Erdoğan güzellemesi
Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970
Tayyip Erdoğan’ın karşısına çıkıp, soru sormak cesaret işi. Oturaklı sorular sorsanız, onun hışmına uğrayacaksınız. Çanak olanları tercih etseniz, bu defa seyircinin tepkisini çekeceksiniz. Seyircilerin ağır eleştirisine maruz kalma pahasına, Cumhurbaşkanı’na can sıkıcı sorular yöneltilmiyor. Zaten o da, “Gözünün üzerinde kaşın var” bile demeyen gazetecilerin karşısına çıkıyor. Sıkı bir“akreditasyon” uygulaması mevcut.
Eskiden meslek içi bir denetim vardı ve gazeteciler kendi meslektaşlarından gelen tepkilere kulak kabartırdı. Mete Akyol örneğini hatırlıyorum… Çeşitli yolsuzluk iddialarına muhatap olan Zeynep Özal’la bir röportaj yapmıştı. Üstelik icap eden her soruyu sormuştu. Sadece üslûbu nazikti ve bazı can sıkacak sorulara “Özür dilerim” diye başlıyordu. Bu tavır bile medyada uzun süre tartışıldı. Mete Akyol rencide edildi; çeşitli kanallara çıkıp kendini izah etmeye çalıştı.
Bir zamanlar, herkes, mesleği üzerinde işte böyle titizlikle duruyordu. Yağdanlık, yandaş vs. gibi üzerine bir sıfat yapışacak diye ödü kopuyordu. Ama şimdikilerin böyle bir derdi yok galiba. Nasıl bir zamanlar Rockefeller için dünyayı pespembe gösteren özel bir gazete hazırlanıyordu, şimdi de Tayyip Erdoğan çanak sorularla mest ediliyor.
Hiç değilse, “Aydın Doğan’ın maaşlı şarlatanları” sözüne bir itiraz gelmeliydi. O da olmadı… Tam bir dikensiz gül bahçesi.
Söyleşi, Erdoğan güzellemesine döndü.
Diyanet tartışması ve HDP’ye etkisi
Diyanet İşleri konusunu Tayyip Erdoğan diline pelesenk etti. Selahattin Demirtaş’ın“Diyanet İşleri’ni kapatacağız” sözlerini, din düşmanlığı olarak meydanlardaki kalabalığa anlatıyor. Elinde Kur’an, ağzında muhalefete yönelik en ağır, en rencide edici cümleler.
Mamafih Tayyip Erdoğan’ın Selahattin Demirtaş’ı din düşmanı gibi gösterme taktiği ses getirmiş görünüyor. Zaten bu yüzden Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e 3-4 milyon lira değerinde bir zırhlı Mercedes hediye etti. Görmez’e sahip çıkarak, “Din ve Diyanet bizden sorulur” mesajını verdi. Benim kamuoyu araştırmalarından edindiğim izlenimine göre, HDP muhtemelen bu propagandanın etkisiyle 1 puan kadar oy kaybetti. Barajın altına düşme tehlikesini yaşıyor.
Hatırlayalım: Papa, Türkiye’ye geldiğinde, basit, sıradan bir arabaya binmek istemişti. Zaten Görmez’in Mercedes’i, Papa ile mukayese edilirken ortaya çıktı. Tayyip Erdoğan, birtakım dünyevi zenginliklerin, gösterişin, ihtişamın itibar kazandırdığını sanıyor olacak ki, önce AKSaray için “Yiğit yattığı yerden belli olur” dedi; şimdi de zırhlı Mercedes’in Diyanet İşleri Başkanlığı’na yakıştığını, Başkan’ın buna lâyık olduğunu vurguluyor. Peki Papa, daha basit bir araca bindi diye, itibar mı kaybetti?
Ne demişler: Küheylan (Soylu Arap atı), çul içinde bile bellidir.
Araç saltanatı
Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilince, Başbakanlık’a ait 20’si binek, 2’si zırhlı, toplam 61 aracı AKSaray’a götürdü. 2015 bütçesiyle Cumhurbaşkanlığı’na 12’si binek, 2’si zırhlı, toplam 25 araç daha alındı. Erdoğan’ın Abdullah Gül’den kalan 5’i binek, 2’si zırhlı toplam 21 aracı vardı. Öğreniyoruz ki, Cumhurbaşkanlığı yeni 5 zırhlı araç daha sipariş etmiş.
AK Parti’nin, iktidara geldiğinde, tasarruf adına milletvekilleri lojmanlarını sattığını, araç saltanatına son verme vaadinde bulunduğunu hatırlıyorum… Neymiş. Ne olmuşlar!!!
Koalisyon iyi mi, kötü mü?
1970’li yıllardaki koalisyonlar hepimizi canımızdan bezdirmişti. Üstelik, birbirini kovalayan silahlı eylemler tam bir anarşi havası yaratmıştı. Hükümet etmek mümkün değildi. O zaman, “Şu koalisyonlardan bir kurtulsak” diyorduk. 1980 sonrası iki dönem Anavatan Partisi tek başına iktidar oldu. Sonra gene koalisyonlar dönemi başladı ama o kadar kötü değildi. Meselâ 1991’deki Doğru Yol-SHP koalisyonu, büyük bir sinerji yaratmış ve ülke insanına umut vermişti. Demirel’in Cumhurbaşkanlığı’na çıkması (1993) istikrarı bozdu. Onun koltuğuna oturan Tansu Çiller ne de olsa tecrübesizdi. Fakat, gene de 1995 seçimlerine kadar istikrarsızlıktan şikâyet edilmiyordu. 1995’te Refah Partisi’nin en büyük parti olması, bazı mihraklarda rejim kaygısı yarattı. Refah’ı dışarıda bırakmak üzere koalisyon kurma çabaları ortaya çıktı. Başarılamayınca, Doğru Yol ile Refah Partisi koalisyon yaptı. Anayasa Mahkemesi, Refah’ı kapattı. Ardından kurulan Fazilet Partisi’ni de kapattı. O dönemdeki istikrarsızlığın sebebi koalisyon değil, “Laiklik elden gidiyor”endişesiyle ortalığı karıştıran sivil ve asker malûm zümrelerdi. DSP, MHP, ANAP koalisyonu, 28 Şubat şartlarında ve askeri vesayet altında kuruldu. Üstelik Ecevit, bir hayli rahatsızdı.
Bütün bunları yaşanan her olumsuzluğu tek başına koalisyonlara atfetmemek gerektiğini hatırlatmak için anlatıyorum. Otoriterleşen tek parti ve tek adam zihniyeti hukuka güvence sağlayamıyor. Bu şartlarda, koalisyon, demokratik hak ve özgürlüklerin korunabilmesi açısından tercihe şayandır.
7 Haziran seçimleri, muhtemelen HDP barajı aşarsa, bir koalisyon tablosu ortaya çıkaracak. En büyük parti AK Parti olacağına göre, herkes, “Acaba partneri kim”spekülasyonuna girişti. Muhalefet partilerinin AK Parti ile koalisyon kurması, seçmene kolay kolay anlatamayacakları bir husus. Bu yüzden hepsi itiraz ediyor.
Ben, AK Parti ile koalisyona en yakın partinin MHP olacağını düşünüyorum. Birinci ihtimal, AKP-MHP koalisyonu. HDP’nin ise, AK Parti ile işbirliğine gireceğini hiç sanmam. Arkasında 40 yıllık bir silahlı mücadele var ve bedel ödenmiş. Bunları derleyip, toplayıp, bohçalayıp hiç Tayyip Erdoğan’ın kucağına bırakırlar mı?
HDP’nin CHP’den oy aldığı kaygısıyla, “Seçimden sonra HDP, AK Parti’yi destekleyecek” söylentisi çıkarılmış olabilir. Ama herkes idrak etmeli ki, 7 Haziran seçimlerinde, önemli olan CHP’nin oy oranı değil, HDP’nin barajı aşıp aşmaması.
AK Parti, hangi partiyle koalisyon kurarsa kursun, Saray’ın etkisi azalacaktır. Rafa kalkan birçok dosyanın kapağı yeniden açılabilir. AK Parti’nin ve Türkiye’nin sorunu, sürekli yasaların dışına çıkan, ülkeyi gerginleştiren, yolsuzluk dosyalarını örten Tayyip Erdoğan’dır. Onun, etkisinin bulunmadığı bir AK Parti ile herkes rahatlıkla koalisyon yapabilir.
Demek istiyorum ki: Türkiye’de sorun, ne koalisyon ihtimali ne de AK Parti iktidarı… Sorun AKSaray…