AKP kanser hastası gibi
Mustafa Ünal 01 Ocak 1970
Sürecin biraz ağırdan yürüdüğü doğru. Neredeyse seçimin üzerinden bir ay geçti. Meclis başkanı yeni seçildi. Divan henüz oluşmadı. Haftaya kaldı. Cumhurbaşkanının acelesi yok. Görev vermek için ‘Meclis başkanlık divanının' oluşmasını bekliyor. Daha hızlı hareket edilemez mi? Edilebilir elbette. Ve edilmeli de. 7 Haziran siyasi tabloyu değiştirdi çünkü.
Sandık AKP'yi iktidardan indirdi. Tek başına değil artık. Yanına ortak almak zorunda. Meclis'te çoğunluk muhalefete geçti. Ağırdan almanın siyasette ve kamuoyunda ‘7 Haziran hiç yaşanmamış' hissi uyandırdığı muhakkak. Çaresi yok, süreç ne kadar uzasa da 7 Haziran hükmünü icra edecek. Oyalama, zaman kazanma gibi siyasi manevralar anlamsız.
Yeni hükümet için AKP'li koalisyonun dışında seçenek yok. Siyasetin MHP - HDP hattı problemli. O yüzden ihtimaller sınırlı. Ya CHP'li ya, MHP'li hükümet. Ya da tekrar seçim. Şu an ilerleyen senaryo yok. Bütün seçenekler masada. Alttan alta yürüyen trafik yok değil. Partiler arasında nabız yoklanması siyasetin doğasında var. Davutoğlu veya AKP'lilerle CHP'lilerin bir araya gelmesi, oturup konuşması doğal. Niye olmasın. Ama resmi görüşme farklı.
Siyasetin kaderini belirleyen iki odak olduğunu söyleyebiliriz. Saray ve AKP Genel Merkezi. Hayır, ikisi aynı değil. Planlar, hesaplar, stratejiler tam örtüşmüyor. Nihai karar değil ancak AKP koalisyona, Saray tekrar seçime daha yatkın. Bu hava açıklamaların satır aralarına yansıyor zaten. Davutoğlu'nun konsantrasyonu daha çok hükümet iken Erdoğan'ın konuşmalarında ‘erken seçim' kavramı sık telaffuz ediliyor.
Saray ve çevresinde ‘7 Haziran'ı kabullenememişlik' söz konusu. Bir AK Partili ile konuşuyordum içinde bulundukları psikolojiyi ilginç örnekle anlattı: ‘Sağlıklı bir adam hastaneye gider. Check-up için. Hastalığı olmadığından emin. Kan tahlili, röntgen film ve doku analizi derken sonuçlar gelir. Doktor ‘Sende kanser bulgusuna rastladım. Durum hem ciddi hem vahim' der. Adam şoke olur. İnanamaz. ‘Nasıl olur' diye isyan eder. Hastalığını kabullenmez. Hani emin olmak için ikinci bir hastaneye gitmek ister ya, bizim durumumuz da aynen böyle. 7 Haziran'da halk bizi 10 puan gerileterek ‘kansersin' dedi. İkinci bir hastaneye yani tekrar seçime gitmeden biz hastalığımızı kabul etmeyiz. Bir umut belki doktor hatalı'.
AKP ve medyasının içinde bulunduğu psikoloji gerçekten kanser olduğunu öğrenen adamın halinden farklı değil. 8 Haziran sabahından beri ‘erken seçimi' tartışıyor Saray ve AKP. ‘Tekrar seçim ne getirir ne götürür' saatlerce süren toplantılar, analizler... Ama Sonuç hep aynı: ‘Riskli olur'. Nedenleri ortada. AKP son sözleri tüketti. Koalisyon korkusu, istikrarsızlık 7 Haziran'da bolca kullanıldı. Tekrar seçim AKP'yi yüzde 45'e de çıkarabilir, yüzde 35'e de düşürebilir. Ortam belirsizliklerle dolu. Yüzde 40'ın altı mutlak yenilgi demek. Bundan Saray da payını alır.
Bu minval üzere sürüp giden değerlendirmeler zihinleri biraz bulandırsa da Saray ve AKP kanserli adamın psikolojisinden kurtulabilmiş değil. Bir türlü ikinci hastaneyi yani ‘tekrar seçimi' kafasından atamıyor. O nedenle kasımda sandık en ağırlıklı seçeneklerden biri. Koalisyon ihtimallerinin de tümden gündemden kalktığını söylemek doğru değil.
Bu noktada Davutoğlu faktörünü dikkate almak lazım. Davutoğlu'nun endişeleri var. Koltuğunu kaybedebilir. Bir süredir Saray'la arasında soğuk rüzgarlar esiyor zaten. Kasımdan önce yapılacak kongreye haklı olarak yeni hükümeti kurmuş başbakan olarak gitmek istiyor. Buna karşılık Saray'ın farklı planları söz konusu. Tekrar seçime, yönetimi yenilenmiş AKP ile girmek gibi... Yenilenmenin sınırı yok. Genel başkanı da kapsayabilir.
Koalisyon görüşmeleri öncesi Saray ve AKP'nin havasını yansıtmaya çalıştım. Açık açık yazamadığım kulis bilgileri serpiştirdim aralara. Davutoğlu üç muhalefet partisinin kapısını çalarken Saray aklının hep bir kenarında bir vesayet gibi duracak. İlk turdan sonuç çıkmasını kimse beklemiyor. Siyasetin de ülkenin de tek gündemi koalisyon trafiği değil. Bayram sonrası siyasi sürprizlere hazır olun.