« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

11 May

2015

Fazla istikrarın zararları

Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970

Her şeyin olduğu gibi siyasi istikrarın da fazlası zarar.

Siyasi istikrar deyince Türkiye'de bazıları koalisyonlardan çok çektiğimiz için olmalı tek parti iktidarı anlıyorlar.

Oysa tek parti iktidarının uzamasının da bir ülkede en önemli istikrarsızlık sebebi haline geldiğini bizzat yaşayarak görüyoruz.

Şimdi... Üç dönemdir Türkiye'de aynı parti tek başına iktidar. Hatta belediyelerin çoğunda da öyle. Bütün bunların ötesinde toplamda 13 yıllık iktidar bürokraside de çeşitliliğin ötesine geçip tek tipleşti.

Ama, fakat, lakin...

Bu istikrarlı iktidar süreci içinde Türkiye bugün iktidarın icraatları sebebiyle çok ciddi bir istikrarsızlığın eşiğine geldi. Hatta öyle ki iktidarın devamı istikrarsızlığın patlaması olacak.

Şöyle ki:

Sadece dış politikadaki icraatlara baktığımızda bile ülkemizin yeniden çevresi ile barış içinde ya da diplomatik ilişkiler içinde olabilmesi için bu iktidarın değişmesi gerekiyor.

- Mesela, AKP iktidarının bundan sonra Suriye meselesine bir çözüm getirmesi mümkün değil. Bu sorunu ancak AKP'nin dışında bir hükümet çözebilir.

- Ya da... Mısır ile Türkiye AKP iktidarda olduğu müddetçe yeniden barışmaz.

- AKP iktidarını sürdürürse Libya Türk işadamlarına yeniden kapılarını asla açmaz.

İçte de öyle. AKP iktidar olduğu müddetçe ülkede iktidarı süresince yol açtığı kutuplaşmanın yumuşaması pek mümkün görünmüyor.

AKP iktidarı sürdüğü müddetçe ülkede yargının yeniden normalleşmesi, adaletin herkesin adaleti olması mümkün değil.

Örnekleri çoğaltabiliriz ama bu kadarı bile fazla istikrarın istikrarsızlığa yol açtığını anlatmaya yetiyor.

Diyanet İşleri Başkanı mı hükümet sözcüsü mü anlamış olduk!

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in ekrana çıkıp konuşması, kendini ifade etmesi iyi oldu. Böylece güncel siyasi konularda onun vizyonunu da anlamış olduk!

Ben kendi çevremde hiç duymadım ama Habertürk'teki programda dile getirildi, "Meğer bazıları Mehmet Görmez için "Tayyip Erdoğan'dan korktuğu kadar Allah'tan korkmuyor" diyormuş.

Mehmet Hoca bu sözleri tekzip etti ama gerek Cumhurbaşkanı’na gerek AKP'ye yönelik eleştirilerin hiçbirisine AKP'nin resmi görüşü dışında bir cevap vermedi.

Başkan öyle bir tablo çizdi ki bu ülkede yaşanan her türlü tartışmada
Cumhurbaşkanı’nın ve AKP hükümetinin yanında yer alıyor. Elbette idari açıdan hükümetin kontrolü altında ama başkanı dinlerken "İslam ne zaman AKP'nin tekeline girdi" diye sormadan da edemedim.

Eğer başkan konuşmasaydı biz onu hâlâ Diyanet İşleri Başkanı sanmaya devam edecektik, oysa o çoktan bir AKP sözcüsü olmuş da haberimiz yokmuş!

- Tayyip Erdoğan'ın miting meydanında Kur’an-ı Kerim'i sallamasına ne diyorsunuz?

- Salladı demiyorum, gösterdi.

- Egemen Bağış'ın "Bakara-makara" diyerek dalga geçtiği konuda ne diyorsunuz?

- Egemen Bağış beni aradı ve o konuşmalar montaj dedi. Yani sözün sahibi montaj diyorsa biz ne diyebiliriz ki?

- Paralel yapı hakkında ne diyorsunuz?

- Bu hareketin lideri, yöneticisi Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kürsülerinde bu hareketi inşa etmiştir. İçeride dışarıda bu hareket ile gurur duyuyorduk. Ama onlar bu durumu içeride dışarıda güce dönüştürmek için harekete geçtiler. İslam’a büyük zarar verdiler.

- Türkiye'de kardeşlik bitti mi?

- İslam bundan zarar görmesin diye çırpındık. Bu ihtilaf her eve girdi, kardeş kardeşle konuşmuyor, aileler boşanıyor. Bunun vebalini herkes görmeli!

- AKP iktidarında dindarlar lükse düşkünleşti deniliyor, ne dersiniz?

- Değer üreten dindarlığın azaldığı değer tüketen dindarlığın arttığını söyleyebiliriz. Varlıkla imtihan zordur. Bu ülkenin refah seviyesi yükseliyor. Bunlar doğru eleştiriler ama bu eleştirileri bir cephe oluşturup siyasi polemik haline getirmek doğru değil.

Fazlasıyla materyalistleştiğimizin bir göstergesi

Siyasi partilerin seçimlere doğru açıkladıkları seçim beyannameleri de gösteriyor ki, bu toplum haddinden fazla materyalist olmuş!

Eğer öyle olmasaydı, her siyasi parti lideri seçmene yönelik olarak sadece şu kadar maaş, bu kadar para, bu kadar iş, şu kadar hibe falan-filan demezler, bunlardan daha çok özgürlüklerden, demokratik haklardan, insana ve insanlığa yapılacak yatırımlardan, kardeşlikten, dostluktan, bir arada yaşama iradesinin tesisinden bahsederlerdi.

Ama yok, hayır!

Seçim beyannamelerinde para dışındaki konulara da elbette yer veriliyor. Fakat seçmenin dilinde sadece para, oy verdiği parti iktidara geldiği takdirde kendisine verilecek paradan başka bir şey yok.

Bu da gösteriyor ki, gerçekten sıradan seçmenin,
- Demokratik talepleri söz konusu değil.

- Özgürlük olsa da olur olmasa da.

- Yasaların çiğnenmesi kendileri dışındakilerin haklarının gasp edilmesi çok da umurlarında değil!

İlle de para, para, para...

Ali Bayramoğlu darbeyi itiraf ediyor!

Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu üç gün önce “Hakim tutuklamak” başlıklı bir yazı yazdı. Bu yazı ilk bakışta hakim tutuklamanın adaletsizliğinden bahsediyor. Ancak yazının sonlarına doğru yazar ağzındaki baklayı çıkarıyor ve adeta bugün yaşadıklarımızın bir darbe süreci olduğunu itiraf ediyor. İşte o cümleler:

“Tek taraflı bir durum yaşanmıyor. Bunlar, siyasi iktidarın yargıya keyfi müdahaleleri değil. Kendiliğinden bir otoriterleşme eğiliminin bağımsızlığını hedeflemesi de değil. Bir otoriterleşme ve gasp haline başka bir otoriterleşme ve gasp ile cevap veriliyor…”

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 115849

ulkucudunya@ulkucudunya.com