Ak-Saray ‘Kışla’nın ne tarafında?
Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970
“1000 askere soruşturma” haberinden, burnumuzun direğini kıran entrika kokusu geliyor.
999 değil, 1001 de değil, tastamam 1000. Genelkurmay bir süre önce bu tür haberleri yalanlamış ve imzasız ihbar mektuplarını dikkate almadıklarını açıklamıştı. Haber 28 Şubat günlerinin cadı avını hatırlatıyor. Tek fark bu sefer hükümet eliyle irtica kampanyası yürütülüyor. Demek ki Saray’ın Ordu’ya karşı tırmandırdığı bir kavgaya tanık oluyoruz.
28 Şubat sürecinin hayırla yâd edilecek tek tasarrufu, Atatürk Orman Çiftliği arazisinin ağaçlandırılmasıydı. Asker, ağaçlandırma işini her zaman çok iyi yapar. AOÇ’nin kenarından köşesinden, kamu erkini kullananlar tarafından yağmalanmasını engellemek için o dönemde Ankara Garnizon Komutanlığı şehrin merkezinden Etimesgut ve Ümitköy’e uzanan çok geniş bir araziyi Belediye’nin ve Orman Bakanlığı’nın karşı koymasına rağmen ağaçlandırdı. Sadece fidan dikmedi, yıllar boyu askerî arazözlerle fidanlar sulandı ve neticede ortaya kocaman bir orman çıktı. AK Saray, ağaçlandırılan bu geniş sahanın bir köşesinde yer alıyor; yani askerin araziyi koruma iradesine karşı alenî bir meydan okuma teşkil ediyor. Ağaç dikerek koca araziyi “kışla” hükmüne sokan askerin, bu araziye dikilen “kaçak saray”ı da orada üretilen entrikaları da içine sindirmesi mümkün mü?
Yargıcı tutuklayıp, savcıyı meslekten ihraç ettiğiniz zaman Yargı erkinin anayasada ve kanunlarda yer alan “yargıçlık teminatı”nı, “doğal hakim” prensibini koruyacak silahlı gücü yok. Aynı şeyi askere yaparsanız? Gerilimin merkezinde MİT TIR’ları olayı bulunuyor. İhbarı yapan, MİT TIR’larını karargâhtan aldığı emirle durduran ve savcıları da seferber eden Askerden başkası değil. Sebep, askerin Suriye bataklığına girilmesine itiraz etmesi. Kim haklı? Suriye iç savaşındaki durum ve bölgeye yayılan çatışmalar askerin Suriye konusunda “düzenli devlet tutumu”nda kararlı duruşunun yüzde yüz haklı olduğunu gösteriyor. Erdoğan Türkiye’yi hâlâ uzun yıllar boyu ateşin içinde tutacak macerada ısrar ediyor. Millî çıkarlarımızı bu kadar derinden etkileyecek başka bir tartışma konusu yok ve bu tartışma iktidarların kaderini tayin edecek kadar belirleyici. İki tarafı da keskin Acem kılıcını, iktidar kabzasından değil keskin yerinden tutuyor. Bugün MİT TIR’larını durduran askerler ve savcılar mı suçlu; yarın aynı vak’a üzerinden “vatana ihanet” suçlaması devletin zirvesine kadar uzanabilir. Bugün tutuklanan savcılar iddia makamına oturup, MİT’in nakliye şirketini patronundan en alttaki elemanına kadar vatana ihanet suçuyla itham edebilir. Hani Cumhurbaşkanı sadece “vatana ihanet” suçlamasıyla yargıç önüne çıkabiliyordu ya.
Asker, Türkiye’nin millî çıkarlarının, ordunun caydırıcı gücünün iç politikada saray entrikalarına alet edilmesine göz yumar mı? Göz yummak bir yana, düpedüz iç politikayı konsolide etme amaçlı olduğu açık “Suriye’ye savaş” veya “Musul’a operasyon” emirlerini “tak” diye yerine getirir mi? Görev süresi bitmekte olan Necdet Özel’in, tam da Karargâh’ta yüksek komuta kademesi terfilerinin kararlaştırıldığı sırada, rapor alıp inisiyatifi haleflerine bırakması tesadüf olamaz.
Devletin temel kurallarını askıya alıp muhaliflerinizi etkisiz hale getirebilirsiniz ama kamu gücünü işletemez ve ülkeyi yönetemezsiniz. Polis üzerindeki baskı ve yıldırmalar Türkiye’yi suç cennetine dönüştürdü; aynı yöntemle askeri işini yapamaz, ülkeyi koruyamaz hale getirmek mümkün mü? Savaşmasını istediğiniz bir ordunun morale ihtiyacı vardır. Hangi asker, iç politikanın basit bir enstrümanına, diktatörün göz korkutmak için kullandığı baskı aracına dönüşmeye razı olur. Hem de doku uyuşmazlığı yaşadığı bir iktidarın emrinde. Bu ordu, Saddam’ın veya Esed’in kendi elleriyle kurduğu, Mübarek veya Sisi’nin içinden çıktığı bir ordu değil. Olmadığını Erdoğan’ın bir yıldır bizlere heyecanla anlattığı Kırmızı Kitap Masalı’nda rol almayı reddederek gösteriyor.
Çıkartılacak sonuç: Asker koruma altına alıp ağaç diktiği alanda inşa edilen Saray’a da orada üretilen entrikalara da uzak duruyor. “1000 askere soruşturma haberi” Ordu’yu karıştırmaya yönelik entrikanın işareti.