Başına buyruk
Mahir KAYNAK 11 Mart 2008
Türkiye'nin dış dünyayla ilişkilerinde nasıl davrandığı ya da tavrının ne olması gerektiği konusunda birbiriyle çelişen, gerçekçi olmayan sözler söyleniyor. Bazıları kimseyi hesaba katmadan, çıkarlarımız neredeyse onu yapmamız gerektiğini söylerken diğerleri başkalarının dümen suyunda olmamızın kaçınılmaz olduğunu, gelişmiş ülkelerin geçmişte izlediği yolun başarısının kanıtlandığını ve bunları tekrarlamaktan başka bir yol olmadığını söylüyor.
Eğer birisi bizi kızdırıyorsa, onun neyi amaçladığını anlamaya bile gerek duymadan ve onun gücünü hesaba katmadan mücadele etmenin onurlu bir davranış olacağı söyleniyor...
Kuzey Irak'a yönelik harekatımız bu iki eğilimin de güçlü bir biçimde sergilenmesine imkan sağladı. Taraflardan biri harekatın sadece hedeflerimize değil fantezilerimize de cevap verecek ölçüde genişletilmesi gerektiğini ve bu hedeflere varılmadan bitirildiğini, bunun ABD'nin istekleri doğrultusunda gerçekleştiğini söylüyordu. Oysa PKK'nın varlığı sona erdirilmeli, bazı Kürt liderler yakalanıp getirilmeli ve Kerkük'e kadar gidilmeliydi. Diğerleri ise harekatla bölgedeki hedeflerimize ulaştığımız intibaını uyandırıyordu.
Bir davranış bazen yapana hiçbir fayda sağlamaz ama karşısındakine zarar verir. Bazı kişiler bunu bir zafer olarak algılar ve ne kazandığını sorgulamadan sadece hasımlarına zarar vermekle tatmin olurlar. Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler bu niteliktedir ve çatışma sadece zarar verir. Bu bizim için olduğu kadar ABD için de geçerlidir. Bu nedenle ABD karşısında herhangi bir eziklik duymamıza gerek yoktur. ABD sadece güçlü olduğu ve bunu göstermek için dünya ölçeğinde operasyonlar yapmamaktadır. Onun da ciddi sorunları var ve çözemediği zaman konumunu kaybeder ve küçülme sürecine girer.
Bunun sebeplerini irdelemesek bile yansımalarından bazı sonuçlar çıkarabiliriz. ABD neden Ortadoğu'da bir operasyona gerek duymuştur? Hem parasal hem de itibar açısında büyük kayıpları neden göze almıştır? Sebepleri bir yana bırakır sonuçlar üzerinden gidersek ABD bölgede kazanmak zorundadır ve bu konuda ülkemiz anahtar rol oynamaktadır. Biz istersek onun kaybını kolaylaştırırız ama kazanan biz değil ona rakip olan büyük güçler olur. Eğer bu büyük gücün kaybetmesi bizim için yeterliyse hemen işe başlayabiliriz ve büyük bir ihtimalle amacımıza ulaşırız. Ancak onun kaybı bizim kazanç hanemize yazılmaz.
Dünyanın yeniden şekillendiği bu günlerde rolümüzün önemli olduğunu kavramak ve duygusal tatminler aramak yerine sorumlu ve akıllı bir aktör gibi davranmalıyız. Bunu yapmadığımız için bazen fareden korkan bir kedi gibi davranıyoruz bazen de kendimizi ormanların kralı sanıyoruz.
ABD bizi bir Kürt devleti kurmakla tehdit ediyorsa ya da harekatı ben başlattım ben bitirdim diyorsa kızmayın ve gülüp geçin. Onun da bir kamuoyu var ve ona hava atmak zorunda. Onun sorunlarını ve hedeflerini, kimlerle mücadele etmek zorunda olduğunu bilirseniz gerekliliğimizi anlarsınız.