Tedaviyi engellemek ‘fiziki işkence’dir…
Erhan Başyurt 01 Ocak 1970
"Paralel yapı” algı operasyonlarında hukukun askıya alındığı artık su götürmez bir gerçek.
Ancak Silivri Cezaevi’nde tutuklu Komiser Ahmet Özdil’e yapılanlar artık “psikolojik işkence”nin yerini “fiziki işkence”nin aldığını gösteriyor.
Özdil, geçmişte böbrek ameliyatı geçirmiş.
Mart ayından bu yana da “böbrek taşı”nedeniyle yoğun sancılar yaşıyor.
BUGÜN’e avukatları aracılığıyla gönderdiği mektupta doktorların kendisi hakkında yaptığı teşhisi şöyle özetliyor:
4 ayrı hastaneye tam 7 kez götürüldü
“Böbrek kendi içindeki sıvıyı mesaneye göndermiyor. Taş yolu tıkamış. Böbreklerim günden güne genişliyor...”
Böbrek taşı nedeniyle yoğun sancılar yaşayan Özdil iki aydır yaşadıklarını şöyle sıralıyor:
*2 defa kampüs hastanesine,
*3 defa Okmeydanı Araştırma Hastanesi’ne,
*1 defa yanlışlıkla Bakırköy Eğitim Hastanesi’ne,
*1 defa Silivri Devlet Hastanesi’ne götürüldüm…
Böbrek sancısı çekenler ya da buna şahit olanlar nasıl amansız bir ağrı olduğunu bilirler.
En ufak sarsıntı bile dayanılmaz ağrılara neden oluyor.
Okmeydanı ile Silivri Cezaevi arası yaklaşık 60 kilometre.
3 kez cezaevi aracı ile getirip geri götürmek, “acil ameliyat” deyip sonra geri çevirmek nasıl izah edilebilir?
Silivri Devlet Hastanesi “acil ameliyat” ama “Mahkûm koğuşu yok” diyor, Okmeydanı’na sevk ediyor.
Doktorlardan tüyler ürpertici uyarılar
Okmeydanı tahlil ve tetkikleri yapıyor, “acil ameliyat” ihtiyacını teyit ediyor.
Bir hafta sonraya verilen ameliyat günü geldiğinde “Mahkûm koğuşu tadilata alındı”diyerek hasta yoldan geri çevriliyor.
Ancak Okmeydanı Hastanesi’nin de bulunduğu ilçenin Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Şube Başkanı Fadime Kavak BUGÜN’e “tadilat olmadığını”açıklıyor.
Hatta Özdil geri çevrildikten bir gün sonra bir başka mahkûmun ameliyata
alındığını açıklıyor.
Önce kumpas ile komiser tutuklanıyor sonra tedavi edilmemesi için 2 aydır engeller çıkarılıyor, hastane hastane tedavi ettirilmeden gezdiriliyor…
Özdil, BUGÜN’e gönderdiği mektubunda “Geceleri uykularımı bölen sancılarla uyanıyorum” diyor.
Böbrek hastalıkları uzmanları iki aydır tedavi edilmeyen Özdil’in rahatsızlığı için tüyler ürpertici şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Taş mesane yolunu kapadıysa, 4 hafta içinde ameliyat edilmediği takdirde böbrek iflas eder”.
Neler oluyor? Hem aklınızı hem de vicdanınızı mı yitirdiniz?
“Yaşam hakkı” Anayasamız, Avrupa İnsan Hakları Beyannamesi ve Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi ile güvence altında.
Tutuklu ve mahkûmların tedavisi de yasal olarak devlet güvencesi altında.İhmali ise suç...
Yapılanların elektrikli işkenceden farkı ne?
Türkiye, “işkence ve kötü muamele yasağının” da altına imza koyan ülkelerden biri…
Soruyorum size bir tutukluyu organ kaybına neden olacak ağır hastalıkla acılar içerisinde kasten tutmanın, elektrikle işkence yapıp acılar yaşatmaktan ve bedene zarar vermekten ne farkı var?
Özdil’in hastalığının böbrek yetmezliğine ve ölüme götürme riski biline biline bu insanlık dışı muameleyi nasıl yapabiliyorsunuz?
İki çocuğunun, eşinin ve ailesinin, o içeride acılar içerisinde kıvranırken dışarıda nasıl bir manevi işkence yaşadıklarını göremiyor musunuz?
Adalet Bakanı Kenan İpek’i, Silivri Cezaevi’nin yöneticilerini ve “ölüm oyunu”nun parçası haline gelen Okmeydanı Devlet Hastanesi yöneticilerini vicdana davet ediyorum.
İleride yasal sorumlusu olacakları bu insan hakları ihlalini, “psikolojik ve fiziki işkence”uygulamasını bir an önce sonlandırmaları çağrısında bulunuyorum...