« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 May

2015

‘Yavru’sun sen…

Murat Belge 01 Ocak 1970

Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı olduğundan beri, sanki Başbakan olduğu yıllardan daha fazla konuşmaya başladı. Üzerine yargı verdiği konuların sayısı da artırdı galiba. Başbakan’ken rakip siyasetçilere cevap yetiştirirdi. Şimdi her gün yeni bir konuyla çıkıyor karşımıza ve her gün bir başkasının haddini bildiriyor.
Böyle her gün, her gün yapılan bir şey monotonlaşır, bıkkınlık verir. Normal olarak böyledir ama teslim etmek gerekir ki Tayyip Erdoğan –en azından şimdiye kadar– monotonlaşmadı. Nasıl oluyor da böyle “her dem taze” kalabiliyor sorusunun cevabı, her gün yeni bir alanda olmadık bir şey söylemesi olabilir. Beklenmedik bir söz, beklenmedik bir konu, beklenmedik bir eda ve üslûp. Cumhurbaşkanı sanki kendisiyle yarış halinde ve oldukça sık aralıklarla rekorlarını ya “egale” ediyor ya de aşıyor.
Örneğin Merkez Bankası Genel Müdürü’ne kimin hesabına çalıştığını sorması kimsenin akıl edebileceği bir şey değildi. Amerika’yı Müslümanlar’a keşfettirmesi ve Küba yamaçlarına camii yapması kendisinin de kolay kolay aşamayacağı bir doruktu. Derken Kıbrıs Cumhurbaşkanı’na haddini bildirerek yeni bir rekor kırdı.
Tahmin ediyorum, Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimini Mustafa Akıncı’nın kazanmasına içerlemişti. Bir yandan “sandığa saygı” nutukları çekiyor ama içinden kendisinin ya da bir benzerinin çıkmadığı sandıklardan hoşlanmıyor. Hoşlanmadığını belli eden söylemi de, eylemi de var. Mustafa Akıncı da bir “solcu”, zaten Tayyip Erdoğan’ın hoşlanmadığı taraftan. Herhalde sonuç kesinleşince kararını verdi, “Şunu bir benzeteyim,” dedi. Adam konuşunca da, benzetmek için neyin kullanılacağını tespit etti: “kardeşlik” iddiası.
“Sen kim oluyorsun da, benimle kardeş olmaya kalkıyorsun?” Bütün bu huşunet gösterileri arasında en sık tekrarladığı şey bu “sen kimsin?” sorusu. Mustafa Akıncı da bu “sen kimsin”lerden nasibini aldı.
Tayyip Erdoğan’ın “dünya görüşü”nün temel özelliklerinden biri, “hiyerarşi” anlayışı. Evreni ve hayatı bir “hiyerarşiler manzumesi” olarak görüyor. Ama bir süreden beri bu manzume sapmış, yanlış hiyerarşiler kurulmuş. Örneğin “Colombo” hikâyesi şöyle böyle: Müslümanlar gidip güzel güzel Amerika kıtasını keşfederken bu Cenovalı zıpçıktı işin şerefini kendi üstüne almış. Daha doğrusu, Batılılar bunu ona bağışlamışlar, sırf Müslümanlar’ın hakkını yemek için. Zaten “manzume”nin bozulmaya başlaması böyle olaylarla olmuş. Şimdi Tayyip Erdoğan o zamanlardan beri bozulan hiyerarşiyi yeniden ve olması gerektiği gibi kurmak üzere, kollarını sıvadı. “Faiz senin dediğin gibi değil, benim dediğim gibi olacak! Sen kimin adamısın? Kobane bir iki saate kadar düşecek! Düşmediyse kim komplo kurdu da düşmedi? Kahrolsun TÜSİAD, varolsun MÜSİAD! Kardeş olmak senin neyin? Yavrusun sen, yavru kal!”
Böyle gidiyor.
Ama tabii böyle konuşuyor diye herhangi bir şeyin herhangi bir yere gittiği yok. Sisi gitmiyor, Esed gitmiyor. İnsanlar Ermeni Kıyımı olmadığına inanmıyorlar. Küba sırtlarına Müslümanlar’ın cami yaptığına inanmıyorlar.
Daha pek çok şeye inanmıyorlar.
Dolayısıyla Tayyip Erdoğan’ın dünyada yarattığı imge, kendi umduğu imgeden çok farklı. Burada bu “bitmeyen senfoni”sine dinleyici bulabilir ve buluyor da; ama dünyada onun bu “doğru hiyerarşi”sinin alıcısı yok. “Ey!” ünlemleriyle başlayan meydan okumaları ciddiye alan da yok.

Ziyaret -> Toplam : 125,25 M - Bugn : 6356

ulkucudunya@ulkucudunya.com