Sayın seyirciler, bunlar nasıl insan böyle?
Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970
Havuz ekranında iki adam.
Birisi, literatürde itirafçı diye geçiyor.
Diğeri, babasının adıyla ve şöhretiyle ancak var olabilen, hiçbir baltaya sap olamamış kaldırım mühendisi.
Bu ikisinin çatal dilinde bir kadın, bir anne, bu ülkede bakanlık, Meclis başkanvekilliği, milletvekilliği yapmış, 28 Şubat darbecilerine sonuna kadar direnmiş, 58 yaşında bir kadın var, Meral Akşener.
Kasti olduğunu iddia ediyorlar. İddia etmiyorlar, emin konuşuyorlar!
Oysa yaşadığımız onca kaset macerasından sonra Türkiye’nin bu kaset pisliğinden ders aldığını sanıyordum. Ama yanılmışım.
Kaseti olduğu kanaatine nereden varıyorlar?
Çünkü Meral Akşener Samanyolu Haber Televizyonu’na çıkmış ve konuşmuş. Orada dediği de 17/25 yolsuzluk faillerinden hesap soracağız.
Birinin yargısı şu: “Oraya çıkıp böyle konuştuğuna göre kaseti mi neyi vardır.”
Hemen öteki alıyor bu pası ve “Var tabi” diyor: “O kaseti olan birisidir ve şu an esaret altındadır. Paralelcilerin elinde bir kadına hiç de yakışmayacak kasetler var. Dolayısıyla o artık bir esire durumundadır. Ne derlerse yaptırırlar. Samanyolu'na da çıkar, hatta minarede röportaj yapacağız derlerse oraya da çıkar. Şu an acınacak halde. Bu kesin... Bunu ben bilgi olarak söylüyorum.”
Bu ülkede adalet olsa, bu iki adam elbette böyle konuşamaz. Çünkü bu aleni iftirayı atar atmaz kodesi boylayacaklarını bilirler.
Ama yok. Ülkede adalet yok. Adaletin olmadığı yerde böyle şeyler olur.
Fakat… Böyle şeyler olduğunda eğer adalet bu işi çözmüyor, suçluyu cezalandırmıyorsa, korkarım herkes kendi adaletini devreye sokmaya çalışır. Bu da ülke için felaket olur.
Beyler bilmiyorum ama umarım ne yaptığınızın farkındasınızdır!
Evren en ılımlı askeri yönetim lideriydi!
Evet öyle oldu.
11 Eylül günü akan kan 12 Eylül günü durdu!
“Nasıl olur da bir günde durur” sorusunun cevabı net değil!
Ordu Kenan Evren yönetiminde, emir komuta zinciri içinde yönetime el koydu, ülkedeki anarşi ve terör ortamı bir anda bıçak gibi kesildi. Ülke sükûnete kavuştu.
Oysa ülkenin neredeyse bütününde sıkıyönetim vardı.
Asker her türlü yetkiye sahipti.
Kimse onların elini tutmuyordu.
Yasal olarak da fiilen de yetkiliydiler. Ama anarşi ve terör azalacağına sürekli arttı.
Parlamento kilitlenmiş, cumhurbaşkanı seçemiyor, siyasi liderler de ortak bir zeminde anlaşmaya yanaşmıyorlardı.
MİT ordunun elindeydi!
Ülke genelinde sıkıyönetim komutanları yetkiliydi!
Polis ikiye bölünmüştü.
Her gün şehirlerde çıkan olaylarda onlarca genç insan ölüyordu.
Sabah evden çıkanların geri döneceklerine dair bir güvenceleri yoktu.
Analar babalar endişe içindeydiler.
Şehirler sağcı ya da solcu örgütlerin kurtarılmış bölgeleri olarak bölünmüştü. Kimse kimsenin bölgesine giremiyor, girmeye kalkışanlar ölüyordu. Ülkede iç savaşa bir adım kalmıştı.
Evet durum buydu.
Bugünkü nesil bugünleri yaşamadığı için bilmez.
Çok zor zamanlardı yani.
Öyle ki bugün Kenan Evren’in ölümünün ardından Evren’e küfredenler, küfredenlerin anaları babaları, halkın kahir ekseriyeti ordunun yönetime koymasını alkışladılar!
Adam öldü ya, şimdi de arkasından lanet okuyorlar korkak tavuklar gibi. Oysa siyaseten böyle konuşanların arkasından kim bilir neler söylenecek? Çünkü bunların döneminde 12 Eylül’de bile olmayan icraatlar oldu. 12 Eylül’ün en zor zamanlarında bile hakim teminatı vardı bu ülkede. Ama bugün yok!
Hatırlıyorum. Kenan Paşa Antalya’da yaptığı bir konuşmada kapatılan Süleymancılar’ın yurtlarının mahkemeler tarafından yeniden açılması üzerine şöyle demişti: “Kenan Paşa ne yapsın, biz bu yurtları kapatıyoruz, mahkemeler geri açıyor…”
Evren, 1982’de Bursa’da yaptığı bir konuşmada “Dünyada bizim askerimizden daha ılımlı bir askeri idare de yoktur” diyordu. Ölünün arkasından lanet okuyan küfürbazlara hatırlatayım dedim.
Askeri-sivil darbelerin farkları-benzerlikleri…
Hem, 12 Eylül askeri darbesinin lideri Kenan Evren ölmüşken hem de şu günlerde bir sivil darbe sürecinde bulunuyorken, askeri darbeler ile sivil darbelerin karşılaştırmasını yaparsak… Şöyle ki:
1- Sivillerin yaptığına sivil darbe, askerlerin yaptığına da askeri darbe denir.
2- Her ikisi de silaha ve kaba güce dayanır.
3- Askeri darbe başarılı olduğunda alkışlayanı çok olduğu gibi, sivil darbenin de başarılı olduğu takdirde alkışlayanı çok olur.
4- Askeri darbeler Anayasa’yı ortadan kaldırır, sivil darbe ise Anayasa’yı bekleme odasına alır.
5- Askeri darbe Meclis’i kapatır, sivil darbe ise Meclis’i işlevsiz hale getirip tek adamın emrine verir.
6- Askeri darbeciler de kendilerini seçimler yoluyla meşrulaştırma yolunu seçerek kendilerini seçtirirler, sivil darbeciler de meşrulaşmak için aynı şeyi yaparlar.
7- Askeri darbeler mi tehlikeli yoksa sivil darbeler mi tehlikeli diye bakacak olursak Hitler’in seçim yoluyla iktidara gelip yaptığı sivil darbenin sonuçları ile askeri darbe sonuçlarını karşılaştırmak gerekir.
8- Askeri darbeler genellikle ordu içindeki cuntalar tarafından yapılır, sivil darbeler de sivil hükümetler içindeki sivil cuntalar tarafından yapılır.
9- Askerler darbe yaptıklarında kendi koydukları kurallara uyarlar ama siviller kendi çıkardıkları yasalara bile uymazlar. Askeri darbeler kendi hukukunu uygular, sivil darbecilerin bu anlamda bağlayıcı bir unsur yoktur.
10- Demokrasisi ve kurumları oturmamış bir ülkede ordu darbe yapamaz hale gelirse siviller darbe yapmaya kalkışır. Askeri darbeler de sivil darbeler de kendi hukukunu uygular.