Kürt koridorunu parçalamak imkansız mı?..
Ahmet Takan 01 Ocak 1970
ABD-IŞİD-PYD-PKK ortaklığında hızla inşa edilen Kürt koridoruna Ankara’nın müdahale planını yazmıştık. Eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım -haklı olarak- buraya “İsrail Koridoru” diyor.
Ümit Yalım’ın Kürt Koridoru’na Türkiye’nin nasıl bıçak saplayacağına ilişkin askeri ve diplomatik önerilerine geçmeden, yaptığı tespitin tekrar tekrar altını çizmekte fayda var;
* “AKP Hükümeti, 22 Şubat 2015 tarihinde de Süleyman Şah Türbesini boşaltmak suretiyle Suriye’deki Türk toprağını terk etti. Böylece AKP Hükümeti alenen İsrail Koridorunun önünü açtı. Peşmergelerin Türk toprakları üzerinden geçirilmesi ve Süleyman Şah Türbesinin 37 Km. geri çekilmesi ile İsrail Koridorunun oluşmasına önemli ölçüde destek sağlandı.”
Harita en sade şekli ile tüm gerçekleri gözler önüne seriyor. Ümit Yalım’ın askeri önerisi şöyle;
“Türkiye, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanarak İsrail Koridorunun oluşumunu engelleyebilir. Bu maksatla, Süleyman Şah Türbesi 37 Km. derinlikteki eski yerine taşınmalı, türbeyi koruyacak ve Fırat Nehri’nin her iki tarafını elde bulunduracak şekilde, 50 Km. derinliğinde ‘Güvenli Bölge’ oluşturulmalıdır. Türkiye’nin kendi toprağını korumak maksadıyla oluşturacağı ‘Güvenli Bölge’nin önünde hiçbir hukuki engel yoktur. Oluşturulacak Güvenli Bölge ile Cezire ve Kobani kantonlarının Afrin kantonu ile birleşmesi engellenmiş olur.”
Yalım’ın bu harekât planına dayandırdığı diplomatik-hukuki gerekçeler ise şunlar;
“Ağır sistematik insan hakları ihlallerinin olduğu bölgelere Birleşmiş Milletler sistemi içinde veya BM sistemi haricinde ’İnsani Müdahale’de bulunmak mümkündür. BM, 1960’lı yılların ikinci yarısından itibaren, barış ve güvenliği sağlamak ve mülteci akımını durdurmak maksadıyla Güney Afrika, Kuzey Irak, Eski Yugoslavya, Somali, Ruanda, Haiti ve Kosova gibi bölgelere, insani müdahale kararları almıştır. Avrupa Parlamentosu tarafından, 1994 yılında, BM sistemi içinde olmayan insani müdahaleler için bazı kriterler tespit edilmiştir. Bu kriterlere göre;
-Bir devletteki ağır ve sistematik insan hakları ihlallerinin durdurulması, silahlı müdahale dışında bir yolla bu ihlalleri yapanların engellenememesi,
-BM’nin konuya ilişkin hareket imkanının bulunmaması,
-Diğer çözüm yollarının tüketilmiş ve başarısız olması halinde BM sistemi içinde olmayan insani müdahale yapılabilir.
Bu kriterlerin tamamı Suriye’de oluşmuştur. Bu bağlamda Türkiye, Türkmen soydaşlarımızın yaşadığı İdlip, Halep ve Tel Abyad gibi bölgelere, Birleşmiş Milletler’in kararına gerek olmadan, silahlı kuvvetler ile ‘İnsani Müdahale’de bulunmalıdır.” Avaz avaz bağırmaya devam ediyorum!..
Koalisyon sarhoşu olduk!.. AKP iktidarı ile ilmek ilmek dokunan büyük projenin “oldu da bitti Maşallah” noktasındayız. Kafamızı kumdan çıkarmazsak koalisyon bataklığında gövdemizi gömecekler. Ümit Yalım’ın tarihin akışına ilişkin çizdiği tabloyu bir kez daha görmekte fayda var;
“Kuzey Irak petrolü ilk defa 1938 yılında petrol boru hatları ile Akdeniz’e ve Basra Körfezi’ne ulaştırıldı. Kerkük-Lazkiye/Banyas, Kerkük-Trablusşam, Kerkük-Hayfa ve Kerkük-Basra Körfezi Petrol Boru hatları, 1938 yılında işletmeye açıldı, ancak İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile 1939 yılında işletmeye kapatıldı. 2003 yılında Irak savaşını başlatan Amerikan yönetimi, Saddam Hüseyin’i devirdikten sonra Kerkük-Hayfa Petrol Boru Hattını yeniden işletmeye açmak ve petrolü İsrail’e ulaştırmak için Ürdün Hükümeti nezdinde girişimde bulundu. Ancak Ürdün Kralı Abdullah ve Ürdün Hükümeti bu öneriyi reddetti ve Kuzey Irak petrolünün Ürdün üzerinden İsrail’e ulaşmasını engelledi.
Amerikan yönetimi daha kolay bir yol seçerek Kuzey Irak petrolünü Türkiye üzerinden Akdeniz’e çıkarmaya karar verdi. Ne de olsa Amerikan yönetiminin her isteğine evet diyecek Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümeti vardı. Erdoğan ve AKP Hükümeti ilk iş olarak Akdeniz’e ulaşacak olan Kuzey Irak petrolünün sevkiyatını garantiye almak için Deniz Kuvvetlerine görev verdi. Deniz Kuvvetleri 2006 yılından itibaren, Akdeniz Kalkanı Harekâtı kapsamında Ceyhan çıkışlı petrol ulaştırmasının güvenliğini sağlamaya başladı. Erdoğan ve AKP Hükümeti sayesinde, Kuzey Irak petrolünün, Türkiye üzerinden Ceyhan’a getirilerek depolandığı ve tankerlerle başta İsrail olmak üzere bütün dünya ülkelerine sevk edildiği 2014 yılında ortaya çıktı. Erdoğan-Davutoğlu ve AKP Hükümetinin aldığı kararla Barzani’nin peşmergeleri, 29 Ekim 2014 tarihinde Türk toprakları üzerinden Ayn el Arap (Kobani) bölgesine geçerek, PKK’nın yan kolu PYD’ye destek verdiler. Erdoğan-Davutoğlu ve AKP Hükümeti, Anayasa’nın 92. Maddesini ihlal ederek Anayasal suç işlediler.”