Beştepe’nin filleri ve karınca ordusu
Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970
Türkiye’de ihtişam ve debdebenin sembolü haline gelen Ak-Saray’ın hemen dibinde eskiden Hayvanat Bahçesi ve orada teşhir edilen kadrolu filler vardı.
Ayaklarından zincire bağlı, kaderlerine boyun eğmiş görünen sessiz-sakin fillerdi bunlar. Devasa boyutlarına, yelpaze gibi sallanan kocaman kulaklarına ve uzun hortumlarına rağmen pek sünepe görünürlerdi. Bir kere gördükten sonra artık pek ilginizi çekmiyor. Çocukları ilk götürdüğümde hayran kalacaklarını zannetmiştim; halbuki onlar daha ilginç bir şey bulmuşlar, fil yerine ayaklarının dibindeki karınca yuvasını uzun uzun seyre dalmışlardı. Filler ilgi çekmemişti, ama tembel tembel yatan bir erkek aslanı, kafesinin demirleri arasından tam burnunun üzerine denk getirdiğim bir çakıl taşı ile kızdırmış, kükremesi çocukları hem korkutmuş hem de ilgilerini çekmişti.
Hannibal’in Alp Dağları’nda zorlu bir yolculuğa çıkardığı 37 fil ile, Timur’un Anadolu’daki zulmünün sembolü olarak hatırlanan filleri savaş alanlarında ürkütücü bir etki bırakmış olmalı. Savaşan bir fil ordusu ile baş etmek çok zor; ancak bu hayvanların dev cüsseleri ile zekâları ve yeni şartlara intikal yetenekleri arasında korkunç bir uçurum var. Eğitimli filleri savaş alanına sürdüğünüz zaman ilk bakışta karşı tarafa bir üstünlük sağlarsınız; ancak sadece bir defa. Biz bu topraklarda ne filler gördük. Koskoca Hannibal’in, fillerden geriye kalan hatıralarının izleri Gebze’deki mezarında saklanıyor.
İki hakimin tutuklanması, fil sürülerinin bütün adliye binalarına, duruşma salonlarına dolması anlamına geliyor. Mesele ürkütücü görünmek ve göz korkutmaktan ibaret. Saray’ın onaylamayacağı bir karar veren yargıç, hatta Saray’dan gelen talimatları geciktiren bir yargı mensubu artık kesinlikle paralel yapının mensubu sayılacak ve hayatı karartılacak. Havuz medyasının ortak haberine göre toplam 12 bin olan yargı mensubunun yarıya yakını paralel yapı mensubu imiş. Güya MİT listeleri hazırlamış, yakında tasfiye gerçekleşecekmiş. Bu bilgi yargıçları değil, hepimizi ilgilendiriyor; çünkü her vatandaş için hayatî bir karşılığı var. Basit bir alacak verecek davasından yargıç önüne çıkarsanız ve iktidara yakınlığınızı kanıtlayacak bir delile sahip değilseniz, “paralel yaftası” yememek için yargıç peşinen sizin aleyhinizde karar vermek zorunda. Aman siz siz olun, yüzünde iktidar mensubu ifadesi veya havası olanlar aleyhine dava açmaya kalkmayın. Yargıca da suç bulmayın; çaresi var mı, ne yapabilir? Koca bir fil ordusu vicdanlarının üzerine bütün cüsseleri ile çöreklenmiş vaziyette, yerlerinden kıpırdayamazlar. Her duruşma salonunda siz de yargıçla birlikte bir filin ayakları altında ezilebilirsiniz.
Çözüm, fillerin koca cüsseleri ile zekâ ve hareket kabiliyetleri arasındaki derin uçurumda saklı. Bürokrasi ağır, hantal ve dev görünüşü ile ürkütücü görünür. Bürokrasiyi kontrol etmeden devlet üzerindeki hakimiyetinizi sürdüremezsiniz. Patron kontrolü kaybederse, sarayı ayakta tutan sütunlar kendi can derdine düşen fillerin sağa-sola çarpması ile devrilir ve koca saray bir anda yerle bir olur. Yargıya yönelik o kadar tehdit ve yıldırma operasyonu bu yüzden. Sadece iki hakim tutuklanmıyor; bütün hakimlere, “benim iradem yerine kanun ve hukuku koymaya kalkanın başına aynı şey gelir” tehdidi savruluyor. Evinize giren hırsız duruşmada, “çaldıklarımı iktidar yanlısı bir vakfa bağışlayacaktım” derse yargıç ceza verebilir mi?
Ne var ki, filler sandığa da, trafoya da giremiyor. Bürokrasiyi kontrol altında tutmak için etrafa gözdağı verdiğiniz zaman oylarınız azalıyor; oylarınızı artırmak için sevimli bir yüzle suret-i haktan göründüğünüz zaman filler sağa sola kaçışmaya başlıyor. Bürokrasiyi, herkese gözdağı verip kontrol altında tutmak mı, yoksa fillerin ayakları altında ezilen karıncaları ikna etmek mi?
Seçime bir ay var ve filler ile karıncalar karşı karşıya geliyor; sarayın ana sütunlarını sabit tutmak için patron tercihini fillerden yana yapıyor. Karıncaların fillerden kurtulmak için geriye tek çaresi kalıyor.