Merak konusu: MHP
Murat Belge 01 Ocak 1970
Seçim kampanyası boyunca MHP bir “gizli ittifak”tan söz etti: AKP ile HDP arasında kurulmuş (“Barış Süreci” çerçevesinde kurulu) bir ittifaktı bu. Seçimden sonra bir AKP- HDP koalisyonuna da dönüşebilirdi. Zaten bugün de MHP arada bir bu koalisyon için “kurulsun” diyor.
Meclis Başkanı seçimiyle herkesin gözü ve dikkati MHP’ye doğru çevrildi. Baykal’a oy vermeme kararıyla MHP herkese “Nedir bu iş” sorusunu sordurdu; “Yoksa o ‘gizli ittifak’ AKP ile MHP arasında mıydı?”
Şimdi, epeyce fazla olduğu anlaşılan tepkiler üzerine, MHP, “AKP’nin oyununu bozduğunu” açıklamış. Ee, neymiş AKP’nin oyunu? Meğer Deniz Baykal AKP’nin “adamıymış”, onu seçtirmeyerek oyunu bozmuşlar! Şu anda seçilen kişi, son AKP hükümetinin Savunma Bakanı değil miydi? Deniz Baykal ondan daha da mı “AKP’nin adamı”ymış? Çok tuhaf, doğrusu.
MHP, AKP ile koalisyon kurma fikrine de pek iyi gözle bakmadığını beyan ediyor. Bu, anlaşılabilir bir tutum, çünkü AKP’nin icraatı bu partinin popülerliğini epeyce zedeledi. Bütün söylenenlerden sonra, gidip onunla koalisyon paylaşmak, yani bugünlerin gözde deyimiyle “koltuk değneği” olmak, prestij getirmekten çok prestij götürecek bir yola girmek gibi görünüyor. Onun için, MHP’den bakıldığında, “CHP gitsin kursun koalisyonu. Onlar paylaşsın AKP’nin günahlarını. Biz ikisini de eleştirir, ‘ana muhalefet’ oluruz,” denebilir; bunu demenin bir mantığı var.
CHP aslında böyle bir koalisyon içinde olmayı istiyor. Seçimden başarıyla çıktığı söylenemez, ama seçimin ardından kurulacak koalisyonda bulunması o başarısızlığı kısmen örtecek bir şey.
Tabii bu arada “iktidar” olmanın, birçok MHP’linin gözünde de epey ışıltılı bir yanı olduğunu unutmayalım.
Bakalım, göreceğiz. Ama şu sıra MHP’nin tutturduğu siyaset yapma yolunun tuhaf bir yol olduğu ortada. Bu siyaset, şimdiye kadar ifade edilme biçimiyle, HDP’ye karşıtlık üstüne kurulu. HDP’yi görmediklerinisöylüyorlar. Olabilir, daha önce duymamıştık, ama böyle bir göz hastalığı da olabilir.
Fakat şaşırtıcı olan, MHP’nin, politikasını, görmediği bir varlık üstüne kurması.
Seçim olmuş, muhalefet yüzde 60 oy almış. Sen gidiyorsun, seçmenin cezalandırdığı partiye seçmenin vermediği desteği veriyorsun. Neden? HDP, CHP’nin gösterdiği adaya oy veriyormuş, o halde sen bunu yapmazmışsın…
Nicedir konuşulan bir baraj konusu var, örneğin. Şu anda “Meclis aritmetiği” denilen şey bu anti-demokratik 12 Eylül kalıntısını ortadan kaldırmaya uygun. Tabii HDP de bu barajı kaldırmaktan yana. Şu halde, madem onlar “yana” sen “karşı” olacaksın! “Baraj kalsın” diyeceksin (oysa senin de oraya takıldığın seçimler olmuştu).
Bunu yaptığında bu kime yarayacak? Bu konuda ağzını açmayan, parmağını da oynatmayan AKP’ye yarayacak tabii. Şu durumda, “Ben ne olursa olsun, HDP’nin karşısında olacağım” demek, acaba, “Ben ne olursa olsun AKP’ye destek vereceğim” demenin kamufle edilmiş biçimi olmuyor mu?
Tabii daha absürd durumlar da düşünülebilir. HDP zaten şakacı bir parti. Şu son durumda “Biz İhsanoğlu’na oy vereceğiz” diye grup kararı alsa, MHP aday mı değiştirecekti? Bu soruyu soranlar oldu.
Herhangi bir partinin HDP’ye karşı böyle bir tutum benimsemesinin Türkiye’deki Kürt sorununun geleceği üzerinde bırakacağı olumsuz etkileri tartışmıyorum. Yani asıl politik sonuçlar üstünde durmuyorum. Kendi varlığını bir başkasına her durumda karşı olma mantığının mantıksızlığını tartışıyorum sadece.
Bu kararı, bu tutumu mantıkî sonuçlarına götürecek olursak, MHP’nin bir politikası olmadığı sonucuna varmamız gerekecek. “Falan konuda ne düşünüyorsunuz” diye gidip sorduğumuzda, “Henüz bilmiyoruz. HDP kendi tavrını açıklasın, o zaman biz de bir karara varacağız,” diye bir cevap verecekler herhalde.
İşin içyüzünün bu olduğuna inanmak zor.