« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

11 Mar

2008

Arkadan vurma mesleği

Ömer Lütfi METE 11 Mart 2008

Günümüzde siyasetçi ve bürokratların medya üzerinden yaptıkları eleştiri, kınama ve suçlamalar her zaman beynime zehirli bir yargı düşürür:
'Kişi soğukkanlı şekilde başkalarının arkasından konuşmaya başladığında erdem kaygısından soyunduğunu ilan etmiş demektir!' Meram anlatmada iletişim aracı kullanmak, fiilen gıyapta konuşmaktır. Ha üç kişinin yanında bir insanı çekiştirmişsin, ha gazete veya televizyon aracılığı ile!

Yüz yüze olmadıktan sonra hepsi aynı kapıya çıkıyor! Bildiri tehlikeli bir şeytan icadı... 'Aman efendim devlet denen yapı var oldu olalı bu şekilde bildirimde bulunma âdeti hep vardır.' Amenna! Hükümdarlar ferman yayınlar, tellallar çıkartarak duyurtur, ilgili yerlere de ulaklarla gönderirlerdi. Ancak bu, eskilerin deyişi ile 'bir maslahata mebni ilan' niteliğindeki bildirimdir.

Şahıs veya kurumları hedef alan eleştiri, kınama ve suçlama içerecek bildirilerin tarihi ise basın ile yaşıt. Sözlü çatışma ve sataşma basınla ucuzlamıştır. Muhatabınızın huzurunda iken ağzınızdan çıkacak söze mutlaka daha fazla özen gösterirsiniz. Öfkeden gözünüz dönmüş değilse, eleştiri, kınama ve suçlamalarınızı yüz yüze iken daha ölçülü yaparsınız. Araya herhangi bir iletişim aracını girince birdenbire 'arkadan çekiştirmeci boşboğaz' rahatlığına bürünürüz.

Bu sebeple, medya üzerinden yürütülen tartışmaları esasen huzurda yapılmış değil, gıyapta gerçekleşmiş mertliğe aykırı çekişme ve çekiştirme olarak değerlendirmek kaçınılmaz...

Büyükanıt Paşa ile Sayın Baykal ve Sayın Bahçeli arasındaki tartışmaya bakalım: Eğer basın toplantısı veya bildiri yayınlamak âdeti hiç var olmasaydı, sınır ötesi harekâtın bitirilmesinden sonra Baykal ve Bahçeli'nin yaptıkları o değerlendirmelerde yer alan ifadeler, meselâ Büyükanıt'la karşılaşacakları bir çay partisinde paşanın yüzüne karşı kullanılabilir miydi? Aynı şekilde, Büyükanıt her ikisini meselâ çarşıda görseydi yüzlerine karşı benzer sertlikte konuşur, hainlerden beter olduklarını söyler miydi?

Her iki taraf için de geçerli olmak üzere; eğer karşı karşıya tartışmak durumunda kalınsaydı muhakkak nezaket kuralları çerçevesinde daha ölçülü ifadeler kullanılırdı. 'Ne biçim gazetecisin, bu tatsız çekişmeyi de medyanın vebal hanesine yazdın!' Yazıyorum efendim! Gazetecilik; var oluşu itibariyle dedikodu, gıybet, arkadan konuşma, insanları ve kurumları çekiştirme, ayıp sergileme mesleğidir. Bildiri yayınlayarak veya basın toplantısı yaparak muhatabına adıyla veya ima yoluyla gönderme, eleştiri, kınama ve suçlama yöneltmeyi göze alan her kişi ve kurum, kaçınılmaz biçimde mertlikle çelişen bir sürecin parçası olmuştur.

Ayrıca kanaatim odur ki; mertlikle çelişmek bakımından, kadim gıybet tarzı ile birilerinin arkasından konuşanlar, medya üzerinden çekiştirme yarışına girenlerden daha ağır ruhsal sorunla karşı karşıyadırlar. Çünkü burada 'Açıktan yüze konuşur gibi yaparak arkadan vurma' haline geçilir, çimdikle yetinilecek ödeşme için bıçak saplama abartısı yaşanır... Öyleyse bir kere daha aziz Köroğlu'nu hatırlayabiliriz: 'Basın icat oldu, dedikodu bile bozuldu.

Ziyaret -> Toplam : 125,25 M - Bugn : 7571

ulkucudunya@ulkucudunya.com