İki yılda yüzde 40 fakirleştik
Selim Işıklar 01 Ocak 1970
Türkiye’nin aynası ve nüfusun beşte birinin yaşadığı İstanbul için nisan ayı enflasyon verileri önceki gün açıklandı.
İstanbul ücretliler geçinme endeksi aylık bazda yüzde 1,90 artarken, bir önceki yılın aynı ayına göre artış yüzde 10,19 oldu. Toptan eşya fiyatları ise aylık bazda 0,83, yine bir önceki yılın aynı ayına göre 10,57 arttı. Bu rakamların tercümesi şu: İstanbul’da enflasyon oranları çift haneli.
Bu veriler sonrası kapalı olan piyasalara rağmen döviz fiyatları ortalama yüzde 1,87 tırmanarak yeni bir rekor seviyeyi gördü. Aylardır hatta son iki yıldır bir konuyu iyice vurgulamaya çalışıyorum. 2001 yılından bu yana ekonomi hiç bu kadar zayıf olmamıştı. Enflasyon son iki yıldır yükselişte. Yüzde 5 hedefinden çok uzakta.
Büyüme derseniz 2002-2007 yılları arasında yaşanan ortalama yüzde 6,7’lik performansından çok uzaklarda ve hatta dolar bazında büyüme negatif.
Faiz baskısı nedeniyle Merkez Bankası ne yapacağını şaşırmış durumda ve piyasalara güven veremiyor. Döviz fiyatları artık birlikte yükselmeye başladı. Birkaç hafta önce ekonomiden sorumlu bakanlar, liradaki kayıpları salt olarak doların uluslararası piyasalarda yükselişine bağlıyorlardı. Oysa geçtiğimiz hafta döviz sepeti bu zamana kadarki en yüksek seviyesine yükselerek 2,87 liraya ulaştı.
Seçimlerin yaklaşıyor olmasına rağmen böylesi bir dalgalanma yaşanıyorsa, seçimlerden sonra neler yaşanabilir, düşünmek bile istemiyorum. Aslında bütün bu yaşananlar önceden tahmin edilebilirdi. Ancak o kadar gereksiz tartışmalar yaşandı ve hatalı adımlar atıldı ki, döviz fiyatları 12-13 yılın faturasını liraya bir yılda kesti. 1994 yılında da 2001 yılında da kriz böyle gelmişti.
Son dört ayda dolar, lira karşısında yüzde 17, Euro ise yüzde 7 yükselmiş durumda. Türkiye ihracatını Euro, ithalatını dolar olarak yapan bir ülke. İhracatında başarılı olması ve kazançlı çıkması doların düşük kalmasına bağlı. Dışarıdan esen rüzgârlar sonrasında açıklanan son ihracat verilerindeki azalmalar bu teoriyi destekliyor. Eğer Euro/dolar paritesi 1,04 seviyesinden başlattığı toparlanmayı 1,14 ya da 1,20 seviyelerine taşımayı başarırsa bir umut olabilir. Ancak bu noktalardan yeniden güçlü dolar rüzgârı kuvvetli esmeye başlarsa o zaman sıkıntılar daha farklı bir hal alabilir. Türkiye şu an ince bir ipte ve yüksekte oynayan cambaz pozisyonunda. Türk halkı ise iki yıl öncesine kıyasla döviz sepeti hesabına göre yüzde 40 fakirleşmiş durumda. Döviz sepeti mayıs ayında 2,10 seviyelerindeydi, şimdi ise 2,87 seviyesinde. Belki şu an bunu çok hissetmedi ama seçimlerden sonra daha fazla hissedecek gibi görünüyor.
Döviz sepeti rekor kırdı
Yurtiçi piyasaların kapalı olmasına rağmen döviz fiyatları hızlı bir şekilde yükselişe geçti. Euro 3,03 liraya, dolar ise 2,71 liraya yükseldi. Döviz sepeti perşembe gününe göre yüzde 1,87 artarak 2,87 liraya tırmandı. Piyasaların kapalı olmasına rağmen bu yükselişin sırrı neydi derseniz birkaç sebebi olduğunu düşünüyorum. Birincisi nisan ayı enflasyonunun yüksek çıkacağı beklentisi. (İstanbul enflasyonu çift haneye yükseldi) İkincisi gelişmekte olan ülke para birimlerinin bir süredir yaşadığı toparlanmaların sona ermesi. Üstelik Euro/dolar paritesinin yüzde 7 yükseldiği bir sırada liranın her iki para birimine karşı savunmasız olması oldukça manidar. Zayıf Avrupa’nın para biriminin lira karşısında gözünü yeniden zirveye dikmesini ve liranın son iki yılda döviz sepetine karşı yüzde 40’a yakın değer kaybetmesini normal görüyorsanız, o zaman 2002 yılından bu yana yerinde saydığımızı da kabul edebiliriz. Zira güçlü lira sayesinde Türkiye 2013 yılına kadar bir şeyler başarmış gibi görünüyordu. Bir yandan zayıflamakta olan lira, diğer yandan 66 dolara ulaşan petrol fiyatları, yüksek enflasyon, zayıf büyüme verileri hayra alamet değil.