme “demokrasi” diyoruz!
Nankör kedi kim şimdi?
Bugün gelinen noktada muhtemelen hakkında “Nankör” sözü kullanılacak son kişi Fethullah Gülen’dir.
Bazı AKP yöneticileri sadece tavsiyelerini almak için değil, bir kısım özel işlerinin hallinde bile zamanında Fethullah Gülen’den yardım almışlardır.
Mesela, AKP’de çok önemli görevlerde bulunmuş, bakanlık yapmış, halen de önemli görevde bulunan birisinin evlendiği kadını babasından Fethullah Gülen’e istetmiştir.
Çünkü Fethullah Gülen itibarlı bir isimdir ve kızın babası da kızını o kişiye vermek istemiyordu.
Araya Fethullah Gülen’i koydular. Kızın babası “Ben bu adama kız vermem ama hocam arada siz varsınız” demişti.
Neyse… O günler geride kaldı. Bunlar iktidar oldular. Şimdi evlenebilmek için bile araya koyduğu kişileri “Terörist” olarak damgalamaya çalışıyorlar.
“Kafamızı bozmasınlar, bir yazıyla bütün terörist ilan ederim” diyenler o gün bu sözleri yalanlıyordu. Ama bugün fiilen ve resmen bunu yapıyorlar!
Peki, şimdi kim nankör kedi?
İstanbul, Taksim’de miting olsa da felç, olmasa da…
1 Mayıs İşçi Bayramı’nı Taksim’de kutlamak isteyenler ile hükümet güçleri arasında çatışmalar yaşandı. Şimdi şöyle düşünelim:
Taksim’de kutlamalara izin vermek ve vermemek ile karşılaşılacak sorunlardan söz ediliyor değil mi?
Taksim merkezi yer, kavşak noktası, trafik engellenir falan filan…
İyi de 2010 yılında da böyleydi bu durum.
Oysa 2010’da bu tartışmalar bitmişti.
Çünkü zamanın başbakanı orada miting yapmanın herhangi bir sakıncasının olmadığını bağıra bağıra söylemişti:
“Dün Taksim 100 bin kişiyi ağırladı. Tarihi gün yaşandı. 33 yıl aradan sonra böyle bir zemini hazırlamanın mutluluğu içindeyiz. Kimsenin bu iktidardan kopara kopara aldığı bir şey yok. Türkiye bu bayram manzarası için 32 yıl beklemek zorunda kalmıştır. Türkiye nihayet bunu başarmıştır. Bu, Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesinin bir eseridir.”
Peki bugün ne değişti?
Neden Taksim Meydanı kapatılıyor 1 Mayıs gösterilerine?
Şöyle demiş Cumhurbaşkanı:
- 1 Mayıs’ta yaşanan ısrar art niyetli.
- Taksim Meydanı miting yapmaya uygun bir yer değil.
- Taksim’de miting yapmak demek tüm İstanbul’u felç etmek demek.
- Bir de güvenlik sorunu var, orası harekât merkezi.
- Git Yenikapı’da yap, orası müsait.
Şimdi… Taksim 1 Mayıs’ta işçilere açıldığında bunlar oluyor da, açılmadığında farklı bir şey mi oluyor?
Yine yollar kapalı, yine trafik felç, yine İstanbul gezilemez halde…
Yine kargaşa, yine inatçı keçi durumları…