Yıkılmadık kurum çiğnenmedik değer mi kaldı?
Sadi Somuncuoğlu 01 Ocak 1970
Devlet kurumları çöküyor. Anayasa ve kanunlar uygulanamıyor. Görevi icabı karar veren hâkim ve savcılar cezaevlerine kapatılıyor. Kamu kaynakları yağmalanıyor. Ekonomi borç batağında. Bunun sonu nereye varacak? Göz göre göre bu duruma nasıl geldik, hatırlatmak isteriz.
İşe Türk Milletinden başladılar. Kültürümüzün ve aydınımızın yabancı olduğu kavramlarla oynayıp, zihinleri karıştırdılar. Tam bir inkârcılık ve saçmalıkla, “Türk Milleti yok, Türk etnik grubu var. Türkiye sadece Türklerin değildir; çünkü burada yaşayan başka etnik/sosyal gruplar da var. Türkiye bunların hepsinindir” dediler. Sonra, Türk Milletinin ayrılmaz parçaları olan bu sosyal grupların adını dillerine pelesenk ederek, dünyada eşi görülmemiş bir saçmalığı normalleştirmeye çalıştılar. AB’ye uyum için çıkarılan yasalar ve alınan kararlar çerçevesinde bir ve bütün olan Türk Milleti, bu sosyal gruplara göre ayrıştırılmaya çalışılıyor. Anlaşılan o ki; bunlar, ırkçı-sömürgeci Batı kavramları üzerinde iyi eğitilmişler. Her vesileyle “Türk, Kürt, Arap, Gürcü, Arnavut, Roman, Laz, birbirine eşittir” diyorlar. Bu tekerlemeyi duyanlar; “Anayasamız herkesi eşit saydığı halde, bu yetkililer ne demek istiyorlar” diye söylenip geçiyorlar... o kadar. Bilemiyorlar ki; Türk, Kürt, Arap v.s. olmak, insanları eşit yapmaz. Çünkü bu sayılanlar grup adlarıdır. İnsanları eşit yapan vatandaş olması, birey olmasıdır. Peki yetkililer bu gerçeği bilmiyorlar mı? Biliyorlar, ama onlar, maksatlı olarak siyasi grup kimliğinden bahsetmek istiyorlar; bu kimlik ise, egemenlikle ilgilidir. Dikkat edilirse, “insanların eşitliğinden” değil, etnik grupların eşitliğinden bahsediyorlar. Yani, devlete ortak edilmelerini kastediyorlar. Zaten onların derdi de budur.
Amaçları uğruna, dünya gerçeğini, uluslararası hukuku, sosyoloji bilimini, Selçuklu ve Osmanlı örneğini görmek istemiyorlar. Böylece bir yandan Türk Milleti ayrıştırılırken, diğer yandan devlet yapısı da buna göre dönüştürülmek isteniyor. Bugüne kadar bu yolda pek çok yasal ve idari düzenlemeler yapıldı. Bunlardan bazı örnekler verelim.
Etnik lehçe ve dillerde:
Devlet televizyonunda 24 saat yayın yapılması, AA’nın haber bülteni çıkarması, * Devlet okullarına seçmeli ders konulması, * Üniversitelerde bölüm açılması, öğretmen yetiştirilmesi,
* Partilerin faaliyet göstermesi, * Örgütlenmelerin serbest olması, * Devlet kurumu olan belediyelerin çalışabilmesi ve memur istihdam edebilmesi,
* Kişilerin mahkemede, (devlet dilini bildiği halde) savunma yapabilmesi, * Tarih ders kitaplarında müfredatın değiştirilmesi, * Cami ve mescitlerde ezan ve Kur’an okunması,
gibi ayrı bir siyasi kimlik oluşturma gayretleri devam etmektedir.
“Barış süreci”; Etnik devlet:
Oslo ve İmralı Mutabakatına göre, teröristler dağdan şehirlere indi,
* Mutabakatın “Çatışmasızlık” maddesi gereğince, Devlet güçleri bütün unsurlarıyla, PKK’ya müdahale etmeyecek, n “Yeni” Anayasadan “Türk Milletinin” adı çıkarılacak, * “Özerklik” adı altında kurulacak olan etnik “devletin” sınırlarının belirlenmesi gibi hususlarda Dolmabahçe toplantılarının devam etmesi, çalışmaları,
“Yeni Türkiye”nin inşası müzakereleri seçimlerden sonra da sürdürülecektir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Millî-Üniter yapısını ortadan kaldıracak olan anahtar kavram ise “vatandaşlık”ın tarifinde gizlidir. AKP Seçim Beyannamesi diyor ki: “Yeni Anayasa, milletimizin kültürel ve toplumsal çeşitliliğini tanıyan, herhangi bir etnik veya dini kimliğe referans yapmayan bir vatandaşlık tanımını esas alacaktır.” Buradaki “herhangi bir etnik kimlik”ten kastın, bütün Anayasalarımızda yer alan “Türk vatandaşı” ifadesindeki “Türk” adıdır. Böylece, Anadolu’da son dönemde bin yıldır kesintisiz olarak devam eden Türk Milletinin egemenliğine son verilmesi amaçlanmaktadır. “Yeni Türkiye” ile de “iki ortaklı”, Sovyetler Birliği, Yugoslavya ve günümüzde Irak’ta olduğu gibi bir devlet kurulacaktır. Alman vatandaşı, İngiliz vatandaşı, Fransız vatandaşı, Rus vatandaşı, Yunan vatandaşı, Amerikan vatandaşı, Çin vatandaşı, Japon vatandaşı olacak, ama bizde olmayacakmış. Örnek aldıkları İspanya Anayasası; “İspanyol Milleti...” diye başlıyor. Giriş 1/2. Maddesi, “Ulusal egemenlik, devletin gücünü aldığı İspanya halkınındır.” 2. Maddesi, “Milletin birliği ve özerklik hakkı” başlığı altında “Anayasanın temeli, İspanyol Milleti’nin ayrılmaz birliği, tüm İspanyolların ortak ve bölünmez ülkesidir.” Dünyanın genel durumunu yansıtan bütün ülkelerin egemenlik yapısı da böyledir.
Peki biz, hepimiz Türk Milletiyiz diyenler; eşit vatandaş, bir millet ve millî-üniter yapıda kurulmuş olan çağdaş Türkiye Cumhuriyeti Devletimizi niçin ortadan kaldıracağız? PKK veya Haçlılar istediği için mi? Egemenlik bölüşülürse, tarih boyunca görüldüğü gibi ülke iç savaşa sürüklenmeyecek mi? Dünyada, bunun bir örneği gösterilebilir mi?
Önümüzde seçimler var. Yukarıdaki tablonun sorumlularına ders verilmezse, varlığımız bütünüyle çok zor duruma düşecektir...